Bursa

BURSA(Eski adları: Prusia, Prusias).

Şehrin kuruluşu hakkında eldeki  bilgiler yeterli değildir. Bazı bulgular’ dan, şehrin yaklaşık M.Ö. 1000 yıllarında kurulduğu anlaşılmaktadır. Yine M.Ö. 1000 yıllarında yaşamış olan Hz. Süleyman‘ın Bursayı gördüğü efsanesine dayanılarak şehrin bu tarihlerde kurulduğu, sanılmaktadır.Roma İmparatoru Tralanus zamanında Bursa Valisi olan genç Prusias‘a göre şehir, Kartaca Komutanı Anibal’in Kartaca’dan kurtulup Bitinia Kralı Prusias’a sığındığı zaman verdiği plan üzerinde Prusias tarafından kurulmuştur.

Bursa‘da Bizanslılar’a ait eserler bugün yok gibidir. Buna sebep olarak, Bursa’nm o devirde Nikaia (iznik) ve Kizikos (Edincik) gibi ünlüşehirler arasında bulunması ve Orta çağ’dan itibaren ve özellikle Türk egemenliğinden sonra Bursa gelişirken eski binalara ait malzemenin yeni yapılar için geniş ölçüde kullanılması gösterilebilir.İran Sasani Hükümdarı Husrev Perviz, Bizans imparatoru Heraklelos ite savaştan sonra Bursa‘yı almış, fakat Rumeli’den gelen Türkler’in yardımı ile Bizanslılar şehri yeniden kurtarmışlardır.

Abbasi halifesi Harun Reşid’in orduları, Söğütçük kasabasına kadar gelmiş ve imparatorla yaptıkları anlaşmayı yenileyip geri dönmüşlerdir.Bursa, 924 yılında Hamdanoğlu sülalesinden Seyfüddevle tarafından kuşatılmıştır.1071 yılında Selçuk Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru’nun yaptığı Malazgirt Savaşı’nda Bizans yenilmiş, Sultan Melikşah’ın görevlendirdiği Kutalmışoğlu Süleyman Şah, İznik, Edincik ve Bursa‘yı fethetmiştir. 1097 yılında İznik’in tekrar Bizans’ın eline geçmesi üzerine Türkler, Bursa‘yı tümüyle zapt edip yağmalamalardır.

1107 yılında Sultan Kılıç Arslan‘ın ölümünden sonra şehzadeleri arasında çıkan anlaşmazlıklar sırasında şehir, Türkler’in elinden çıkmıştır. Sultan Şehinşah b. Kılıç Arslan’ın saltanatı döneminde 1113 yılında, ümeradan Mengülük, Gündoğmuş, Mehmet ve Oğrat yönetimindeki Türk kuvvetleri, Bursa ve Marmara’nın tüm güney kıyısını tekrar almışlarsa da, İmparator Aleksis Komnenos, Anadolu’ya geçmiş ve Uludağ dolaylarında yapılan savaşlar sonunda Türk kuvvetleri çekilmek zorunda kalmıştır. Daha sonra Alaşehir’de yapılan barış anlaşması gereğince, Marmara sahillerinin yönetimi Bizans imparatoruna verilmiştir. Bundan sonra Osmanlı Devleti zamanına kadar Bursa, İznik, Bilecik, Dimboz, İnegöl, Kestel, Kite., Atranos (Orhaneli), Mihalıç(Karacabey), Kirmastı (M. Kemalpaşa) Bizans tekfurlarının olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğumun ilk yıllarında Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in 1302 yılında İznik ve Bursa dolaylarında görünüp, bu şehirleri uzaktan baskı altında tuttuğunu, Bizans kaynakları dile getirmektedir.1315 yılında Osman Bey, Bursa dolaylarında 2 kale yaptırarak, birincisine yeğeni Aktimur‘u, ikincisine de ümeradan Balaban Bey’i muhafız bıraktı. Osman Bey’in Bursa’yı kuşatması on yıldan fazla sürdü.Osman Bey, tahtı oğlu Orhan Bey’e bıraktıktan sonra 1326 yılında Söğüt’te öldü.

