Bitlis

BİTLİS (Eski adları:Badlis, Bedus, Betlis, Bidlis, Bateş, Pağeş, Pağiş, Kudama).

Bitlis‘in ilk kez ne zaman kurulduğu ve adının nereden geldiği, kesin olarak bilinmemektedir. Şehrin M.Ö. 700 yılında Mitani Urartular tarafından kurulduğu, belgeler ve eski kaynaklardan anlaşılmaktadır. Bitlis’in yöresel önemi ilk kez Büyük İskender‘in dikkatini çekmiştir. İskender’in Badlis adlı bir kumandana veya kölesine, burada zapt edilmesi olanak dışı olan bir kale inşa ettirilmesi emrini verdiği söylentiler arasındadır. Şehir M.Ö. 600 yılında Romalılar tarafından istilaya uğradı.

Orta Çağ‘ın Bizans kaynaklarında Bitlis Boğazı‘nın adı geçmektedir. Ayrıca Bitlis, Ermeni yaşamında önemli bir rol oynamıştır. “Pağeş”, adına Ermeni kaynaklarında sık sık rastlanmaktadır. Şehir, 641 yılında Halife Ömer komutasındaki lyaz tarafından zaptedildi. Kısa süre sonra Bizans yönetimine girdi. Emevîler zamanında Muaviye, X. yüzyılda Abbasîler tarafından ele geçirildi. XI. yüzyılda Selçuklular, sonra sırasıyla Moğol, Serefoğulları, Karakoyunlu, Akkoyunlu (1429) Safevî dönemlerini yaşadı. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı ülkesine katıldı. Bundan sonra Bitlis, birkaç kez İranlılar’la Osmanlılar arasında el değiştirdi. 1683 yılında kesinlikle Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kaldı. Önceleri Erzurum eyaletinin Muş Sancağı’na bağlı bir kaza olarak yönetilen Bitlis, sonradan Siirt, Muş ve Genç sancaklarıyla birlikte büyük bir il haline getirildi. (17 Şubat 1882).

XIX. yüzyılın sonlarına gelinceye kadar, gerek mahalli beylerin hükmü altında, gerekse Osmanlı Deyleti’nin valilerinin yönetiminde, Türk, Kürt, Ermeni ve Yakubî gibi çeşitli unsurlar, Bitlis’te normal bir yaşam sürdürmekteydi. XVIII. yüzyılda bir İtalyan rahibi, Katolik propagandası yapmak üzere burada 18 yıl yaşamıştı. 1858 yılında da Amerikalılar, Bitlis’te bir Protestan misyonu kurmuşlardı. Bu misyonlar, bütün çabalarına rağmen bölgede fazla yandaş toplayamamışlardır. Yine de farklı mezheplere ait kiliselerde ayinler tam bir özgürlük içinde yapılmaktaydı. Buna örnek olarak 1876 yılında Bitlis’in Muş Sancağı‘na bağlı olduğu dönemde Tavik Nahiyesi köylerinden olan Kalhon Köyü’ne yeni bir Ermeni kilisesi, şehir içinde bir Protestan kilisesi (1883) yapılmıştır.

Nemrut Krater Gölü

Nemrut Krater Gölü

Kurulduğu yıllarda kalabalık bir kent olan Bitlis, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde eski görkemini yitirdi ve daha sonra araya giren savaş yılları sırasında iyice küçüldü. XIX. yüzyılda Bitlis‘e gelen gezginler, kentin nüfusunun 12 – 30 bin arasında olduğunu kaydederler.Birinci Dünya Savaşı sırasında şehir, Rus işgaline uğradı. 6 Nisan 1916 tarihinde düşman işgalinden kurtuldu. Bu işgal sırasında kent, büyük zararlara uğradı.halkın çoğu yerini yurdunu, malını mülkünü bırakarak düşman istilasından kaçtı. Bu göçler sırasında kentin büyük bölümü yıkıma uğradı. Büyük bir yoksulluk içinde geçen savaş yıllarından sonra da halkın çoğu Bitlis’e geri döndü.

Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal, Kafkas cephesindeki 16. Kolordu Kumandanlığı’nı yapıyordu. Bitlis’in kurtuluşu için çarpışan askerleri sevk ve idare eden Mustafa Kemal, Çanakkale’nin bir başka örneğini de burada yaratmıştır.1929 yılında kaza haline getirilen şehir, Muş Valiliği’ne bağlandı. Daha sonra 25 Aralık 1935 tarih ve 2885 sayılı kanunla tekrar il haline getirildi.Bitlis‘in, tarihin ilk çağlarından bu yana önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kale kalıntıları dışında çevrede, bu kanıyı destekleyecek arkeolojik bulguların varlığından söz etmek bugün için mümkün değildir.

Bitlis’in ünlü kalesi dışında Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği iki kale daha vardı. Bunlar “Kefender Kalesi” ile “Hazo Kalesi”dir.Bitlis Kalesi, Bitlis suyunun kıyısında, sarp bir kayanın üstünde yar alır. Kalenin Büyük İskender‘in emriyle yapıldığı söylenmektedir. Doğudan batıya dörtgen biçiminde uzanmaktadır. Doğu yanında yüksek bir burcu vardı. Önceleri buradan öldürülmesine karar verilen suçluların atıldığı ileri sürülmektedir.

Kale, yüzyıllar boyunca sayısız olaylara sebep olmuş, çeşitli dönemlerde birçok kez kuşatılmış veya el değiştirmiştir. Kale güçlülüğü ile, sahiplerine güvenilir bir koruma sağlamıştır. 1965-1970 yılları arasında restore edilmiştir. İçinde tarihî dükkânlara ait duvarlar, bir hamam kalıntısı, 2 havuz vardır.Bitlis, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma eski eserleriyle mimarî açıdan zengin bir kent durumundadır. Bitlis’te nispeten sağlam kalmış ve günümüze dek varlığını sürdürebilmiş mimari eserler mevcuttur.

Selçuklu dönemine ait, üç cami ile medrese ve birkaç türbe ile birkaç mescidin varlığından söz edilebilir.Bitlis Ulu Camii, çarşı içinde, Bitlis çayının batı kıyısında bulunan ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey‘e bağlı Mervanoğulları Sülalesinden Embul Muzaffer Mehmed b. el-Muzaffer b. Reşid tarafından 1153 tarihinde yaptırılmıştır. Cami, birçok onarım görmüştür. Pencereleri, son cemaat yeri, helalar ve minare, sonradan eklenmiştir. Camiin kitabesi kufi yazı ile yazılmış ilginç bir karakterdedir. Katebeden elde edilen bilgiye göre cami, Bitlis’in erken yapılarındandır ve Anadolu’nun da eski camilerinden sayılır. Duvarları kesme taştan örülmüştür, çok sade bir görünümü vardır. Planı eski durumu ve yeni ekleriyle birlikte “U” biçimindedir. Avlu, camiin kuzeyinde, minare kuzeybatı köşeşindedir.

Gökmeydan İhlasiye Camii (Mollasan-ı Banukî Camii), Selçuklular tarafından 1216 yılında yaptırılmış olup Emir Şemseddin tarafından 1590 yılında onarım görmüştür. Binasına ait taşların bir bölümü Ahlat ilçesinden getirtilmiş ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Bitlis’te valilik yapan Kâzım Dirik tarafından onartılmıştır. Cami ile birlikte inşa edilen medrese, bugün XVI. yüzyılda gördüğü onarım sonucu bir Osmanlı eseri durumundadır.

Kureyşi Camii, Bitlis’in batı yakasında, Zeydan Mahallesi‘nde, kendi adı ile anılan Kureyşî semtinde bulunur ve bir onarımla son halini almıştır (1810). İlk bakışta, aslî halini koruyan bölümle, muhdes bölümler birbirinden ayırdedilmektedir. Aslî bölüm Kıble duvarında, Bitlis‘teki yapılardaki gibi mihrap çıkıntısı vardır. Bunun doğusunda bir, batısında iki sade pencere gözeçarpar.En batıdaki pencere türbeye aittir. İbadet mekânı kareye yakın yamuk plandadır. Ortadan kuzey batıya kaymış bir ayak ile, duvarlar arasında kurulu dört kemer, hacmi, bir birinden farklı dört üniteye böler.

