Amasya

AMASYA (Eski adı: Ameseia). Amasya tarihi M.Ö. 2 bin yılına kadar uzanan ve çok sayıda eski uygarlığın kalıntılarını taşıyan bir ildir. Amasya topraklarına yapılan Müslüman akınları.

Velid devrinde, 707 yılında Emir Müslime yönetimindeki Arap orduları ile başlar. Abbasîler devrinde de bir kaç kez Abbasîlerle Bizanslılar arasında el değiştiren şehir, 1075’te Danişmend Beyliği’nin eline geçti. Haçlı seferlerinden sonra ise hükümet merkezi oldu. Moğallara karşı Harzemşahlarla birleşen Selçuklular, şehri tımar olarak Harzemlerden Emir Bereket’e verdiler (1231). 1341 yılına kadar süren İlhanlı egemenliği sırasında Anadolu’nun önemli merkezlerinden biri oldu ve Rum vali naipleri tarafından yönetildi. 1300 yılında İlhanlılara, 1331 ‘de de Eretna Devleti’nin eline geçti. 1360 yılında Kutluşah’ın ölümü üzerine oğlu Şah Geldi Paşa hükümdar olarak bağımsız Amasya Beyliği’ni kurdu. Şah Geldi Paşa, Amasya’yı almak isteyen Kadı Burhaneddin ile Kazova’da yaptığı savaşta (1382) ölünce yerine oğlu Fahreddin geçti. Fahreddin Ahmed Bey, Kadı Burhaneddin ve şehri almak isteyen diğer beyliklere karşı Osmanlı Devleti’nden yardım istedi. Bunun üzerine I. Murad’ın Amasya’ya gönderdiği oğlu Yıldırım Bayezid Amasya vilayetinin Osmanlı ülkesinden olduğunu her tarafa bildirdi. Bayezid’in Edirne’ye gitmesi üzerine Amasya’nın yönetimi tekrar Ahmed Bey‘e bırakıldı ve kendisine Amasya Beylerbeyi unvanı verildi (1389). Bundan yararlanan Kadı Burhaneddin, Amasya üzerine yürüdü. Anadolu’ya dönen Yıldırım’ın Kadı Burhaneddin ile yaptığı”Kırk Dilim” savaşında Osmanlı Ordusu yenilince, Burhaneddin Amasya’nın asıl şehir bölümünü ele geçirdi (1392).

amasya

amasya

Kadı Burhaneddin‘in Tokat’a gitmesinden yararlanan Emir Ahmed, şehri Osmanlılara teslim ederek Amasya’yı bir Osmanlı şehri haline getirdi (1393), Bir süre sonra Bayezid, şehri geri alarak civar kasabaların sur ve iç kalelerini onartarak oğlu Mehmed Çelebi’yi buranın Sancak Beyliği’ne atadı. 1395’te Amasya Beylerbeyi Fahreddin Ahmed ölünce yerine Mustafa Bey atandı. Amasya’yı almak için fırsat bekleyen ve birçok kez savaşmayı gerektiren Kadı Burhaneddin, Timurtaş Paşa yönetimindeki ordu karşısında tutunamadı ve Malatya’ya doğru çekildi. Timur’un Anadolu’da yayılma siyaseti sırasında Osmanlılar doğu sınırlarına giren Amasya’nın valiliğine Şehzade Mehmed Çelebi’yi gönderdiler (1398). Mehmed Çelebi, Ankara’ya doğru ilerleyen Timur‘a karşı koymak üzere harekete geçti (1402). Bu arada Amasya vali vekilliğine Yakut Paşa getirildi. Bayezid’in yenilgisi üzerine Timur, Amasya Valiliğine Taceddin Kara Devlet Şah’ıatadı. Ancak halk, Yakut Paşa’yı tutmakta direnince, Amasya’nın biri şehre ve kaleye, diğeri de şehrin dışına ve dolaylarına bakan iki valisi oldu.