bursa emir sultan camii

bursa emir sultan camii

1321 yılında tahta geçen Orhan Bey, aynı yıl, Mudanya, Gemlik ve Attanos’u alarak karargahını Pınarbaşı alanında kurdu ve kuşatmayı sıklaştırdı. Savaştan kurtulamayacağını anlayan Bizans tekfuru, Köse Mihal’in aracılığı ile teslim oldu. Tekfur’un adı eski yazmalarda Bursu, Bersak, Barsak, Busak şekillerinde görülmektedir. Bursa, 6 Nisan 1326 yılında Türkler’in egemenliğine Bursa’yı aldıktan sonra yerli halkı adaletle yöneten Orhan Bey, Bursa’nın fethinden önce ölerek Söğüt’e gömülen babası Osman Bey’in vasiyetini yerine getirip, bir süre sonra lahti Bursa‘ya getirdi ve Türkler’in “Gümüşlü Kümbet” dedikleri (uzaktan kubbesi güneş vurduğunda gümüş gibi parıldayan) bir kilise veya şapeli türbeye çevirerek, içine gömdü. Orhan Gazi’nin de türbesi aynı kilisenin diğer bir parçasının bölünmesi suretiyle meydana geldi.

Bizans İmparatorluğu zamanında kale içinde kalan ve kale dışındaki mahalleleri ile pek az yer tutan Bursa,Türkler’in fethinden sonra önem kazandı. Bizans devrinde Marmara havzasının en büyük şehri olan İznik‘in yerini aldı. Osmanlı Devletl’nin ilk parası da 1327 yılında bu kentte basıldı. Yeniden kurulurcasına büyütülen kente, her taraftan halk taşınarak yerleştirildi ve kale içindeki saraylarında yaşayan Osmanlı hükümdarları zamanında yavaş yavaş bugünkü Bursa oluşmaya başladı. Orhan Bey, kale içindeki manastırı camie çevirtmekten başka, iki de mescit yaptırdı.Orhan Bey’den sonra gelen hükümdarlar zamanında daha çok büyüyen ve bu hükümdarlar ile devrin ümera ve ulemanın yaptırdığı hayır eserleri ile süslenen Bursa, XVI. yüzyıl sonunda, Anadolu’nun her bakımdan en büyük şehirlerinden biri ve kıtanın her tarafından gelen bilim adamları ve şeyhlerin yerleştiği bir yer oldu.

XIV. yüzyıl içinde Yasavî ve Suhra vardî tarikatlarının türlü kolları ile Akbarî ve Abu Ishak Kazruhl tarikatlarının etkisinde kalan Bursa’da XVI.-XV. yüzyılları içinde de Suhravardî tarikatının başka şubeleri ile Rufâî tarikatının bir şubesi ve Kazrunî tarikatının müridleri olan hankahlar ve zaviyeler kuruldu.Başta padişahlar olmak üzere, ümera ve ulemanın çoğu tarikat bağlısı olduklarından halk da tarikatlara girdi. Bundan dolayı şehir, mutasavvıfların etkisi altında kalan bir şehir oldu.1360 yılında padişah olan I. Murad Hüdavendigar, Bursa Kalesi’ndeki cami ile Çekirge’deki cami zaviye medrese birleşimi olan kompleksi yaptırdı.Türk sanatında olan yapının o çağdaki adı, “Kaplıca İmareti” idi. Sultan Murad’ın oğlu Bayezid için, kale içindeki Şehadet Camii karşısında bulunan sarayda, Mevlana Neşrî’ye göre, 1381, Bitlisli İdris’e göre 1378 yılında yaptığı düğün, Bursa tarihinde önemli bir olaydır.

1389 Kosova Savaşı’ndan sonra devam eden akınlardan kazanılan çeşitli ganimet ve paralar, Yıldırım Bayezid döneminde, Bursa’nın bayındırlık çalışmalarına harcandı. Bayezid, 12 payeli ve 20 kubbeli “Ulu cami” ile medrese, imaret, dârüşşife, ilkokul, han, hamam ve zaviye yaptırdı.1402 yılındaki Ankara Savaşı’ndan sonra Bursa şehri, akına gelen Timur kuvvetleri tarafından yağma edilerek ateşe verildi, iç kale ile Yıldırım Bayezid’in hazinesi de ele geçirildi, ilk Osmanlı padişahları dönemine ait resmî belgeler ile o devirlerde yazılan eserlerin büyük bir bölümü de yok oldu.

Bu olaydan sonra yeniden onarılan Bursa, fetret devrinde Bayezid’in şehzadeleri arasındaki anlaşmazlık sırasında, İsa, Mehmed, Süleyman çelebilerin ve sonunda Mehmed Çelebi’nin eline geçerek onun devlet merkezi oldu. Mehmed Çelebi’nin kardeşi Mustafa Çelebi ile Rumeli dolaylarındaki savaşları sırasında(1413) Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’ya saldırarak şehri aldı ve kuleyi kuşattı. Fakat Hacı İvaz Paşa’nın koruduğu kaleyi alamayan Karamanlı hükümdarı, bir ay kuşatmadan sonra çekilirken şehri yağmaladı, kale dışını yaktırdı.