Bitlis‘te bugün Selçuklu dönemine ait ayakta kalmış iki medrese vardır.Hatibiye Medresesi, Bitlis’in güneyinde, Kurtalan yolu üstünde ve Alemdar Köprüsü’nü geçince yolun güney kıyısında bulunur. Bir külliyat görünümündedir (XVI. yüzyıl). Yazıtı yoktur.Yapı “L” biçimindedir. Kapıdan kare lanlı merkeze girilir. Yapının içinde oldukça temiz ve düzgün bir işçilik görüldüğü halde mimarî bir süsleme yoktur-İhlâsiye Medreresi (Gök Medrese), Gökmeydan İhlâsiye Camii içinde 1216 yılında Selçuklular tarafından yaptırılmış, Emir Şemseddin tarafından onarım görmüştür (7589). Kitabe, Emir Şemseddin‘e aittir. Önce cephesi Kıble’ye bakan bu yapı, Bitlis’in en güzel eseridir. Kareye yakın dikdörtgen planda inşa edilmiştir. Begiye Mescidi (Hacıbekiye Mescidi) Eski Çarşı’da, Bitlis Deresi’nin doğu kıyısında bulunur ve Emir İbrahimoğlu Emir Mehmed tarafından 1444 yılında yaptırılmıştır. Küçük bir külliyenin bir bölümünü oluşturur. Tek üniteli bir mescit olup kızılkahverengi taştan yapılmıştır.

Memi Dede Mescidi, Kurtalan yolunda, Alemdar Köprüsü’nü geçince yolun güney kıyısında bulunur ve Memi Dede adına yaptırılmıştır.(7572) İki yapıdan oluşur. Bunlardan biri asıl mescit, diğeri üst bölümü yok olmuş bulunan “Şehitlik Kümbeti”dir. Mescit, kahverengi, düzeni blok taştan yapılmıştır. Düz damlı, küp biçimi bir kütle halindedir ve küçük bir yapıdır.Şeyh Seyyidi İbrahim Mescidi, ilin doğusunda Kürüm Sokağı’nda bulunur ve Şeyh Seyyid İbrahim adına 1621 yılında yaptırılmış olup, dikdörtgen bir blok oluşturur.

Şehitlik Türbesi Kurtalan yolundaki Alemdar Köprüsü’nden doğuya kıvrılınca köşede, Memi Dede Mescidi’yle birlikte yapılmıştır. Üstü açık kümbbet (XVI. yüzyıl sonu.)Şeyh Garib Türbe ve Zaviyesi, ilin güneyinde, Kurtalan yolundaki Alemdar Köprüsü‘nden sonra gelen sokağın kuzey yanında Şeyh Garib adına yaptırılmıştır. 1632 yılında Hadırnağası Mehmed tarafından yenilendiği bilinmektedir. Türbenin üstünde, yapının ikinci katını oluşturacak biçimde“Sultaniye Camii” oturtulmuştur. Karakteristik kızıl kahverengi Bitlis taşından düzenli bloklarla yapılmıştır.

Şeyh Tahir-i Gürgî Türbesi, Bitlis ilinin güneybatısında,Zeydan Mahallesinde bulunur ve Abdal Han tarafından Tahir-i Gürgîadına 1665 yılında yaptırılmıştır. Türbe, dıştan on iki kenarlı prizma, içten de silindir biçimde bir yapıya sahiptir.Üç Bacılar anonim türbesi, II. Şerefhan’ın kızları adına yapılmıştır. Dikdörtgen bir plan üstüne ve Bitlis’in tipik taşından düzenli yontma bloklarla inşa edilmiştir.

Veli Şemseddin Türbesi, XV. yüzyılın ilk yarısında yaptırılmış, küp biçimi iki bölümden oluşur.Ziyaeddin Han Türbesi, Gökmeydan’da, İlhasiye Medresesi çevresinde toplanmış yapılardan tam karşıya düşer ve I. Ziyaeddin Han adına 1394 yılından sonra yaptırılmıştır. Oldukça büyük küp biçimi bir yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Köşelerin planlamasıyla tepede on iki gen plana geçilmiştir.