Halkın Timur‘a şikâyetleri devam, edince Ahmed Paşa’nın oğlu Şah Geldi ikinci kez atandı. Devlet Şah’ın zulümlerini sürdürmesi üzerine Çelebi Mehmed Amasya’ya gelerek Osmancık’ta yaptığı savaşta Devlet Şah’ı öldürüp, bağımsız olarak Amasya Emirliği’ne getirildi. Şehir, 1413’e kadar çevrenin merkezi ve faaliyetlerin hareket noktası oldu. Çelebi Mehmed, Osmanlı tahtına çıkınca yerine Yörgüç Paşa’yı bıraktı. Amasya’daki büyük yer sarsıntısından (1415) yararlanan Karatatarlar ve Kastamonu Beyi’ nin karışıklık çıkarması üzerine Sultan Çelebi Mehmed, buraya gelerek onları Rumeli’ye sürdü(1418). Şehzade Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) Amasya Valiliği’ne getirildiği sırada (1437) sekiz yaşında olduğundan ilk eğitimini burada gördü. Amasya Beylerbeyi Hızır Paşa ve diğer Amasya beyleri, Istanbul’-un alınmasına katıldıkları için (1453) Eretna oğlu Ali Bey buranın valiliğine atandı. İstanbul’un alınmasından sonra Fatih, şehzadesi Bayezid’i Amasya Valisi yaptı. Fatih’in ölümü(1481) üzerine padişah olan Bayezid, Amasya Şehzadesi Ahmed’i yolladı.

Valiliği 1512 yılına kadar süren Şehzade Ahmed, Sultan Bayezid Camii‘nin, medrese ve imarethanesini yaptırdı. İranlı bilginlere çok değer veriyordu. Bundan yararlanan hekimi İranlı Kutb Şirvan! ve nişancısı Ahmed Cam!, Şah ismail’in propagandasını yapıyorlardı. Amasya ve çevresinde Şii ayaklanmalarının başlaması üzerine, isyan eden (1510) Şah Kulu’nu yakalamaya memur edilen Şehzade Ahmed yenilince çevreye Şiilerin elebaşısı Şah Kulu egemen oldu. Bu sırada tahta geçmek için İstanbul’a giden Şehzade Ahmed, Amasya’yı oğlu Murad’a bıraktı. Mu-rad’ın valiliği sırasında Şahkulu’nun emriyle Zünnun Halife ve Celâl Baba bir baskınla buralara egemen oldular.

Yavuz Sultan Selim padişah olunca Mustafa Paşa’yı Amasya’ya gönderdi ve şehri geri aldı. Taht iddiasında bulunan Ahmed, bu sırada Amasya’ya baskın yaparak saltanatını ilan ettiyse de, bir hile ile İstanbul’a çağrılarak öldürülünce Amasya Beylerbeyliği’ne Sadi Paşa atandı. Eyaletin merkezi Sivas’a nakledilince Amasya ona bağlı bir sancak (liva) merkezi haline getirilerek Rüstem Bey‘e verildi (1518). Kanunî Sultan Süleyman devrinde, 1538 yılında, Amasya bağımsız bir sancak haline getirildiyse de sonra Mehmed Çelebi’ye verilerek tekrar Sivas’a bağlandı.

Kanunî, 1555 yılında İranlılarla Amasya Antlaşması’nı imzaladı. Amasya Valiliği’ne,1557’de kardeşi Selim ile savaşan ve İran’a kaçan Şehzade Bayezid atandı. Daha sonra sırasıyla Şehzade Murad ve Sinan Paşa buraya vali olarak atandılar. Ayaklanmaların ve eşkıya çetesinin gittikçe yayılması üzerine Amasya’ya Hüseyin Paşa gönderildi (1596). Ancak, saraya yapılan yanlış şikâyetler yüzünden Amasya Kalesi’ne hapsedilen Hüseyin Paşa, kaçarak ayaklananlar arasına katıldı. Hüseyin Paşa’yı saraya göndermesi şartıyla kendisine Amasya Beyliği verileceği söz verilen Kara yazıca, isteneni yapınca Amasya Sancak Beyi oldu (1599). Altı yıl süren karışıklık devresinde şehrin yönetimi ayaklananların eline geçti. Baş edilemeyen asi elebaşılarına vezirlik, beylerbeyilik, paşalık rütbeleri verilerek dağıtılmaları yoluna gidilince Tahir Bey, Amasya Sancak Beyi oldu.