Çelebi Sultan Mehmed, bağımsızlığını tam elde ettikten sonra Bursa şehrinin imarına başladı. Yeşil Cami ve türbeyi, ünlü medrese ve imaretini yaptırarak şehrin onarımına katkıda
bulundu.Bursa için en büyük felaketlerden biri, 1429 yılında görülen veba salgınıdır. Bu salgında binlerce kişi, bu arada Emir Sultan ve Molla Fenari, hayatlarını kaybettiler.İstanbul’un 1453 yılında alınmasından sora, başkentin bu kente taşınmasıyla Bursa’nın hiçbir siyasi önemi kalmadığı gibi, kültür merkezi olma bakımından da değeri azaldı.

II. Bayezid‘in tahta geçişi sırasında kardeşi Cem Sultan Bursa’ya gelip 18 gün padişahlık yaparak adına para bastırmışsa da, bir süre sonra kentten ayrılmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Avrupa’da ölen Cem Sultan, babası Fatih Sultan Mehmed’in yaptırdığı Muradiye Türbesi’ne gömüldü. Aynı türbede II. Bayezid‘in iki oğlu Selim ve Alemşah yatmaktadır. Yavuz Sultan Selim padişah olunca kardeşi Korkud ile arası açılmış, Korkud’un Bursa’daki Saray-ı Amireden silah istemi, Bursalılarca geri çevrilmiştir (Aralık 1511). Ocak 1512 yılında Ahmed de, Bursa’ya hükmetmek istemiş, başaramamıştır. Yavuz Sultan Selim, Nisan 1512 yılında Ankara’dan Bursa’ya gelerek, kardeş kavgalarına burada son verdi. Bu sebeple Bursa mahkemesi matem için üç gün kapatıldı. Yavuz bu kardeşleri içip türbe yaptırmış, Bursa’da para bastırmıştır.

Kanunî Suitan Süleyman’ın hastalığının Yeni Kaplıca Suyu’nun yardımı ile iyileştirilmesi sonucu, Yeni Kaplıca adı altında bir hamam kazanmıştır.I. Ahmed devrinde Bursa, Kalenderoğlu’nun başında bulunduğu Celâlilerin saldırısına uğradı. Celaliler, şehri yağmaladılarsa da tutunamayarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Şehri korumak için Yeşil  Tatarlar Şehre küstü arasında bir duvar yapıldı.(Şimdi sadece Tatarlar Köprüsü bölümünde izleri kalmıştır.)

1642 yılında Bursa’da bir kilise olayı meydana gelmiştir. Yapılan bir kilisenin kapatılmasına kadı karar verince kargaşalık çıkmış, İstanbul’dan ferman gelince kilise tekrar açılmış ve ortalık yatışmıştır.1649 yılında Celâli Abaza Hasan Paşa Bursa’ya kadar gelmiş ve şehir, birçok zarardan sonra kurtarılabilmiştir.AvcıSultan IV. Mehmed, Mayıs 1659 yılının Ramazan ayında, beraberinde Hırka-i Şerifi de getirerek Bursa’ya gelmiş, üç ay kalarak ıslahat yaptıktan sonra İstanbul’a dönmüştür.

II. Mustafa devrinde Ulu Cami olayı meydana gelmiştir. Kadir Gecesi namazı cemaatle kıldıran imama, bunun doğru olmadığı iddiasıyla saldıran bir grup halk, imam Abdurrahim Efendi’yi korumak isteyen bir kişinin ölümüne sebebiyet vermiş, olay bekçilerin yardımı ile güçlükle bastırılabilmiştir.1801 yılında çıkan yangın (Yeşil Türbe’de), Lodos fırtınasının da etkisiyle bir günde kale içinin tamamını yaktıktan sonra Kırk Merdiven’den Yahudilik, Ahmed Paşa, Fenarî, Mantıcı, Çarşı, Ali Paşa Mahallesi’ne ve Setbaşı’nın tepesindeki Karaağaç Mahallesi’ne kadar yakıp kül etmiştir. Arsalar birbirine karışmış, bu olay, mahkemeleri uzun süre uğraştırmıştır.

bursa kalesi

bursa kalesi

1837 yılında Bursa’da ilk ipek fabrikası açılmıştır.Yine 1833 tarihli Hazine-i Evrak’ta bulunan bir belgeden Bursa’da imam ve muhtar seçimlerinin yapıldığı, mühürlerinin kazdırılmak üzere kendilerine verildiğini öğrenmekteyiz.1855 yılında olan büyük depremden Bursa, oldukça büyük zarar görmüş, bu arada Ulu Cami, Yıldırım, Şehadet, Emir Buhari camileri ile birçok hamam ve Uzun çarşı yıkılmış, Yeşil Cami’de çatlaklar meydana gelmiştir.

