Bolu

BOLU(Eski adları: Bithynium, Claudiopolis, Hadrianopolis).

Bolu‘nun tarihi çok eski çağlara uzanır. Hitit, Frigya, Lidya krallıklarıyla Pers ve Makedonya,imparatorluklarının egemenliği altında kaldıktan sonra Romalıların egemenliğine girdi. İmparator Hadrianus tarafından bayındır hale getirildi. Bolu’nun Türklerin eline ne zaman geçtiği kesin olarak bilinmemektedir. VII-IX. yüzyıllarda İstanbul’a doğru ilerleyen İslam orduları Bolu ile pek fazla ilgilenmediler. Anadolu Selçuklularının en parlak devirlerinde Bolu’yu ele geçirdikleri tahmin edilebilir. Ancak bu konuda da kesin bir bilgi yoktur. Bununla birlikte XI. yüzyıl sonlarında Anadolu fatihi Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ın bir ara Bolu’yu ele geçirdiği söylenir. O zamanlar Bolu, Türklerin elinde pek fazla kalmadı. I. Haçlı seferinden sonra yeniden Bizans egemenliğine geçti. Sonunda Osman Gazi‘nin komutanlarından Konur Alp, Bolu’yu Osmanlı topraklarına kattı. Orhan Gazi zamanında buraya da uğrayan ibn Batuta adlı ünlü Arap gezgini, bu bölgede Türklerin yaşadığını ve Ahiliğin kuvvetli bir teşkilat halinde olduğunu belirtir.

Konur Alp, Bolu‘yu fethettikten sonra buranın ilk valisi oldu. Ancak kendisi sürekli padişahla birlikte olduğundan buranın yönetimini yakın arkadaşı Sungur Şemsi Bey‘e bıraktı. Yıldırım Bayezid‘in Timur’a yenilmesi üzerine (1402) Anadolu birliği dağıldı ve Osmanlıların karışık devri başladı. (1402-1413). Bu devrede Küçük Şehzade Mehmed Çelebi, Bolu Dağları’na sığındı. Bolu Sancağı Anadolu’da Moğol istilasına uğramayan bir bölge oldu. Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra Şehzade Mehmed Çelebi Osmanlı tahtını ele geçirdi.Onun ölümünden sonra başa geçen il. Murad ise Şehzade Mustafa ayaklanması sebebiyle İsfendiyar oğulları ile Bolu sınırı üzerinde savaşmak zorunda kaldı. Önce İsfendiyaroğlu Osmanlı sınırını geçti ve Bolu ve Taraklı taraflarına geldi. Bolu’yu kuşattı. Bunun üzerine II. Murad isfendiyarilerin karşısına çıkmak üzere Bolu’ya geldi. Yanında İsfendiyarlılardan Kasım Bey de vardı. Bu durum pek çok isfendiyarînin Osmanlılara geçmesine sebep oldu. Bunun üzerine İsfendiyar Bey, Bolu kuşatmasını bırakarak şehrin önünde savaşmayı kabul ettiyse de savaşı kaybetti. II. Murad’ın Bolu’da basılmış bir sikkesi vardır.

Bolu XV. yüzyılda, Osmanlı Devleti’nin Anadolu’nun kuzeybatısındaki topraklarında Ceneviz Devleti’ne ait Amasra Kalesi ile Candaroğulları(İsfendiyaroğulları)’na ait Sinop ve havalisinden dolayı bir serhat şehri görünümündeydi. Fatih, Amasra’yı Cenevizlilerden almak üzere 1461‘de yaptığı seferde donanmayı denizden gönderirken, kendisi de karadan Akyazı -Bolu yolu ile Amasra’nın gerilerine varır. Amasra feth edildikten sonra bazı nahiyeleri Bolu Sancağı’na katılır. Sinop’taki Candarlı Beyliği’ne mensup bulunan Kızıl Ahmed Bey, Bolu Sancağı’nın yönetimiyle görevlendirildi. Candarlı Beyliği’ne son verilip bu topraklar Osmanlılara katıldıktan sonra Candar Beyi İsmail Bey’in oğlu Hasan‘a da Bolu Sancağı verildi.