amasya kalesi

amasya kalesi

Ardından İbrahim Bey, şehri basıp, yönetimi ele geçirdi (1603). Amasya’da devam eden bu karışıklıklara ancak Kuyucu Mürad Paşa son verebildi (1608). Bu tarihten sonra hareketsiz geçen şehrin tarihi, Millî Mücadele sırasında yeniden canlandı. Sivas Kongresi’nin kararları Amasya’da alındı(21 Haziran 1919) ve İstanbul Hükümeti temsilcileriyle Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyet temsilcileri arasında yapılan görüşme burada sürdürüldü(20-23 Ekim 1919).

XIX. yüzyıl sonlarında Amasya’da en önemli sanayi dallarından biri dokumacılıktı. Amasya‘da 2 bin 500 el tezgâhında, Merzifon‘da ise 3 bin el tezgâhında kadın ye genç kızlar evlerinde dokumacılık yaparlardı. Yine bu yüzyıl sonunda Amasya’da 967 okulda 7 bin 990’ı erkek, 850’si kız olmak üzere 8 bin 840 öğrenci öğrenim görmekteydiler.Amasya nüfusunun Cumhuriyet’ten önceki devresi ile ilgili rakam ve bilgiler ciddî bir sayıma dayanmamakta ve tahminlerden ileri gitmemektedir. 1876 tarihinde yapılan genel tahrirde 13 ilçeli Amasya Sancağı‘nın nüfusu 102 bin 782 kişi olarak tespit edilmiştir. Sancak silah altında asker grupları bulundurmayıp, iki redif taburuna sahipti. Redif taburlarının kurmayları da sancağın merkezinde ikamet ederlerdi.Amasya Sancağı bir mutasarrıf, kazalar 7 kaymakam, nahiyeler ise 51 müdür tarafından yönetilirdi.

XIX. yüzyılda çeşitli yerlerden göçmenler getirtilerek Amasya sancak merkezine ve ona bağlı birçok ilçe ve bucaklara yerleştirilmişlerdir. 1835 yılında Kabartay Hanedanı’ndan Amasya’ya gelen 50 kişilik bir kafile, Argona kazasına yerleştirilerek bir süre aşar ve diğer tekâliften muaf tutuldular. 1846’da Amasya Sancak Beyliği’ne Sivas Mutasarrıfı Seyyid Ahmed Paşa atanmıştır (26 Mayıs). 1891 yılında ise Rumeli, Kırım ve Batum göçmenleri getirtilerek Gümüş hacı köyü kasabasında iskân edildiler ve bunların iskân edildikleri yere Beylek Çayırı adı verildi. Gümüş Madenine bağlı Merzifon, Merzifonabad, Gümüş, Gümüşha-cıköyü, Zeytin ve Kabakoz kazaları bir iradeyle Amasya Sancağı’na bağlandı ve buraları için bir müdür ve muavin-leri atandı(1841). 1849 yılında birçok aşiretler merkezde iskân edildiler.. Sancağa 1866 yılında memleket tabipliği kuruldu.

Amasya Sancağı ve çevresinde Osmanlı döneminde zengin maden yatakları bulunmaktaydı ve bunların birçoğu XIX. yüzyıldan itibaren işletmeve açılmıştı. Amasya’ya bağlı Doğantepe bucağına bağlı Zara yakınında çıkarılan madenlerin külçelerinin zengin gümüş ve kurşunu ihtiva ettiği görülerek Mayıs 1811 yılında işletmeye mıştı.Amasya, çevresindeki ve Suluova’daki höyüklerden toplanan seramik parçalarına göre, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, İskit, Yunan-Hellenistik, Roma-Pontus, Bizans devirlerini yaşamıştır.

Amasya Kalesi: Harşane Dağı üzerinde, Pontus Kralı Mitridates tarafından yaptırılmıştır. Evliya Çelebi, tepedeki yapının 5 köşeli bir kale olduğunu, içinde eski stilde bir saray ile barut depoları ve sarnıçlar bulunduğunu yazmaktadır. M.Ö. 69 yılında tahrip edilen kalenin onarımı önce Romalılar tarafından, sonra Danişmend Ahmed Gazi I. Mesud, I. Alâeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Kalede zindanlar, Sultan Bayezid’in yaptırdığı hapishane vardır.