6 Eylül 1856 tarihinde hükümetçe alınan bir kararla Bursa’da meydana gelen deprem sırasında harap olan ve yanan kırk adet tekkede oturan postinişin, derviş ve fakirlerin bahçe ve avlularda çadırlar içinde oturduklarından kış gelmeden bu tekkelerin yapılan keşif gereğince onarılmasına ve bedelinin devletçe ödenmesine karar verilmiştir. Bu geniş kapsamlı depremin yaptığı tahribatı ortadan kaldırmak için devlet, uzun araştırma ve çalışmalarda bulunmuş, 1857 yılında yapılan işlemler dolayısıyla son durum gözden geçirilmiştir. Yine aynı yıl Bursa’nın geniş bir şekilde keşfi yapılmış ve yeni imar durumuna göre şehrin haritası Nihad Bey adlı bir kişi tarafından çizilmiştir. Bu haritaların çizimi genişletilerek,şehrin güneydoğu bölgeleri ile kuzey batı doğrultusundaki bölgelerin haritaları hükümete takdim edilmiştir (1858).

1855 yılında meydana gelen depremin ardından 5 yıl sonra ilde yeni bir deprem daha olmuşsa da, bu kez bir zarar meydana gelmemiştir.26 Mart 1863 Çarşamba günü Bursa’nın Demirkapı Çarşısı’nda meydana gelen büyük bir yangın felaketi sonucunda, iki dükkan ile Uzun çarşı’dan 230 dükkan yanarak zarar görmüştür. 1869 ve 1886 yıllarında ilde iki önemli deprem daha meydana gelmiştir.

Başkentin İstanbul‘a taşınmasından sonra Kütahya’da oturan Anadolu Beyler beyliği’ne bağlı bir sancak beyliği olarak yönetilen Bursa, 1841 yılında vilayet merkezi oldu ve devlet ricalinin en seçkin kişileri buraya vali olarak gönderildi. Bu ünlü valilerden Ahmed Vefik Paşa, ilk kez buraya 1888 yılında bir tiyatro yaptırmıştır. XVII. yüzyıldan sonra günümüze kadar Osmanlı padişahları arasında, I. Ahmed, IV. Murad, IV. Mehmed, Sultan Abdülaziz ve Sultan V. Mehmed‘ ten başka Bursa‘ya törenle seyahat eden veya türbeleri ziyaret amacıyla kimse gelmemiştir. 1860 yılında gelen Abdülaziz, Tahta kale  Maksem arasındaki Tahir Ağa Konağı’nda konuk olarak kalmıştır. Bu sebeple Bursa’da para basılmıştır.

Sultan Abdülaziz’in ziyaretinin amacı, yeni ihdas ettiği NİŞAN-I OSMANİ’nin ilk nişanını Osmanlı Devleti’nin kurucusu Sultan Osman’ın sandukasına asmak ve bu arada Bursa’yı gezmekti.1919 yılına kadar İstanbul’dan atanan valiler tarafından yönetilen Bursa, o yılın Mart’ında Yunanlılar’ın İzmir’i işgali üzerine bütün Batı Anadolu’da yer yer kurulan Kuvayı Millîye hareketlerinde faal rol oynamıştır.

8 Temmuz 1920 yılında Bursa’nın Yunanlılar tarafından alınması TBMM‘ de büyük üzüntüye sebep olmuş, matem nişanesi olarak, şehir kurtuluncaya kadar Meclis kürsüsü üzerine siyah bir örtü konmuştur. 26 Ağustos 1922 yılında başlayan Büyük Taarruz sonucunda 6 Eylül 1922 yılında, İnegöl, Yenişehir, Orhaneli, Keleş’in, 10-11 Eylül‘de Bursa, Mudanya, Karacabey ve Mustafa kemal paşa‘nın kurtarılmasıyla bu örtü törenle kaldırılmıştır.

