Burdur

BURDUR (Halk dil: Buldur; eski adları: Umnobria, Limobrama, Polydorion, Bzostas, Tirkemiş)

Tarihi Neolitik devre kadar giden il topraklarının büyük bir bölümü antik “Pisidia” bölgesinin sınırları içinde yer alır. Bölge, eski çağlarda “Umnobria” Orta Çağ’da “Polydorion”, doğudan gelen Türkmen aşiretlerinin yerleşmesinden sonra Selçuk Devleti zamanında, önce “Tirkemiş”, sonra “Burdur” adını almıştır.

Şehir, M.Ö. XVII. yüzyıl başlarında Asur, daha sonra Eski Hitit, M.Ö. VII. yüzyılda Frig, Lidya, Pers, İskender, Bergama Krallığı, Roma ve Bizans imparatorluğu egemenliğinde kalmıştır.İlde Türklerin varlığı 1075 yılında başlar ve 1120’ye kadar aralıksız devam eder. 1120 yılında karşı saldırıya geçen Bizans, Uluborlu’yu geri alır.

Burdur ilinde Türkler, özellikle 1211’den sonra büyük yoğunluk kazandılar. Bu tarihten itibaren Bizans’la anlaşma yapılmış, doğudan gelen Türkmenler, Bizans sınırlarına saldırmayıp il topraklarına yığılmışlardır. Böylece XIII. yüzyılın ilk yarısında Antalya Isparta  Denizli arasında yoğun bir Türkmen nüfusu birikir.

Türmenlerin nüfus üstünlüğünü elde ettikleri Burdur‘da mahallî beyler, Mehmed Bey‘in yönetimindeydiler. Mehmed Bey‘in hile ile öldürülmesinden sonra yöre, önce Ali Bey’in, sonra da İlyas Bey‘in oğullarının yönetimine girdi. Bunların en büyüğü Dündar Bey idi. Dündar Bey, günümüzde  Hamidoğulları olarak anılan beyliğin en önemli kişilerindendi. 1299 yılında Ulucami’nin minaresini yaptırdı. Burdur ili tümüyle bu beyin yönetimindeydi. 1326 tarihine kadar beyliğin başında bulunan Dündar Bey, Anadolu Valisi Temürtaş tarafından Antalya’da yakalattırılarak öldürüldü. Böylece Hamidoğulları Beyliği de bir süre için dağıldı. Dündar Bey‘in oğulları, Temürtaş’in Mısır‘a kaçmasından (1327) sonra, beyliğin başına geçtiler. Bu arada İshak Bey, babasının kanından davacı olarak Temürtaş’ın Mısır’da öldürülmesine neden oldu.İshak Bey Eğridir’de, Mehmed Bey de Gölhisar’da bey idiler. Burdur’da’ muhtemelen bir oğlu veya torunu bulunuyordu. Bu yıllarda Burdur, Antalya ile yaptığı ticaret sayesinde gelişen bir şehir görünümündeydi. Türkmenler halı kilim dokudukları gibi, Dalaman Çayı aracılığıyla da kereste ticareti yapıyorlardı. Aynı yıllarda Bizans ile olan ticareti ise Çardak ve Akhan sağlıyordu.

Anadolu’da Osmanlıların yükselmesi, beyliklerin ise sabit kalması dengeyi bozmuştu. Osmanlılar, zaten akraba oldukları Hamidoğulları Beyliği’ne değil de Karamanoğulları ile bir mücadeleye girişmişlerdi. Bu çatışmada Hamidoğulları Beyliği, Osmanlıların yanında yer aldı. 1357 yılında Burdur’un bir bölümü ve Yalvaç, Isparta, Eğridir, Akşehir, I. Murad tarafından 85 bin altına Hamidoğlu Hüseyin Bey’den satın alındı. Beyliğin tam olarak Osmanlı yönetimine geçmesi ise, Yıldırım Bayezid‘in 1391 seferi sırasında gerçekleşti. 1403’te Timar sayesinde beylik yeniden kurulduysa da, 1430 yıllarında kesinlikle Osmanlı topraklarına katıldı.

Hamidoğullarıülkesi, Osmanlılara geçtikten ve Burdur’un Anadolu Beylerbeyliği’nin ilçe merkezi olarak Kütahya’ya bağlanmasından sonra, kendi haline terk edildi ve eski önemini yitirdi. Bu devirde bö[gede önemli siyasi olaylarda geçmedi. Sadece Şah Kulu BabaTeketi’nin ayaklanması, bölge tarihinde bir hareket sayılır. Şah Kulu, Şehzade Korkud’un Manisa’ya gitmesi üzerine harekete geçerek Antalya üzerine saldırdı, daha sonra ayaklanmasını genişletip tüm Teke yöresini ele geçirdi. Burdur önlerinde, Anadolu Beyferbeyi Karagöz Paşa’nın Komutanı Nokta ile yaptığı savaşı kazandı ve Burdur’u ve birçok ili yağmalamasından sonra İran’a kaçtı.