Nerkis Mahallesi’nin batısında ise Enderun Kalesi bulunmaktaydı. Dört kapısı olan kalenin Nerkise bakan kapısı(Nerkis Kapısı), Alçak Köprü önündeki saray kapısı, İmaret Köprüsü yakınındaki Meydan Kapısı’dır. Eskiden kale duvarları, kral sarayları ile kral mezarlarını kapsamaktaydı. Bugün bu sarayın bulunduğu terastan ve destek duvardan başka bir şey kalmamıştır. I. Mesud, kaleyi onartmış ve burada cami, medrese ve hamam yaptırmıştır.

Suluova’ya bakan, kuzey boğazının sonunda boğazın iki tarafında karşılıklı olarak yaptırılan Erguma Kalesi’nin Erguma Amas tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Diğer kaleler olarak Balos Kalesi, Kelkis Kalesi, 1075 yılında Danişmendler’den Abdullah Gazi tarafından Pontus Kalesi, Semendu (Zemendu) Kalesi, Kızlar Sarayı ile Osmanlı şehzadelerinin yaptırdıkları ve 1734, 1825 yıllarındaki depremlerde yıkılmış olup, bugün ancak bazı bölümlerinin kalıntıları duran Büyük Saray, şehrin en eski yapılarındandır. Şehrin arkeolojik yapıları olarak Kral Mezarları(Kaya Mezarları veya Mağaralar) M.Ö. II. yüzyıla ait olup, Bizans devrinde şapel olarak kullanıldı. Osmanlı döneminde zaman zaman eşkıyanın sığınak yeri oldu.Yine III yüzyıl yapısı olan Merdivenli Kaya Tüneli ile Ferhat Su Yolu anılmaya değer arkeolojik yapılardır.

Amasya

Amasya

Amasya, mimarî değeri olan birçok cami, han, hamam ve medrese ve köprülere sahiptir. Fethiye Camii Bizanslılar devrinde İmparator Fokas tarafından kızı Eirene adına yaptırılmış olup, 1116’daDanişmendlilerden Fatih Gi-ray tarafından camie çevrilmiştir. 1883 ve 1939’da onarım görmüştür. Gıyasüddin Keyhüsrev zamanında veziri Ferruh Bey tarafından 1237-1247 yılları arasında yaptırıldığı ileri sürülen Burmalı Minare Camii 1590 ve 1602’de onarım görmüştür.

Kıble duvarına dikey uzanan üç nefli bir plan göstermektedir. Düzenli kesme taştan yapılmış olan cami, dıştan kuzey cephesi ortasında biraz yana kaymış olan portai, bunun doğusunda cepheye bitişik sekizgen kümbet ve batı tarafında, sonradan buraya eklenmiş burmalı minareyle dikkati çekmektedir. Gerek kümbetin, gerek minarenin kapıları cami içinde, daha önce mahfilin bulunduğu bölüme açılmaktadır. Bugün Amasya Müzesi olarak kullanılmakta olan ve adını kümbet bölümündeki çinilerden alan “Gökmedrese Camii” ise, 1267 yılında Amasya Valisi Seyfeddin Torumtay tarafından yaptırılmıştır.

Amasya‘da ayakta kalan en eski Osmanlı eseri olan “Gümüşlü Camii“, 1326’da Taceddin Mahmud Çelebi tarafından yaptırılmış olan kare planlı bu cami, 1491, 1612, 1688 ve 1721 yıllarında değişik kişiler tarafından onartılmıştır. Arka arkaya iki kubbeli ve kubbelerden biri cami, diğeri tekke ve hücrelerinin de çilehane olarak kullanıldığı bilinen “Çilehane Camii”, 1413 yılında Yakub Paşa tarafından yaptırılmıştır. “Bayezid Paşa Camii” ise, XV. yüzyılda Bayezid Paşa’nın vezir olduğu sırada mimar Ebu Bekir Mehmed b. Hamatü’l-Müşeymeş tarafından yaptırılmıştır (1415). Daha sonra 1799 yılında Şeyh Hacı Ahmed Efendi tarafından bu cami bitiğişine bir kütüphane yapılmıştır. Bu kütüphane 1871 yılında onarım görmüştür.