XIX. yüzyıl sonunda Bursa merkez kazası, sancağın kuzeydoğusunda yer alırdı. Kuzeyde Mudanya ve Gemlik kazaları, doğuda Ertuğrul Sancağı, güneyde Atanos kazası, batıda Kirmastı ve Mihalıççık kazalarıyla sınırlanmıştı. Sancak, 6 kaza, 7 nahiye, 411 köyden oluşmaktaydı.XIX. yüzyılda ilk kez Bursa’da kazalarının islam ve reayasının sayımı 1837 yılında yapıldı. Bu sayımda İslâm ve reayalarının erkek nüfusu tespit edilmiştir.İle bağlı Feldar Köyü‘nde bulunan Latin halkının bir yerde birleştirilmesine 1848 yılında karar verilerek bunlar bir bölgede toplanmış ve geçici olarak birçok ihtiyaçları, yakacakları devletçe karşılanmıştır. Şehirde yaşayan Hristiyan dinine mensup olanlardan Ermeniler’in nüfus sayımı 1853 yılında özel olarak yapılmış, 1865 yılında ise toplu olarak tüm ilin sayımı gerçekleştirilmiştir.

1883 yılında Batum’dan göçmenler getirtilerek Bursa’da iskan edildiler. Daha sonra da göçmenlerin buraya gelmesi devam etmiş; Yenişehir’de göçmenlerin kurdukları köye “Yıldırım”, Çakırca Köyü yöresinde kurdukları köye “Orhaniye”, Kapaklı Köyü yöresindeki Cevizlik adlı yerde kurdukları köye “Sultaniye”(1890), Rellpoli adlı mekvinde kurdukları köye ise “Mecidiye” (1892) adları verilmiştir.

Bursa vilayetinin XIX. yüzyılda toplam nüfusu 1 milyon 626 bin 869 kişiydi. Bu sayının 4/5‘ini Orta Asya’dan göç eden Türkmenler, 1071’de Batı Anadolu’ya yerleşen Selçuklu Türkleri ve XIV. yüzyılda Bursa’yı“Payitaht” yapan Osmanlılar oluşturmaktaydı.Bölgedeki Ortodoks Rumlar, Kapı dağı Yarımadası ve çevresindeki adalara dağılmışlardı. Yöredeki Ermeniler, İran’dan göç eden göçmenlerdi. Bursa ve Gemlik dolaylarına yerleşmişlerdi. Museviler, Anadolu’ya iberik Yarımadasından gelen 3 bin kişilik bir topluluktu.

Bursa’da yabancı sayısı 18 bin 251,Ayvalık kazasında ise 1506 kişiydi.Bunlar ipek böcekçiliği veya ipek ticareti ile uğraşan Fransız, Alman, isviçreli, Avusturyalılar ve Amerikalı Protestan misyonerlerle, Fransız din adamlarıydı. Bursa’ya yerleşmiş Fransızlar da vardı.Vilayet nüfusunun küçük bir bölümünü oluşturan Bulgarlar, 1878 Bulgar  Rus Savaşı sırasında Anadolu’ya sığınan Pomaklardı. Sayıları 2 bin civarındaydı ve Bursa, Mihalıççık, Gönen kazalarına dağılmışlardı.Bölgede “Nizam Ordusu” bulunmaktaydı. Yalnız “Redif Ordusu”nun karargahı sancağın merkez şehri olan Bursa’daydı.

Vilayet teşkilatı 17 Şubat 1868 yılından beri yeni bir düzene konulduktan sonra modernleşmeye başlamıştır. Bursa’ya ilk kez demir yolu 1872 yılında yapılmış, bunun için izmit demir yoluyla birleştirilmek üzere Şale istasyonu’nun inşa edilmesine karar verilmiştir.Kûmetin bu olumlu davranışından dolayı memnuniyeti belirtir bir teşekkür nameyi İstanbul‘a göndermiştir. Bölgede posta ve telgraf idaresinin bir idare merkezi, Fransızca ve Türkçe haberleşme yapabilen bir telgraf istasyonu, Gemlik, Mihalıççık ve Mudanya’da 3 iç haberleşme bürosu vardı. Şehirdeki merkez telgraf ve posta dairesi 1884 yılında yeniden yapılmıştır. Şehre ilk kez elektrik Temmuz 1908‘de gelmiştir.

Bursa’da XIX. yüzyıl sonunda 1889 okul bulunmaktaydı. Bunların 79’u medrese, 62’si orta dereceli okul, 1748’i ilk okuldu. Okullarda 38 bin 111’i erkek, 3 bin 636’si kız, 41 bin 748 öğrenci okumaktaydı.Medreseler “Şeyhu’l İslâm” dairesine bağlı dini eğitim kurumlarıydı. Ulu Cami Medresesi, değerli el yazması kitaplarla zenginleştirilmiş kütüphanesiyle ünlüydü. Orta dereceli okullar, sivil yönetim, askerî yönetim, tarım ve “Düyûn-ı Umumiye” dairelerine bağlı olarak eğitim görürlerdi.