XVII. yüzyıldan sonra Burdur’da Çelik Mehmed Paşa ve evlatlarının nüfuz kazandığı görülür. Bir Türkmen yurdu olan Burdur’da, eskiden beri “Bey” lerin ayrı bir önemi olmuştur. Çelik Paşa, 1740 yıllarında Burdur’da oturuyordu. Daha sonra oğlu ve sülâlesi de burada oturmayı sürdürdü. Bu yıllarda “Ayanlık” ve “Mütesellimlik” sebebiyle bölgede nüfuzlu aileleler arasında cereyan eden şiddetli çatışmalar görülüyordu. Bunlardan Eğridir Âyanı Yılanlıoğulları ile Çelik Paşa oğlu Ahmed Paşa arasındaki çatışma en önemlisidir. Burdur, bu tarihlerde Hamid ve Teke Sancağı mütesellimiiği arasında paylaşılmıştı. Çelikpaşazadelerle Çiloğulları arasındaki çatışmalar, “Fetret Olayı”nın doğmasına sebep olmuştur.(1839).

Osmanlılar döneminde Burdur’da devlet tarafından önemli sayılabilecek hiçbir eser yapılmadı. Ancak li. Bayezid’in oğlu Şehzade Korkud, Hamid ve Teke’de vali iken, kendi hekimi olan Hamzaöğiu Alî’nin Çeşmedamı olarak adlandırılan çeşme binasını yaptırdığı, kitabesinden anlaşılmıştır (1501). Osmanlı şehzadelerinden Yıldırım Bayezid ve II. Selim, Kütahya’da Beylerbeyi olarak bulunmuşlardır.

burdur

burdur

İstanbul Topkapı Sarayı Evrak Hazinesi’nde bulunan Hicrî 929  Miladî 1522 tarihli Defter-i Mufassal Liva-i Hamid’de Burdur merkez, ilçe ve köylerinin kimin zeamet ve tımarında bulunduğu, hasılat, ev, vergi mükellefi adedi göçebe yörük cemaatlerinin durumu ve vergi sistemleri, akar suların kullanışı, aşar ve ağnam vergileri gösterilmiştir. Buna göre Burdur, Tirkemiş ilçesinin merkezi idi. Ağlasun, Gölhisar, İncirli (Bucak) ilçesi, Erle (Yeşilova) nahiyesi ve Acıpayam nahiyesi köylerinin bir bölümü Burdur’a bağlıydı. Burdur merkezinde ve sur içinde yeni Mescit, Çukur ve Cami adında üç Müslüman mahallesi, sur dışında Rum ve Ermenilere ait bir mahalle vardı.

Karasenir, Manastır (Necati) ve Yenice mahalleleri ise sur dışında küçük köyler olarak gösterilmişti. Bu tarihte Burdur merkezînin geliri 20 bin 238 akça idi. Bundan başka aşar ve göğeri vergi olarak da 13 bin 337 akçe gelir sağlanmıştı. Yine aynı tarihte Burdur merkezinde ihtisab Ağalığı(Belediye Teşkilâtı) da vardı. Bu defterde Burdur merkezi, ilçe, nahiye ve köylerindeki göçebe yörüklerin büyük bir bölümünün Tirkemiş’ten gelme ve Tirkemiş’e bağlı oldukları belirtilmişti. Defterden öğrenildiğine göre, II. Selim‘in padişah olmasından sonra, Burdurlu biri Uzun çarşı’da bir çeşme yaptırmış ve bunu Sultan’a armağan etmiştir Osmanlıların en parlak çağı sayılan Kanunî Sultan Süleyman,II. Selim ve II. Murad devrinde Anadolu’nun, özellikle Burdur ve dolaylarının gerek asayiş, gerekse halkın yaşam düzeyi bakımından oldukça bozuk bir durum gösterdiği yine bu defterden anlaşılmaktadır.

Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlılara katılan Burdur, 450 yıl Kütahya vilayetine bağlı kalmış, 1839 ile 1850 yılları arasında ise Konya vilayetine bağlanmıştır. 1872 yılında sancak olan Burdur’da debbağhaneler ve yağhaneler vardı. 1305 salnamesinde belirtildiğine göre burada 5 bin 213 ev, 648 dükkân, 6 değirmen, 7 yağhane, 34 debbağhane, 4 han, 6 hamam, 24 cami ve 26 bin 600 nüfus vardı.