Bugüne kadar birçok kez onarım görmüş olan bir cami de Şah Geidi Paşa tarafından (1372) yaptırılan “Saraçhane Camii” Sultan II. Bayezid adına Şehzade Mehmed Bey tarafından 1486’da yaptırılmaya başlanan “Sultan II. Bayezid Külliyesi” 5 yılda tamamlanmıştır. Cami, medrese, imaret ve şadırvandan oluşan Külliye (1485-1490) Osmanlı mimarisinin karakteristik örneklerindendir. Büyük depremlerde bozulan yapı, Abdullah oğlu Yakub ve Zekeriya oğlu Zeyneddin adlı mimarlar tarafından onarılmıştır. Yapının kuzey cephesinde, yeşil mermer sütunlar üzerine oturan beş sivri kemerin taşıdığı beş bölümlü ve beş kubbeli’bir son cemaat yeri vardır. Camide yan mekânlar bağımsız hücreler halinde olmayıp, ibadet mekanına dahil edilmişlerdir.

Tamamı mermerden yapılmış minberi ile tanınmış olan “Mehmed Paşa Camii”, 1486’da Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami ile birlikte misafirhane (Tabhane), imaret ve medrese de yapılmıştır. Kuzey cephede yedi tane sekizgen sütuna dayanan altı bölümlü ve her bölümün üzerini kubbelerin örttüğü bir son cemaat yeri vardır. Minberi Amasya’nın olduğu kadar Türk mimarisinin de en güzel taş min-berinden biridir.

“Kilarî Süleyman Ağa Camii”, 1489’da Kilarî Süleyman Ağa tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbelidir. Son cemaat yeri ile birlikte dikdörtgen bir plan oluşturur. Esas ibadet mekânının tamamen kesme taştan olmasına karşın son cemaat yerinde tuğla ile taş birlikte kullanılmıştır. XV. yüzyıldan sonra geçirdiği büyük bir depremle harap olunca, onarımlarla yenilenmiş ve bu onarımlarda da tuğla kullanılmıştır. “Samlar Camii”, Danişmend Melik Gazi tarafından yaptırılan külliyenin bir binası idi. Amasya’da, tek kubbeli bir cami, mektep ve medreseden meydana gelen külliyenin camii yıkılınca yerine Kapı AğasıAyaş Ağa külliyeyi yaptırmıştır (1495). Cami, kare planda ve tek kubbelidir. Beden duvarları moloz taştan yapılmıştır.

Amasya Burmalı Minare Camisi

Amasya Burmalı Minare Camisi

Cami avlusunu üç taraftan çeviren medrese odaları ise bir ucu kısa olan “U” planlıdır. Bu külliyenin mektebi doğu uçtadır. Os-manlı medreselerinde görülen bağımsız dershane binası Ayaş Ağa Medresisi’nde yoktur. Bazı mendereselerde olduğu gibi burada da camiden dershane olarak da yararlanıldığı sanılır. “Pazar Camii” de denilen “Pir Mehmed Çelebi Camii” ise 1495 yılında yapılmış olduğu sanılmaktadır.Amasya’da bugün Murad Camii adıyla anılan caminin XV.-XVI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Tek kubbelidir. Kare planlı ve tek kubbe ile örtülü esas ibadet mekanı önünde kapılı bir son cemaat yeri bulunur. 1502 yılında Abdullah Paşa tarafından yaptırılan “Sofular Camii”, 1971’de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onartılmıştır. XV. yüzyılda yapılmış olduğu ileri sürülen “Temenna Mescidi” kare planlıdır. “Hatuniye Camii” ise, Sulan II. Bayezid’in karısıBülbül Hatun tarafından 1510 yılında yaptırılmıştır. Bütünü dikdörtgen planda yapılmıştır.