İldeki mevcut okullardan 150’den fazlası buradaki Hıristiyan dinine mensup toplumlara aitti. XIX. yüzyıl ikinci yarısından itibaren okul yapımına hız verilmiştir. Bunlara bir örnek vermek gerekirse: 1865 yılında yanan Ermeni okulunun yeniden inşasına, bir rüşdiye mektebinin açılmasına (1876), Mudanya kazası Tirilya nahiyesine bir okul yapılmasına(1885), Su sığırlık köyündeki Rum okulunun onarılmasına (1900), Altıparmak Mahallesindeki Rum okulunun yerine bir başka okul daha yapılmasına (1903) hükümetçe izin verilmiştir.

Türk okulları olarak, 1801 yılında Aydınlık kasabasına bağlı Abdullahoğlu İlyas’ın yaptırdığı cami (1801), 1847 yılında idadi mektebi, 1857 yılında rüşdiye mektebi, 1868 yılında bir başka rüşdiye mektebi, 1869 yılında idadi binası, 1874 yılında Kepsut nahiyesindeki rüşdiye mektebi, 1890 yılında ziraat mektebi, 1896 yılında Yalı Çiftliği köyünde bir mektep, 1900 yılında idadi mektep, 1906 yılında Çekirge’de mektep, 1911 yılında Hasan ağa köyündeki Reşadiye ilk okulu’nu örnek olarak sayabiliriz.

Bursa’nın kumaş sanayi ipek ve pamuk dokumacılığına dayanırdı. İlk modern dokuma tezgahı M. Brotte tarafından.1852 yılında Bursa’da kurulmuştu. Özellikle çamaşır, havlu, bornoz, peştemal vb. gibi giysiler bu sanayinin kullanım alanlarıydı. En büyük pazar istanbul’du. Buradan Fransa, ingiltere ve Avusturya’ya ipekli ve pamuklu kumaş ihracatı yapılırdı.İlin en büyük gelirlerinden biri ise dutluklar, ipekböceği üretimi ve ipek imalâthaneleri idi.

1773‘te ipek böceğinin varlığı bilinen Bursa, bu tarihlerde yurt dışına ipek satmaktaydı. 1803 yılında dokunmakta olan ipek kumaşlara hükümetçe belirli bir fiyat konmuştu. Bursa’dan İstanbul ve İzmir‘e gönderilen ipeklerden alınacak rüsum, 1809 yılında bir genelgeyle belirlenmişti. İpeğin çeşitli yerlerden talebi üzerine hükümet bir emir yayınlayarak, burada yapılan İpeklerin başka yerlere değil de tümüyle İstanbul’a gönderilmesi emredilmiştir (1828). ilde 1835 yılında yabancı sermayenin de katkısıyla bir dokuma fabrikasının kurulmasına izin verilmiştir. Ancak, bu fabrikanın üretim ve sürekliliği bilinmemektedir.

1836 yılında ipekten alınan rüşum yeniden belirlenmiş, buna göre İstanbul‘a gönderilen ipeklerin her kıyyesi yetmiş beş kuruş hesabıyla İslam tüccarlarından yüzde 4, reayadan yüzde 5 rüsum alınmasına karar verilmiştir. 1840 yılında ise Bursa’da bir ipek nizamnamesi yayınlanarak, bu iş kolunda çalışanların nizamnameleri,tarifeleri, memur maaşları belirlenmiş’ tir.

Bursa‘da yaşayan Ermenilerin evlerinde birçok dokuma tezgahları bulunmaktaydı. Ancak, evlerde dokunan, ipeklere öşür verilmediği öğrenilmiş bu durum ise 1840 yılında yayınlanan nizama aykırı olduğundan, bunlardan da gerekli Öşür Vergisi’nin alınması için irade yayınlanmıştır. 1856 yılında hükümet bir bildiri yayınlayarak mevcut ipek dokuma hanelerinin şahıslara satışına karar vermiştir.

