Alaiye

ALÂİYE (Eski adları: Korakesion Coracesium, Golanoros Kondelor, Kalonoros bugün Alanya)

Bu eski şehir bazen Kilikya, bazen de Pamphylia (Pamfilya) bölgesine ait şehirler arasında sayılmaktaydı, ilk çağa ait bazı kalıntılar Ortaçağ‘da yapılan kalelerde kullanılmıştır.Selçuklu Sultanı Gıyasüddin Keyhüsrev i’in Antalya’yı almasından sonra Akdeniz sahillerindeki ilk Türk üssü elde edilmiş oldu. 1219 yılında Keykavus ‘in ölümü, 1210 yılında saltanat kavgası yapan ve yenilen kardeşi I. Keykubad’ın hapisten kurtulmasına ve çıkmasına sebep oldu. Keykubad, sultan olduktan sonra ilk olarak buraya “Alâiye” adını verdi. 1300 yılında Selçuklu Sultanlığı’nın parçalanması üzerine, baş şehir Konya’nın denetimi ile birlikte arslan payı Karamanoğulları’ na düştü. Doğu uçlarında belirtilmiş olan bu gazi soyu, birçok dağ kalelerini, Toros silsileleri üzerindeki çeşitli geçitleri ve zaman zaman Alanya’yı da içine alan güney kıyı şeridini denetimi altına aldı. Osmanlılara karşı direnmiş olan Karamanoğulları, Mısır Memlûk Sultanı‘nın egemenliğini tanıdılar.

alaiye

alaiye

Sahile olan yakınlığı sebebiyle Kıbrıs, bu bölgede gittikçe artan bir önem kazandı. 1332 yılında Lazkiye‘den deniz yolu ile Alanya’ya gelen Merakeşli ünlü gezgin İbn Batuta, burasının Karamanoğlu Yusuf adında bir bey tarafından yönetildiğini yazmaktadır. Aynı gezgin Alanya’dan Mısır’a kereste ihraç edildiğini de belirtir.Alanya ile Kıbrıs’ın ilişkilerinin çeşitli olduğu bilinmektedir. Ermeniler tarafından kuşatılan Kız kalesi’nde (Gorigos) Kıbrıslılar bir üs kazanmışlardı. Bu olay, Türk beylerini telâşlandırdı.

Karamanoğulları ile merkezleri Antalya olan Tekeoğulları arasında bir antlaşma yapıldı. Buna göre, Kıbrıs‘ın istilası hedef tutuluyordu. Bir yandan bu bağlaşıkların faaliyetlerini önlemek, öte yandan da kendi Haçlılık çabasını tatmin için Kıbrıs Kralı I. Pierre, Antalya’ya bir sefer düzenledi ve şehri 24 Ağustos 1361’de Tekeoğlu Beyi‘nden teslim aldı. Alanya Beyi’nden ise, vergi ödeyeceği ve kralın sancağı altına gireceği sözünü aldı. Ancak, bu olayın üzerinden daha bir yıl bile geçmeden Alanya’dan kalkan sekiz kadırga, Antalya’yı geri almak üzere Teke Bey’in sonuçsuz kalan girişimine destek olmak üzere hareket etti.

Müneccim başı’nın yazma eserinde Alanya Beyliği’nin sona erişi ve Osmanlılarla olan ilişkileri şöyle özetlenebilir: “Alanya” emirleri ana tarafından Selçuklu soyundandır. Bazıları bunların Selçuklu emirleri soyundan geldiklerini söylerler. Bunlardan ancak ikisinin adı biliniyor. Latif Bey yerine göz diken Karaman oğulları Beyliği dışında öteki bütün komşularınca bey olarak tanındı. Karaman oğulları’na karşı kendisini desteklerler amacı ile kızını Osmanlı vezirlerinden Mehmed er-Humye verdi. Latif Bey‘den sonra yerine oğlu Kılıç Arslan Bey geçti ve Gedik Ahmed Paşa yönetimindeki Osmanlı kuvvetlerinin Karaman oğlu Beyliği’ni ortadan kaldırıp Alanya‘yı da 1471 yılına kadar elinde tuttu. Kılıç Arslan direnişin boş olduğunu anlayınca teslim oldu. İlk önce Rumeli’ye oradan da Mısır’a sürüldü ve yine Mısır’dan İran’a sürgün olarak giderken yolda öldü .