Bitlis‘te bulunan Osmanlı dönemine ait mimarî eserlerde yöresel etkinin yanı sıra, Selçuklu döneminin etkinliği de göze çarpar. Bununla birlikte Osmanlı dönemi de kente damgasını vurmuştur.Alemdar Camii, Bitlis’in güneyinde Maksud Paşa tarafından yeniletilen camidir. (1784). Kıble cephesi dere tarafında daha derine inildiğinde yüksek, sokağa bakan cephesi ile alçak, sade bir yapı görüntüsündedir.

bitlis

bitlis

Ayn el-Barit Camii (Soğukpınar Camii), Gazioğiu Abdurrahman tarafından Bitlis’in doğu yakasında, İnönü Mahallesi‘nde 1665 yılında yaptırılmıştır. Camiin asıl yapısı düz damla örtülü kübik bir kuruluştur. Batı cephesi iki katlı düzendedir. 1721 yılında Hızır Ağa tarafından onartılmıştır. Harimi oldukça düzenli kare planlıdır.Dört Sandık Camii, kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. 1543 veya 1553 yılında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Dış görünüş bakımından sade düz toprak damlı, kübik bir yapıdır. Kızıl kahverengi yontma taş blokları !ie yapılmıştır.

Gökmeydan Camii, Bitlis’te Hükümet Konağı kuzey doğusunda, aynı adlı semtte, kitabe ve minaresinde, Atatürk’ün ve Kâzım Paşa’nın adı da anılarak 1924 yılında yaptırılmıştır. Güney – kuzey doğrultusunda dikdörtgen bir yapıdır.Kızıl Cami, Bitlis’in merkezinde, Bitlis Çayı‘nın doğusunda, Ulu Cami’e yakın bir yamaç üzerinde Kızıl Mescit Mahallesi’nde, ilk olarak 1120 yılında, Bitlisli Hüseyin ağa b. Alâeddin tarafından, ilk onarımı (1507) Kâzım b. Hacı Mehmed tarafından, ikinci onarımı 1696’da yaptırılmıştır. Camiin son onarımı, Rus işgalinden hemen sonra 1918 yılında yapılmıştır. Yapı, üzeri toprak, damla örtülü, düzenli kesme taş duvarları olup, dikdörtgene benzeyen bir harim ile, onun kuzeyinde gerekli ek yapılardan oluşur.

Sultaniye Camii, Kurtalan’a giden yolun kuzey kenarında, alt katında Şeyh Garib Türbe ve Zaviyesi bulunan iki katlı yapının alt katındadır. Cami, kapıda 1928 ve mihrabda bulunan yazıta göre de 1884 yılında yapılmıştır. Batı tarafındaki muhdes giriş bölümünden geçilerek varılan harim, doğu – batı doğrultusunda dikdörtgen bir plana sahip, ortasında kare planlı bir ayak, doğu duvarında bu ayakla aynı düzeyde bir plaster bulunmaktadır.

Şeyh Hasan Camii, Kömüs semtinde Haydar Ağa adlı bir kişi tarafından yenilenmiştir (7725). Kızıl kahverengi taşıyla, düzenli bloklardan yapılmış, doğu – batı doğrultusunda uzanan dik-dörtgen bir kütle meydana getirir. Taş Camii, Taş Mahallesi’nde, Hükümet Konağı’nın batısında bulunur.  XVII. – XVIII. yüzyılları arası yapılan cami, kızıl kahverengi düzenli blok taşlarla yapılmış kübik bir yapıdır.Hüsrev Paşa Hamamı, Kale dibinde, eskiden Hüsrev Paşa Çarşısı diye anılan yerde, Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından 1517 yılında yaptırılmıştır.Kuzey – güney doğrultusunda uzanan ince uzun dört köşe bir blok oluşturmaktadır. Anonim Han, ilin güneyinde, Alemdar Köprüsü‘ nden doğuya doğru gelen yolun kenarında, Hatibiye Medresesi ile Sultaniye Camii ve Şeyh Garib Türbesi arasında bulunup, Ağa Can oğlu Can Usta tarafından yapılmıştır. Güney cephesi iki katlı ev görünümünde, üst katı gerçekten ev olan dörtköşeli, düz toprak damlı bir yapıdır.