XIX. yüzyılın sonlarında ipek kozası ve ipek yetiştirilmesi arttığından, halkı bu iş koluna teşvik etmek, aynı, zamanda ipek ürününün ıslahını gerekli kılmak üzere bir ipek kozası yarışması sergisi açılarak, yarışçılar ödüllendirilmiştir (1890).1891 yılında ilin Namazgah adli semtinde büyük bir ipek fabrikası bulunmaktaydı. Bu fabrikanın üretiminin artırılması amacıyla, onarılarak, yeni bölümlerin ilavesi hükümetçe gerekli görülmüştür. 1891 yılında ipek fabrikaları devletçe sigorta edilmeye başlanmış, nitekim Pertevniyal Valide Sultan Evkafı‘ndan olan ipek fabrikasının sigortasına karar verilmiştir.ipekçiliğin ve dokumacılığın yanı sıra, Bursa’da sanayi de oldukça gelişmişti. Hazine-i Evrak’ta bulunan bir belgeden barut yapımının yasaklandığını öğrenmekteyiz.

bursa teleferik

bursa teleferik

1847 yılında il civarında altın madeni bulunarak işletilmeye açılmış, daha sonra bu madenlerin Amerikalı bir madenci tarafından numuneleri alınmıştır.İlde krom madeni de çıkartılmaktaydı. 1855 yılında İngiliz Paul adlı şahıs buraya gelerek maden kömürü aramalarında bulunmuştur. 1880 yılında krom madeni çıkartma işlemlerine hız verildiğinden şehrin birçok kesimlerinde bu madenin üretimi artmıştır.Bursa’da XIX. yüzyılda bir Katolik piskoposluk bulunmaktaydı. Kütahya, Bilecik, Türkmen ve diğer bölgelerin kaza haklarına sahip olan piskoposun oturduğ yer, Bursa merkezindeydi. Bursa, Bilecik ve Kütahya kendi kilise ve okullarına sahipti ve Bursa’nın fazladan piskoposluk sarayı vardı. Bursa piskoposluğu, azizenin anısına, 30 Nisan 1850 günü Papa Pie IX. tarafından onaylanmış ve buraya Gregoîre Bahadourian 23 Ağustos 1850 günü birinci piskopos seçilerek göreve başlamıştır.

Bursa ve civarında yaşayan Hristiyan dinine mensup kişilerin serbestçe dini ayinlerini yapabilmeleri için yeterli sayıda kilise mevcuttu. Ancak, zamanla harap olanların, onarımı ve yenisinin yapımı gerektiği de oluyordu. Bunlar arasında 1873’te inşa edilen Rum kilisesi ile 1794‘te inşa edilen Ermeni kilisesi sayılabilir.Bursa ilinde arkeolojik değeri olan birçok kaleye rastlanır. Bunlar, Prusaitlar, Romalılar, Bizanslılar tarafından, yaşadıkları yerleşim bölgelerini korumak amacıyla yaptırılan eserlerdir.

Balabancık Hisari, Bursa’nın doğusunda, şehrin kuşatılması için Osman Gazi tarafından yaptırılmıştır. Batı duvarı 23.75 metre, kuzey duvarı 15 metre kadardır. Batıda kalenin duvarı içinde gömülü kalmış bir dizi pencere izi görülür ki, bunların eski Bizans yapısına ait olduğu sanılmaktadır.Bursa Hisarı, Osman Gazi tarafından değiştirilerek onarılmıştır. Prusahlardan, Roma’dan, Bizans’tan kalan kalenin üç yanı sarp uçurumlar üzerinde olduğundan savunulması kolaydır. Duvarları tek katlıdır. Kale XV. yüzyılda, kısa bir süre Timur tarafından ele geçirilmiş, daha sonra Karaman oğlu Mehmed Bey’in saldırısına karşı Hacı İvaz Paşa tarafından başarı ile savunulmuştur. 1418 yılında kalenin, Balık Pazarı, Zarbhane, Saltanat Kapısı adları ile anılan doğu girişi, Çelebi Sultan Mehmed tarafından onarılmıştır. Kalenin son onarımı 1855 yılı yangınından sonradır.

Bursa Aşağı Hisarı, Orhan Gazi tarafından genişleyen ilin korunması amacıyla yaptırılmıştır.Bursa Sarayı(Bey Sarayı), Bursa Hisan’nın iç Kalesi’nde, Orhan Gazi tarafından değiştirilerek yaptırılmıştır. Daha önce Tekfur Sarayı olan yapı, Orhan Gazi tarafından o günün gereksinmelerine göre yeniden yaptırılmıştır. Yıldırım Bayezid ile Germiyanoğlu’nun kızının düğünü de burada olmuştur. Fatih devrinde kullanılmayan saray, 1518 yılında onarım görmüştür. 1671 yılında IV. Mehmed tarafından değerli bezemelerle divanhaneler yaptırılmıştır. 1861 yılında sarayın bazı bölümleri ve çevre duvarı henüz durmaktayken bugün saraydan bir eser kalmamıştır.