bolu abant

bolu abant

XVI. yüzyılda Anadolu’da şehzade sancakları iki dereceye ayrıldı. Bolu ikinci derece şehzade sancaklarındandı. II. Bayezid devrinde Bolu Sancağı’na Şehzade Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman) atandı(1509). Ancak merkeze yakın bir beldeye Şehzade Selim’-in oğlunun (Yavuz Sultan Selim) gelmesi Amasya Valisi Şehzade Ahmed tarafından hoş karşılanmadı ve yaptığı itiraz üzerine Şehzade Süleyman Kırım’da Kefe Sancağı’na gönderildi. Şehzade Süleyman’ın valiliği İsfendiyaroğullarından Hasan Bey’den sonra, Sinan Paşa ‘dan önce gelir.1692 yılına kadar sancak beyliği olarak yönetilen Bolu, merkeze bağlı eyaletlerden biri olup Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlı idi. XVI.yüzyıldatüm Anadolu’da olduğu gibi, Bolu’da da yönetim bozuldu.

XVI. yüzyılın ikinci yarısında bütün Anadolu’yu saran medresile ayaklanları Bolu’da da görüldü ve uzun süre devam etti. Kanunî’nin son yıllarında medreseli (Suhte) ayaklanmaları daha da arttı. II. Selim devrinde, Kefe’den İstanbul’a çok miktarda kürk ve yağ getiren gemiler Sinop’ta karaya vurunca Bolu ve Samsun halkı tarafından yağmalandı. Bolu’da yönetimin bozulması Şemsi Ahmed Bey’in valilik devrine rastlar, İsfendiyaroğullarından Şemsi Ahmed Paşa, Kanunî devrinde Bolu’ya gelmiş ve Bolu Sancağı kendisine zeamet suretiyle verilmiştir. Bolu’ya geldikten sonra ftl.Murad’a rüşvet veren ve “Bu suretle atalarımın öcünü aldım” diyen Şemsi Ahmed Paşa, birdenbire parlayarak Bolu’dan Şam Beyler beyliği’ne, oradan Anadolu Beylerbeyliği’ne, sonra Rumeli Beylerbeyliği’ne yükseldi. Daha sonra ise, oradan alınıp padişahın danışmanı oldu. Şemsi Paşa’dan sonra gelen zalim ve şiddetli valiler Bolu’da kötü bir yönetim uyguladılar. Bunlardan Bolu Sancak Beyi Abdi Paşa, halkın şikayeti üzerine IV. Murad tarafından Konya’da öldürüldü.

IV. Mehmed devrinde Bolu ve Gerede’de çeteler türedi. Bunlardan para sorunu yüzünden ayaklanan Gürcü Abdülnemi, bir aralık İstanbul’a kadar gitmiş, daha sonra Mudurnu ve olaylarını da yağmalamıştır.Daha birçok asiler Bolu halkına belâ kesilmişlerse de, bunların çoğu yakalanarak idam edilmişlerdir.Osmanlıların gerileme devrinde (1683-1792) Bolu voyvodalık olarak yö-netildi. Bu süre içinde de aşırı vergiler ve eşkıya baskınları bölgeyi huzursuz etti. Voyvodalık II. Mahmud’un emriyle kaldırıldı(1811). Yerine Bolu – Viranşehir Sancakları adı altında bir mu-tasarrıflık kuruldu.

III. Selim‘in ıslahat hareketlerinden başlıcası olan Nizam-ı Cedid, Bolu Sancağı’nda da iki bölüm halinde Voyvoda Hacı Ahmed oğlu İbrahim Ağa tarafından kuruldu (1803). Daha sonra Nizam-ı Cedid askerlerine birde kışla yaptırıldı. Ancak burada, ayaklanmalar sürdü. Bunun sonucu Voyvoda İbrahim Bey, yakalanarak cezalandırıldı ve Bolu’da yapılan İslahat hareketleri Kabakçı Mustafa ayaklanmasıyla son buldu. Daha sonra Bolu’da yönetim iyice bozuldu. Bu durum İstanbul Hükümetinin dikkatini çekti. Bolu’nun Anadolu’dan İstanbul’a giden yolların ilk merkezi olması da önemli bir konuydu. Bu durumu gözönüne alan li. Mahmud, Voyvodalığı Bolu’dan kaldırdı ve Muhassıllığın Mutasarrıflığa çevrildiğini bildiren bir ferman Bolu’ya gönderildi.