Kafkasya’nın Karabağ ve Şirvan şehirlerinden gelen muhacilerler tarafından, Kara bağlı Şeyh Hacı Hamza-i Nigârî adına yaptırıldığı için Şirvanlı Camii de denilen “Azeriler Camii”nin yapımına 1887’de başlanıp 1895’te bitmiştir. Cami kare planlıdır. Kuzey cephede dört sütunlu ve üç kemerli son cemaat yeri bulunur. Bugün doğu cephede bulunan türbe, camiden sonra yapılmıştır. Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1660 yılında yaptırılmış olan Köprülü Mehmed Paşa Camii, zaman zaman gördüğü onarımlarla XVIII. yüzyıla kadar orijinal durumu ile gelebilmiş ise de, 1939 depreminde tamamen yıkılmış ve yerine 1948’de bugünkü cami yapılmıştır.

1249 yılında Yörgüç Rüstem Paşa tarafından yaptırılan “Yorgüç Paşa Camii” 1946’da halkın yardımı ile tekrar yapılmıştır. Çelebi Mehmed Camii 1411 yılında Sultan II. Mu-rad tarafından yaptırılmıştır. “Taceddin İbrahim Camii” 1452’de, “Alaca Minare Mescidi” 1501’de, “Kara Mustafa Paşa Camii” ise, 1577 yılında yaptırılmıştır. “Bozacı Camii’, “Çay Camii” ve “Sofular Camii”nin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. “Hacı Hasan Camii” ise 1714 yılında yaptırılmış. 1871’de onarım görmüştür. “Abide Hatun Camii” ise XVII. yüzyılda Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın karısı Abide Hatun tarafından yaptırılmıştır. Amasya’nın medreseleri kuruluş tarihleri ve kurucularının adları ile aşağıda gösterilmiştir:Medreseler

Amasya‘daki eski eserler içinde en tanınmış olan “Amasya Dârüşşifası”, 1308’de ilhanlı hükümdarlarından olcayto Hüdabende’nin karısı İlduş (Yıldız) Hatun adına, Anber b. Abdullah tarafından yaptırılmıştır. Plan bakımından eyvanlı medrese tipine giren eser, gördüğü iş nedeniyle “Bimarhane-Tımarhane” adını almıştır. Akıl hastalarının müzikle tedavi edildiği ilk kuruluşlardan biri olan yapıyı, Evliya Çelebi, “Miskinler Tekkesi” olarak adlandırır. Zamanında hem hastanede, hem de tıp medresesi olarak kullanılan yapıda öğrenciler, hekimlik bilgilerini teorik olarak öğrendikleri gibi öğretim üyeliği de yaparlardı. Bu yapıda Anadolu Selçuklularının özgün başlıklarından başka, ilk defa olarak Türk üçgenlerinden oluşan ters dönmüş sütun başlıkları da kullanılmıştır. 1939 depreminde çok zarar gören yapı, 1945’de onartılmıştır. Kapuağası Hüseyin Ağa’nın yaptırttığı“Kapı Ağası Medresesi” ise Türk mimarisinde bir istisna oluşturan, sekizgen plandır. Kapuağası Hüseyin Ağa bir bedesten, ve çarşı da yaptırmıştır. Bugün kütüphane olarak kullanılmakta olan bir medrese de II. Bayezid Medresesi‘dir.Amasya’da XIX. yüzyılda önemli bir olay, meşhur şair Ziya Paşa‘nın bu şehrin mutasarrıfı oluşudur. Ziya Paşa, Amasya’da bazı imar işleri yaptırmış, son yıllarda yıktırılan bir saat kulesi inşa ettirmiştir.