Papşin Hanı(Hüsrev Paşa Hanı), Beylerbeyi- Hüsrev Paşa tarafından XVI. yüzyıl sonunda yaptırıldığı sanılmakta olup, yazıtı yoktur. Güney  kuzey doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir plana sahiptir.Yine Hüsrev Paşa tarafından yaptırıldığı sanılan (XVI. yüzyıl) “Başhan”, Bitlis  Tatvan yolunda bulunur ve hanın beden duvarlarının tamamı kesme taştan yapılmıştır.El Aman Hanı, Bitlis Tatvan yolunun yarısında, Muş devlet yolu kavşağının batısında Rahva Düzü adlı bir bozkırda bulunan kervansaraydır (1502). Hüsrev Paşa tarafından yaptırıldığı sanılmakta olup çevresindeki dükkan, cami, medrese ve hamam yok olmuştur.

Hazo Hanı, 1626’da yenilenmiş olup, doğu-batı yönünde uzun bir dikdörtgen plana sahiptir. Kızıl kahverengi düzenli yontulmuş taşlarla yapılmıştır.Aşağı Kale Mescidi (Kalealtı Mescidi), Aşağı Kale Köprüsü’nün kuzeyinde, ilin merkezi denebilecek bir yerde bulunur. XVII -XVIII. yüzyıllar arası yapıldığı sanılmaktadır. Küp biçimindedir. Dışarda asıl ibadet bölümüyle muhdes giriş holü kesinlikle birbirinden ayırt edilebilmektedir.

Bitlis‘te bulunan Osmanlı dönemine ait türbelerin ortak özelliği, mimarî yönden daha zengin çalışmaların ürünü olmalarıdır. Gerek yapısal biçimlendirme, gerekse bezemelerinin biçimlendirilmesinde Selçuklu dönemine kıyasla daha özenli çalışmalar yapıldığı gerçektir.Hoca Hasan Türbe ve Zaviyesi, ilin güneyinde mezarlık alanında bulunur ve 1882 yılında yapılmıştır. Çeşitli zamanlarda yapılan eklemlerle özelliğini bir ölçüde yitirmiştir.

Küfrevî Türbesi ve Tekkesi, ilin doğusunda, İnönü Mahallesi’nde bulunur (1898). Yapı, Küfrevîailesine ait konağın bahçesinde, evin güney tarafına bitişik olarak kurulmuş bir ziyaretgah topluluğu biçimindedir. Taşların derz araları pek belli değildir ve çok düzgün bir görüntü verir.Nuhiye Türbesi, 1700 yılında Nuhiye Medresesi’nin doğusunda yapılmıştır. Kuzey  doğu doğrultusunda, kareye yakın dikdörtgen plan üstüne inşa edilen türbenin güney yüzünde bir kapı, öteki üç yüzünde de birer pencere bulunmaktadır.

Saidiye Türbesi, Hersan Mahallesi’nde karakolu olan Nuhiye Medresesi, kalıntılarının batı bölümünde ve Mehmed Said Han adına 1723’ten sonra yaptırılmıştır. Bitlis’in tipik taşlarıyla, düzenli yontulmuş bloklardan inşa edilen bina, gerçekte küp biçimidir.Seyyid İbrahim Türbesi, Seyyid İbrahim Mescidi’nin batısında,Abdullah b. Seyyid İbrahim adına 1781 yılında yaptırılmıştır. Küp biçimi gövde üstünde, sekizgen tanbur ve piramid biçimi külahtan oluşan bir dış kuruluşu vardır. Küp biçimi bölümde prizma biçimindeki tanbura geçiş tertibi biraz değişiktir.

Mimarî bezeme olarak, kapının üstündeki makara geçmeli lentodan ve külah eteğindeki silmeli kornişten söz edilebilir.Şeyh Uryânî Mahmud Türbesi (Çıplak Dede Türbesi), İnönü Mahallesi’nde, Şeyh Mahmud adına 1834 yılından önce yaptırılmıştır. Güney – kuzey doğrultusunda dikdörtgen planlı bir kütleye sahiptir.

bitlis tatvan

bitlis tatvan

bitlis beş minareli camii.

bitlis beş minareli camii.

bitlis merkez

bitlis merkez

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git