1815 yılında Bolu Sancağı Kastamonu Sancağı’na bir iradeyle bağlandı. Bolu’ya ilk mutasarrıf olarak Ali Paşa vezirlik rütbesiyle atandı. Bolu’ya atanan ikinci mutasarrıf ise, Hüs-rev Paşa’dır(1825).Bolu’nun bu devirde 19 ilçesi vardı. Hüsrev Paşa, Bolu’da kaldığı süre içinde pek çok yararlı iş yaptı. Bu arada hükümet konağının da yapımına girişti.Bolu’da tarih boyunca birçok yangın, depremler ve salgın hastalıklar baş göstermiştir. Depremler yalnızca Bolu’da değil, çevre kasaba ve köylerinde de büyük hasara sebep olmuştur. Şehirde 1853 yılında büyük çapta çiçek hastalığı zuhur etmiş, bunun üzerine İstanbul hükümetince, aşı, ilaçlar ve görevliler Bolu’ya gönderilmiştir. 1865 yılında da Ocak ve Temmuz aylarında halk arasında frengi hastalığı büyük boyutlara ulaşmıştır.

XIX. yüzyıl sonunda sancak olan Bolu Sancağı, şu kazalardan oluşuyor: Bolu merkez kazası, Çağa, Kıbrıscık.Mengen.Geredte, Viranşehir, Taraklı, Borlu, Yenice, Yedi Divan, Ulus (Amasra), On İki Divan, Hızırbey İli, Ereğli, Konuralp, Dodurga nahiyesi, Mudurnu kazaları.Bolu şehriyse 12 mahalleden oluşmaktaydı.Tanzimat’tan sonra Kastamonu eyaletine bağlanan Bolu, 1864’te çıkarılan il sistemine göre oluşturulan Kastamonu ilinin bir sancağı oldu. Daha sonra 1909 yılında çıkarılan bir fermanla da Mutasarrıflık haline getirildi (25 Haziran 1909).XIX. yüzyıl sonunda sancağın il merkezinin toplam nüfusu 52 bin 369’du. Bu yüzyılın sonunda şehir il ve merkezinde 170 okul bulunmaktaydı ve bunların 15 tanesi medrese, 3 tanesi orta dereceli okul, 152 tanesi ilkokuldu.

Sancağın il merkezi olan Bolu. Kastamonu vilayetinde bulunan tümene bağlı bir tugayın ve tugay komutanı liva ile onun Erkân-ı Harb’inin genel karargahıydı. Tümen Komutanı Ferik’-in karargâhı Kastamonu’da bulunmaktaydı.Bolu’da sık sık meydana gelen isyanlar sonucu, şehre giriş ve çıkışlar sıkı bir kontrol altına alınmıştır. Hazine-i Evrak’ta mevcut 1847 ve 1848 tarihli belgelerden Bolu’ya girip çıkan yabancı uyrukluların isim listesi ve geliş maksatları bir deftere kaydolunmuştur.

Bolu geçiş yolları üzerinde olduğundan birçok uygarlıkların izlerini taşır. Bunların içinde en etkin olanı önce Selçuklu, sonra Osmanlı uygarlıklarıdır. Daha eski uygarlıklara ait 1847 yılında Akkaya adlı yerde yapılan bir kazıda çok eski devre ait sikkeler bulunmuştur.Bolu mimarisinin özelliği, dinî yapıların çok olmasıdır. Dinî yapılar içinde de camiler ve türbeler ağır basar. Bolu ormanlık bir yöre olduğu için iri ağaç gövdelerinden yapılan ve “Çantı” veya “Çandı” adı verilen evler, mimarisinin bir başka özelliğini oluşturur.