Alanya ilk kez ünlü Pirî Reis’in Akdeniz Atlası’nda (1523’te tamamlanmıştır) gösterilmektedir. Bu eser Kanuni Sultan Süleyman’a ithaf edilmiştir. Süleymaniye Camii de haritada kalenin üst bölümünde resmedilmiştir. Pirî Reis tersane ve limanı övmekle birlikte güney rüzgarları esmeye başladığı zaman buranın tehlikeli olacağına dikkati çekmiştir.Evliya Çelebi, 1671-72 yıllarında Alanya’ya geldiği zaman burası Adana Beyler beyliğine bağlı bir paşa tarafından yönetilen sancağın başşehri olduğunu, Kızıl kule’ye hayran kaldığını, buranın gerekliğinde 2 bin kişiyi barındıracak kapasitede olduğunu belirtir.İpsalalı Ahmed Paşa’yı 1817’de Alaiye Mutasarrıfı, 1818’de de Alaiye Sancak Beyi olarak görüyoruz.XIX. yüzyılda Konya Vilayeti’ne bağlı Adalia (Teke) sancağının kazası olan Alanya’ya, 1837 yılında Hacı Emin Paşa atandı ve Konya ile birlikte burasını da yönetti. Yine bu yüzyılın sonunda kazanın toplam nüfusu 37 bin civarında idi. Toplam 186 köyü vardı. Nahiyeleri ise Manavgat ve Döşeme altı kasabaları idi.

Alaiye

Alaiye

Osmanlı İmparatorluğu‘nun son döneminde ilçede bayındırlık hareketleri de göze çarpar. Kazada 32 cami, birkaç türbe ve 9 medrese, 5 Rum Ortodoks kilisesi vardı. Ayrıca Müslümanlar için 10 İlkokul, Rum Ortodokslar için biri kız ve biri erkek olmak üzere iki ilkokul bulunmaktaydı. Bu Türk okullarından ikisi 1897 yılında tamamlanarak padişahın adına izafeten “Hamidiye” adını almıştır.İlçenin dağlarında kömür madeni de çıkartılmaktaydı. 1844 yılında kömür çıkarma imtiyazı bir iradeyle Mısır Valisi’ne verilmiştir.Alanya ilçesinde ilk ve ortaçağ medeniyetlerinden kalma birçok eser vardır. Ayrıca Yukarı Kale’de çok iyi durumda, kubbeli biçimde eski bir Bizans kilisesi bulunmaktadır.

İlçede Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalma bir çok yapı günümüze kadar varlıklarını korumuştur. Bunlardan Alara Hanı, Alara Çayı‘nın sol yakasında olup I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. (1231-1232), Şarapsa Hanı (Şerefza) ise 1236-1246 yılları arasında Gıyasüddin Keyhüsrev II. tarafından; Alara Köşkü(Hamamlı Kasır); Alaeddin Keykubad tarafından; Oba Köyü Medresesi Mahmud Alaeddin Ali Bey zamanında (7373)yapılmıştır. Diğer yapılar ise şöyle sıralanabilir: Gülefşan köyü Camii (Karamanoğlu Mahmud Bey Camii), 1373 yılında Bedreddin Mahmud b. Alaeddin b. Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Sultan Alaeddin tarafından yaptırılan Kale Camii (Süleymaniye Camii) ise, 1231 yılında tamamlanmış olup, şehir surlarının ikinci bölümünde yer alır. Akşebe Sultan Mescidi ve Türbesi 1230 yıllarından kalma bir eserdir.

Alanya Tersanesi, Alaeddin Keykubad I, Ataiye‘yi alınca, Akdeniz ticaretini geliştirmek, Selçuklu savaş filosunu kurmak amacıyla bu tersaneyi inşa ettirdi. Tersane, Kızılkule’nin güneyinde ve beş gözlüdür. Duvarları sert kesme taştan, kemer ve kubbeleri tuğladan yapılmıştır. Kapısı üzerindeki kitabede yapım tarihi yoktur. Tersanenin ve Kızılkule’nin 1226 yılında yapılmış olması muhtemeldir. Kapının iki yanında biri muhafızlara ait, biri cami olarak kullanılan iki oda vardır. Gözlerin ön duvarlarının kalınlığı 1.50, her gözün genişliği 7.70, derinlik 42.30 metredir. Gözler arasında geniş kemerli kapılar yer alır. Anadolu Selçuklularının bazı tersaneler yaptırdığı biliniyorsa, da günümüze sadece Alanya Tersanesi kalmış ve bu yapı son yıllarda onarılmıştır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git