Amasya’nın mimarisi bakımından önem taşıyan türbeleri şunlardır:
Akbilek, Hacı Hamza Efendi, Osman Bey, Alagözbaba, Hacı Hamza Bey, Acem Ali, Ebuishak Çelebi, Habib Karamani, Ali Çelebi, İskender Memi Çelebi, Hûseyindede, Fahreddin Cevheri, Efrumiye Bamu, Hilfetgazi, Kadılar, Emir İmam, Hoca Sultan, Kaya Evliya, Ambarlı Evliya, Dersitamam, Kadempaşa, Üçler, Recep Çelebi, Kutup, Oruçbey, Selâmet Hatun, Kurtboğan, Ehli Hatun, Sultan Mesud, Gülçiçekhatun, ibikbaba, Sinan Efendi, Kemal Paşa, İksirli Baba, Şah Geldi, Gümüşlüzade, İdnecizade, Şirvani, Mehmed Paşa, İltekin, Şehzadeler, Muslihiddin, inekler, Şehzadegâh, Mustafadede, Bektaşbaba, Şehitler, Malatyalı Sofi, Pervaneler, Şeyh Hüsameddin, Melikgazi, Pir İlyas, Şeyh Zekeriya, Memi dede, Pir Sinan, Saçlı Efendi, Mansurbaba, Pir Abdurrahman Çelebi, Sefa Paşa Hatun, Mevlevihane, Pir Mehmed Çelebi, Taşköprülü, Nasuhbaba, Taceddin, Torumtay, Yediler, Tekirdağlı baba, Ayşe Gazi, Yakub Halveti, Tımarhane Evliyası, Arif Efendi, Yörgüç Paşa, Cûmudar, Abdurrahman baba.

İl merkezine 35 km. uzaklıkta, Amasya Turhal karayolu üzerindeki “Ezine Pazar Hanı” Dere Mahallesinde, Bakırcılar Çarşısı’nın arkasındaki, 1758’de Amasya Mutasarrıfı Rahtavan Hacı Mehmed Paşa tarafından Mimar Mehmed Kalfa’ya yaptırılan “Tas Han”, II. Bayezid’in kapı ağası Hüseyin Ağa tarafından 1483’de yaptırılmış olan “Amasya Bedesteni”, Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1669’da yaptırılmış olan “Gümüşhacıköy Bedesteni”, Kara Mustafa Paşa vakfından olan “Merzifon Bedesteni” Amasya mimarisinin diğer örneklerindendir. Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmış olan “Mustafa Bey Hamamı” soyunmalık, soğukluk ve halvet olmak üzere başlıca üç bölümden oluşmuştur. Ayrıca “Yıldız Hamamı” (Hatuniye Hamamı),“Hızır Paşa Hamamı“, “Kumacık Hamamı”, “Yukarı Hamam”, “Büyük Hamam”, “Kara Mustafa paşa Hamamı”, “Çifte Hamam”, “Tuzpazarı Hamamı” gibi bir çok hamam vardır.

bayezid paşa camii

bayezid paşa camii

Şehir merkezini Hatunya Mahallesi’ne bağlayan ve bugünkü TC Ziraat Bankası’nın karşısında yer alan “Alçak Köprü”, Roma devrine ait moloz taşlı ve Arnavut kaldırımlı köprü üzerine kurulmuştur. Köprünün ayakları Selçuklular devrinde, ahşap bölümü ise XIX. yüzyılda Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa tarafından yaptırılmıştır. “Çağlayan Köprüsü” ise Amasya Turhal yolunun 5. kilometresinde Eğitim Tugayı’na sapan yerdedir. Amasya’yı Eğitim Tugayı’na, Çorum, Mecitözü, Göynücek, Ortaköy’e ve köylerine bağlar. Danişmendlerden İltekin Gazi tarafından yaptırıldığı için bu köprüye “İltekin Gazi Köprüsü” veya “Çalak-Çalık Köprüsü” de denmektedir.

XI.-XII. yüzyılda yapıldığı sanılan bu köprü 70  metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olup, tuğla ve taş aralarının periyodik olarak dizilmesi tekniği ile yapılmış ve Osmanlılar devrinde harçlı moloz taşlarla restore edilmiştir. Beşi birbirine eşit 6 yuvarlak kemer gözüne sahiptir, insaniye Mahallesi Samlar bölümü ile Bayezid Paşa mahallelerini birbirine bağlayan “Kuş Köprü” veya “Tunç Köprü”, taştan yapılmış olup dört yayvan gözüne sahiptir. Selçuklulardan Sultan Mesud’un kızı Hondi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Ancak bugün aslına uygun olarak onarılmadığından köprüözgünlüğünü yitirmiştir

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git