Anadolu’da birçok kent ve kasabada olduğu gibi, Bolu’da Türklerin eline geçmesinden sonra, islamiyetin yaygınlaştırılması amacıyla cami yapımının hız kazandığı anlaşılmaktadır. Buraya 1803-1804 yılında yedi-sekiz yüz nefer iskan edebilecek bir kışla Bağdat Caddesi’ne yakın Çifteler köyünde inşa edilmiştir.Eskiçağa Camii, Yıldırım Bayezid devrinde yaptırılan iki camiden ayakta kalanıdır. Küçük bir cami olup, büyük bir mimari değeri yoktur. Sonradan onarım görmüştür.

Ferhari Paşa Camii, Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde sözü geçen camidir. On cephesinde dükkânlar olduğundan yan sokağa açılan bir kapıyla içine girilmektedir. Ahşap çatılı olup üstü kiremit kaplıdır. Yan kapısındaki sundurma antik sütun başlıklarına dayanır. Tuğla işçiliği çok ustacadır. Birbirine bitişik, klasik iki kemerli bir çeşmesi vardır.Gazi Süleyman Paşa Camii, adını yaptıranından alan tek kubbeli ve tek minareli bir yapıdır. Yanında bir de hamamı vardır. Bolu’daki Osmanlı dönemi mimarî eserlerinin en güzellerinden biridir. En sağlam durumda olan eser de bu camidir.

Kadı Camii (Şamsi Paşa Camii), bugün il meydanında Hürriyet Caddesi‘nde bulunmaktadır. Demirtaş Paşa oğlu Mehmed Bey tarafından yaptırılan (XVI. yüzyıl) bu camiin bitişiğinde kadılık bulunduğundan bu adı almıştır. Dikdörtgen planlıdır. Tamamı kesme taştan yapılmıştır. Cümle kapısının ahşap kanatları, Osmanlı kündekari işçiliğinin güzel örneklerindendir. Yapıtın doğu cephesinde iki sıralı pencere bulunmaktadır. Duvarlar düz kesme taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri yıkılmıştır. Ancak izleri ve sütun tabanları ayaktadır Mihrap yeri beş cepheli ve dışa taşkın bir biçimdedir.

Karaçayır Camii, Evliya Çelebi “Seyahatnamesi” adı geçen diğer bir camidir. MimarSinan’ın eseri olduğu ileri sürülmektedir. Kitabesinde yapım tarihi H. 979 (1571) yılı olarak belirtilmiştir.Ulu Cami (Paşa Camii), Yıldırım Bayezid zamanında ahşap olarak inşa edilmiştir. Bir yangın geçirmiş ve yeniden inşa edilmiştir. Çift minareli ve tek kubbelidir. Klasik Osmanlı mimarisi özellikleri taşır. 1944 depreminde hasar görmüş, ancak sonradan onarılmıştır.

Bolu Ilıca Camii, il merkezinin güneyinde, kente 5 kilometre uzaklıktaki Ilıca’da bulunur ve İsfendiyaroğlu Kızıl Ahmed Bey’in oğlu Musa Paşa tarafından yaptırılmıştır (7570-1511). Cami, klasik ölçülere sahiptir. Kare planlı, kubbeli tek hacimli küçük bir camidir. Moloz taştan yapılmış olan beden duvarları üzerinde sadece cümle kapısı kesme taştan yapılmış olup, beden duvarlarından hafif çıkıntı meydana getirmektedir. 1949 depreminde hasar görmüş,” eski ölçülere uyularak 1960 yılında yeniden yapılmış ve eski kitabe bozulmadan yeni yapıya monte edilmiştir.