XIX. yüzyıl sonunda Burdur, idarî bakımdan 2 kaza, 1 nahiye ve 129 köye ayrılmıştı. Bu devirde toplam nüfusu ise 150 bin civarındaydı.Bu yüzyılda tarım ve hayvancılık, komşu sancaklara kıyasla oldukça gelişmişti. Toprağı verimli olduğundan, tüm imkansızlıklara karşın, bol miktarda ürün elde edilirdi. Halıcılık, çarşaf ve alaca olarak adlandırılan bir tür kumaş yapımı, bölge sanayiini oluştururdu.1914 yılının 3 Ekim gecesi Burdur‘da çok şiddetli bir deprem olmuş, 1500 kadar insan ölmüştür. Yenice ve Cemil Mahallesi’ndeki bütün binalar yıkılmış, öteki mahallelerdeki yapıların çoğu ağır hasar görmüştür.

I. Dünya Savaşı sonunda Burdur İtalyanlarca işgal edildi ve şehrin ortasında İtalyan Merkez Kumandanlığı kuruldu. Yunan kuvvetleri Aydın Nazil II yönünde ilerlerken, Burdar’da Kuvays Milll’ye kuruldu. Burdur 1920 yılında müstakil mutasarrıflık (Liva) oldu. Konya vilayetinden ayrılarak doğrudan doğruya hükümet merkezi istanbul’a bağlandı.1918 yılında devletin güçsüzlüğü Anadolu’nun her yanında eşkıyanın türemesine yol açtı. Burdur merkezi ve köylerinde de Kaz Ahmed ve çetesi dehşet saçmaya başlamış, bunun üzerine Kuvayı Miiliyeciler bunları yakalayıp, hapsetmişler, daha sonra da öldürmüşlerdir.

Nazilli bölgesinde Demirci Menmed Efe ve çetesi, Yunan Ordusu’na karşı cephe kurmuştur. Burdur, Kuvayı Miliiyecileri halktan topladıkları silah, cephane ve yiyecek, giyecek maddelerini askerlerle birlikte cepheyegöndermişlerdir. Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra Burdur, Kuvayı Milliyeciieri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne bağlandı. 19 Mart 1920 tarihinde Burdur Müftüsü Halil Hulusi Efendi, mebus seçilerek Ankara’ya gönderildi.Cumhuriyetin kurulmasından’sonra Burdur, il haline getiriidi ve ilk vali Faik Bey oldu.

Tarihi çok eski devirlere dayanan Burdur ili ve çevresi, kültür açısından da zengin bir geçmişe sahiptir. Yapılan araştırmalarda Burdur’ve yakınlarında Cilalı Taş Devri’nden beri insanların oturduğu anlaşılmaktadır.Burdur, Osmanlı mimarisi bakımından camiler, medreseler, türbeler, hanlar, odalar ve hamamlar olarak ayrı başlıklar halinde incelenebilecek zenginliktedir.
Divanbaba Camii, Değirmenler Mahallesi’nde yer alır. Minare kitabesine göre 1775 yılında Timurz&de Hacı Süleyman tarafından yaptırıldığına dair kayıt vardır. 1914 depreminde yıkılmış, 1919!da yenilenmiş, 1971 depreminde yeniden zarar görmüşse de onarılmıştır.

Tabakhane Camii, Gazi Caddesi’ndedir ve (Lalabalaban) adıyla da anılır. 1429 tarihi bir vakfiyeye göre Abdullah oğlu Hızır Bey tarafından, Eğridir’deki Şeyhülislâm Berdaî zaviyesine yakf edilmiştir.Taş Camii, Yenice Mahallesi’nde olup, Hacı Moia Ali tarafından 1782 tarihinde yaptırılmıştır. Avlusunda, Burdur’un ilk mutasarrıfı Mirimiran Mahammed’izzef Paşa yatmaktadır. 1914 depreminden sonra ahşap olarak yeniden yapılan yapı, 1971 depreminde tekrar hasar görmüştür.

Şeyh Sinan Camii, Sinan Mahallesi’nde yer alır, H. 1190 (1776) tarihli vakfiyeye göre aynı adla anılan medrese ile birlikte, Çelik Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır.Karasenlr Camii, Karasenir Mahallesi’nde yer alır. 1914 depreminde zarar gören yapı, daha sonra ağaç karkas olarak yapılmış, 1971 depreminde yeniden hasar görmüştür. Minaresi ve kitabesi yoktur.Saden (Aşağı Dilbabâ) Camii, Değirmen Mahallesi’nde yer alır. Camiin kapısı üstünde 1862 tarihli bir kitabe vardır. 1914 depreminden sonra çatısı karkas olarak yapıldı ve 1971 yılında yaps yeniden onarım gördü.