Yeni Cami, H. 953 (1546) yılında Kanun Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış olup tek minareli bir camidir. 1944 depreminde hasar görmüş, daha sonra da bakımsızlıktan biçimini tü
müyle kaybetmiştir.İmaret Camii, Saraçlar Camiinin güneydoğusunda bulunur ve Kızıl Ahmed Bey soyundan, İstanbul Üsküdar Şemsi Paşa’da cami ve türbesi bulunan Şemsi Ahmed Paşa adına yaptırılan kompleksin ayakta kalan bölümü cami ve medrese XVI. yüzyılda yapılmıştır. Dikdörtgen planlı cami, beden duvarları düzenli dörder sıra tuğla hatıllar arasında, bir sıra taştan meydana gelmektedir. Büyük bir yapı olduğu halde zamanla büyük bölümü yok olmuş, sadece cami ve yanında iki katlı medrese kalıntıları kalmıştır.

Karaköy (Cuma) Camii, il merkezinin batısında, 7 kilometre uzaklıkta bahçeler içindedir ve Musa Paşa oğlu Mehmed Bey’in annesi tarafından yaptırılmıştır (1562-1563). Yapıda iki kitabe ve iki tarih bulunmaktadır. Camide son yıllarda sadece cuma namazı kılındığı için “Cuma Camii” adıyla anılmaya başlamıştır. Bütünü ile dikdörtgen planda moloz taş duvarlardan yapılmış olan beden duvarları üzerini kiremitli bir çatı örtmektedir. Camiin her cephesinde ikişer penceresi bulunmaktadır. Camiin cümle kapısı ve kapı üzerindeki çini kitabe dikkat çekmektedir.

Bolu Tabaklar Camii, ilin batı girişinde Hürriyet Caddesi üzerinde bulunur ve 1897 yılında yapılmıştır. Dikdörtgen planlıdır. Sarı bir sıva ile kaplanmış olan duvarlar, geç dönem mimarî özelliklerini taşır.Saraçhane Camii, Belediye Meydanında bulunur. Silahtar Mustafa Ağa tarafından 1750 yılında yaptırılmıştır. Bazı kaynaklara göre, bu yapıt Mimar Sinan’a ait olup, harap olduktan sonra Mustafa Ağa tarafından yenilenmiştir.Bütünü ile dikdörtgen olan camiin moloz taştan yapılmış olan beden duvarlarında taşlar arasına atılmış tuğla hatıllarla duvarların dayanıklılığı artırıldığı gibi, yapıtın cephe görünüşüne de renk katılmıştır. Kiremitli kırma çatı ile kaplıüst örtü içte ahşap tavanlıdır. Kuzeybatı köşede yer alan kare tabanlı minarenin, tabanı kesme taştan, pabuç ve gövdesi tuğladan yapılmıştır. Üçgen düzeylerle kareden silindirik gövdeye geçilmekte olup, şerefe altı kirpi saçakla genişletilmiştir. Cami, Bolu‘da mevcut saat kulesi ile birlikte 1838 yılında onarım görmüştür.

bolu gölcük

bolu gölcük

Yıldırım Bayezid Camii, il merkezinde bulunur ve ilk kez Yıldırım Bayezid (I) tarafından yaptırılmış(1382), daha sonra 1891, 1892, 1894, 1897, 1899 ve 1908 yılların da onarılmış, 1944 yılı depreminden sonra da esaslı bir onarım görmüştür.Büyük bir alanı kaplayan camiin tamamı dikdörtgen planda olup, ibadet mekanı büyük bir kare oluşturmakta ve tek kubbe ile örtülmektedir. Kuzey ve kuzeydoğuda bulunan minareler, son cemaat yeri üzerinde şişkin karınlı pabuç bölümünü ve bunun da üzerini iki yuvarlak fitilin oluşturduğu frizi izleyen daha içeriden yüksek ve çok kenarlı minare gövdesi yükselir. Şerefe eğimli, çıkıntılarla genişlemektedir. Şerefe korkulukları ajurlu olarak işlenmiştir.

Bolu‘da dinî eserlerin yanı sıra ve bu tür eserlere vakıf sağlamak amacıyla yaptırılmış birçok hamam vardır.Eskiçağa Hamamı, Yıldırım Baye-zid devrinde yaptırılmış, küçüktür ve büyük bir mimarî değeri yoktur. Sonradan restore edilerek kullanılır hale getirilmiştir. Göynük Hamamı(Süleyman Paşa Hamamı), Gazi Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mudurnu Hamamı, Yıldırım Bayezid tarafından mimar Ömer b. İbrahim‘e yaptırılmıştır. (H.791/1388)). iki halveti, yedi kuması vardır. Halvetlerin taş üstüne oyma nakışları ve çok ince hesaplarla açılmışışık delikleri hamama bir şaheser niteliği kazandırmaktadır.

Yine Yıldırım Bayezid tarafından Ömer b. İbrahim’e yaptırılan ikinci hamam ise, büyük kubbeli bir soyunma yeri olan Orta Hamam’dır. Bütün bir taştan yontulmuş, her bir yüzünde “bademli” işleme yapılmış değişik şadırvanı dikkati çeker. Kubbe geçişleri değişik ve zengindir.Tabaklar Hamamı, Sokullu Mehmed Paşa tarafından iki bölümlü olarak yaptırılmış olup içi mermer kaplıdır. Sonradan eklenen derme çatma ahşap bölümleri yıktırılmış ve hamam kullanılmaya 1962 yılında başlanmıştır.

Şehre, bir geçiş yeri olması sebebiyle birçok kale yaptırılmışsa da bunların hemen tümü bugün yıkık durumdadır, içlerinde yalnız Akçakoca’nın 3 kilometre batısında bulunan ve Cenevizlilere karşı yapıldığı için “Ceneviz Kalesi” olarak adlandırılan kale, Osmanlılar tarafından restore edilerek bir savunma kalesi durumuna getirilmiştir. Kuzey tarafından bir kapısı vardır. Bütün sahile hâkim durumdadır.Bolu ve çevresindeki akarsular üstünde birçok köprünün varlığına tanıklık eden gezginler vardır. Ancak bunlardan yalnız Konuralp Köprüsü günümüze kalabilmiştir. Efeteni Gölü’ne dökülen çayın üstünde bulunan bu köprü mermerden yapılmıştır. Yapımda harç kullanılmamıştır. Üç kemerli olup, kemerlerinin uzunluğu 13’er met-redir.

Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi Bolu’da da türbeler yaşadıkları devirlerde çevrelerini sosyal ve ekonomik yönden etkileyen kişilerin gömülü olduğu yapılardır. Bolu‘daki türbelerin çoğunun kime ait olduğu bilinmemektedir.Akçakoca Türbesi, Baba köyünde, denize hâkim bir tepe üzerindedir. Çivisiz olarak birbirine yontularak kenetlenen ağaç kütüklerinden yapılmıştır.Akşemseddin Türbesi, Fatih’in hocası Akşemseddin’in gömülü olduğu türbe olup H. 864 (1459) yılında yapılmıştır, inşaatında kesme taş kullanılmıştır. Üstü kubbeyle örtülmüştür. Yeri Göynük’tedir. Zaman zaman hasar gören bu yapı, 1960 yılında restore edilmiştir.

Aşağı Tekke Türbesi, 1884 yılında moloz taşından sekiz köşeli olarak yapılmış olup, içinde, kim olduğu bilinmeyen dört kişi gömülüdür.Diğer türbeler ise şunlardır: Aslıheddin Türbesi, Bıçaklı Ömer Dede (Ömer Sebbin) ve Sungurlar Erenler Türbesi’dir. Cumhuriyet’in ilanına kadar Mutasarrıflık olan Bolu, 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanından sonra il oldu. İlk kazaları da Mudurnu, Göynük, Düzce ve Gerede idi. Daha sonra Akçakoca, Seben, Mengen, Yığılca ve Kıbrısçık da ilçe haline getirildi. Son mutasarrıf Ahmed Fahreddin Bey, Bolu’nun ilk valisidir.

bolu merkez camii

bolu merkez camii

Bolu Merkez

Bolu Merkez

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git