Manastır Camii, Necat Ibey Mabaliesi’ndedir. Yapımı kesme Burdur taşından 1922 yılında, halkın yardımıyla yapılmıştır.Hecin (Hecin Dede Hecin Baba) Camii, 1875 yılında yapılmış, 1914 depreminde yıkılmış, 1930’da ise ahşap karkas olarak yeniden yapılmıştır.Seiimo.ğlu Camii, Arap Selsmog’u tarafından…yaptırılmıştır. Minara önce ahşap sonra taştan yapılmıştır. 1971 depreminde de zarar görmüştür.

Eskiyeni Cami, Ûçdibek Mahallesi’nde olup Mehmed’Kethüda tarafından yaptırılmıştır. 8 köşeli bir kubbesi vardır ve renkli çiçeklerle süslenmiştir.Ulucamii, Pazar Mahallesi’nde, Pazar Düzlüğü’nde, Burdur’a hâkim bir tepe üzerinde yapılmıştır. Hamidoğlu Dündar Bey tarafından 1299 yılında yaptırılmıştır. 1914 depreminde yıkılan minarenin üzerinde görülen kitabede M. 1300 tarihli vardır. Cami, zamanla hasar görmüş, ancak 1749 yılında Çelik Mehmed Paşa, binayı yeniden onanmıştır. 1914 depremine kadar üzeri dam olan cami, 1919’da kesmetaş ve çatı ahşap karkas biçiminde hükümet tarafından yeniden yapılmıştır. İçinde yarım kubbe vardır. Kuzeydeki büyük giriş kapısı ceviz ağacından yapılı olup üzerinde âyetler yazılıdır. Cami içindeki minber, sanat tarihi bakımından önemlidir.

burdur

burdur

Burdur’da mevcut çeşmelerse şunlardır: Çeşme damı Mahallesi’nde bulunan aynı addaki “Çeşme damı Çeşmesi”, Yavuz Sultan Selim’in kardeşi Şehzade Korkud’un hekimi Hamzaoğlu Ali tarafından H. 940 (1533) tarihinde yaptırılmıştır. Zülâli Çeşmesi, 1566 tarihinde Selim’in bendelerinden Zülâli tarafından yaptırılmıştır. Kınalızade Burhan Bey Çeşmesi, Eskiyeni Camii önünde olup, 1780 tarihlidir.

Şehirdeki Tabak Hamamı, I. Murad ve Yıldırım Bayezid’in akıncılarınndan Lâlâ Balaban adına olup, 1429 tarihli vakfiyeye göre Ümeradan Abdullahoğ-lu Hızır Bey tarafından Eğridir’deki Şeyhülislâm Berdai zaviyesine vakf edilmiştlr. Hoca Baii Hamamı, 1582 tarihli vakfiyeye göre Hoca Balı Musihiddin tarafından yaptırılmıştır. Yenice Hamamı, Sefimoğlu HacıÖmer tarafından 1887 tarihinde yaptırılmıştır. Eskiyeni Hamamı ise 1803 tarihinde Mehmed Kethüda tarafından, bitişiğindeki camiyle birlikte yaptırılmıştır.

Osmanlı döneminde Burdur şehir merkezinde çok sayıda medrese varken, günümüze ancak bir tanesi gelebilmiştir. “Pirkuizâde Medresesi” olarak anılan medrese, bugünkü Burdur müze binasının yerindeydi. 1839 yılında varlığı bilinen Abdullah efendi Medresesinden hiçbir iz kalmamıştır.Burdur’da ilk kütüphanenin ‘Muzafferiye Kütüphanesi” olduğu sanılır. Burdur Müftüsü Küçük Şeyh Mustafa Efsndi tarafından yaptırılan kütüphanenin yazma eserler bakımından zenginliği dikkate değer.

İlk Halk Kütüphanesi’nin kurucusu Sadrazam Derviş Mehmed Paşa’dır. Sonradan Burdur Müftüsü Şeyh Mustafa Efendi, Sazenzade Hacı ismail Ağa ve Emini Bit-i Süleyman vakıfları ile kitap mevcudu zenginleştirilmiştir. 1875‘te Burdur Hapishanesi bünyesinde bir hastane inşa edilmiş, 1898 yılında şehirde Hamidiye İpdiai Kız Mektebi açılmış, 1901’de Rum cemaatine mahsus Panaya Kilisesi ile yanında bir mektebin onarımı yapılmış, aynı yıl Rum kilisesi yanındaki mektebin onarımından vazgeçilerek yeniden yapımına başlanmıştır.

Burdur Meydan

Burdur Meydan

Burdur Gölü

Burdur Gölü

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git