Yeşil ve tarihî Bursa, antik çağlarda, Anadolu’nun ve eski adı Bithynia olarak bilinen bölgenin en ünlü kültürel merkezlerinden biriydi. Bu özelliğini XIV. yüzyıldan sonra, Osmanlı Dev-leti’nin ilk merkez şehri olarak da koruyan Bursa, Türk sanat ve medeniyetinin en güzel örneklerini bünyesindeki tarihi eserlerde yansıtmıştır.Tarih ve kültür değerlerinin aydınlığa çıkarılmasında eski eserlerin rolü ve onları koruyan müzeciliğin önemi Bursa’da yıllar öncesi benimsenmiştir. Bugün Bursa bir müze şehri görünümündedir.

Bu müzelerden Bursa Arkeoloji Müzesi, 27 Ağustos 1904 tarih ve 2 sayılı Maarif iradesi’yle kurulmuş olup, Türkiye’de kurulan ilk müzelerdendir. İlde, Romalılardan günümüze kalan tek eser, Batık Hamam adı ile bilinen yıkık bir hamamdır.Bursa’nın uzun yıllar başkent oluşu şehre birçok mimari eser kazandırmıştır. Bunların en önemlileri, camiler, medreseler, türbeler, han ve hamamlardır.Abdal Mehmed Camii, II. Murad devrinde, Abdal Mehmed’in yakın arkadaşı Başçı İbrahim tarafından yaptırılmıştır. Camiin revakı sivri üç kemer ve ayaklan üç eşit bölüme ayrılmıştır. Revakın üstü, kurşun kaplı ve üç kubbe ile örtülüdür. Üst bölümü sekiz köşeli kasnaklara oturan oval iki kubbe örtmektedir. Mihrab, kubbelerin oturduğu kemer ayağına yapıldığından oldukça dardır. Minaresi batıdadır. 1955 yılında geniş bir estorasyondan geçirilen eserin bazı bölümleri yenilenmiştir.

Abdal Mehmed Mescidi, II.Murad tarafından 1450 yılında yaptırılmıştır. Türbeye, Sağır Bursa Kemeri altında, sivri kemerli, kenarları kapalı ve beşik tonozlu bir eyvandan geçilerek girilir. Sekiz köşeli taban üzerine oturtulan kurşunla kaplı bir kubbe ile örtülüdür. Saçaklar iki sıra kirpidir. İçinde Abdal Mehmed’in sandukası vardır.Abdal Murad Türbesi, Bursa‘da aynı adlı tekkenin yanında Abdal Murad için yaptırılmıştır. Ahşap çatılı olan türbe 1933 yılında yangında yok olmuştur.Azer Bey Türbesi, Azer Bey taraf ından 1449 yılında yaptırılmış olup, kubbe, göbekli baklavalı bir kuşağa oturtulmuştur. Duvarlar iki sıra tuğla, bir sıra kesme taş ve aralarında dikey tek tuğla ile örülüdür. Türbenin içinde, 1485 yılında ölen Ubeyd Bey’in mezarı ile bir büyük, birkaç küçük mezar vardır.

Abdüllatif Mescidi (Zeynîler Camii), Bursa’da aynı adlı mahallede Emir Sultan Camii’nin alt tarafında Abdüllatif Kudsî Efendi adına 1448’den sonra yapılmıştır. Cami, üç sıra pencereli, güzel bir yapıdır. Duvarlar iki sıra tuğla, iki sıra moloz taş ile yapılmıştır. Kasnakta kesme taş kullanılmıştır.Acem Reis Mescidi (Arab Camii), Bursa’da Hoca Bedreddin Mahmud b. Mehmedül Acem tarafından yaptırılmıştır. Fatih devrinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Duvarları üç sıra tuğla hatıl, bir kesme taştan yapılmış olup, üstü tek kubbe ile örtülüdür. Orta büyüklükte olan bu cami oldukça havalı ve orantılı bir yapıdır. Kalkan duvarının ortasında güzel bir kitabe ve Bursa kemeri vardır. Revak tavanı tonozlarla örtülüdür. Mihrapta bulunan altı sıra sarkıt, sonradan yapılan süsler nedeniyle pek seçilememektedir.

1950 yılında harap bir durumdayken Bursa Eski Eserleri Sevenler Derneği tarafından 1962 yılında onarılmıştır.Âhi Hasan Mescidi, Bursa’nın teslim oluşunda burçlara tırmanıp ilk ezanı okuyan Şeyh Edebali’nın kardeşinin oğlu Âhi Hasan tarafından yaptırılmıştır. “Sürmeli Mescid”, “Tefstrhân Mescidi” olarak da adlandırılmaktadır.Ahmed Dâi Mescidi, 1471 yılında Edincikli Hızıroğlu Yahşi Bey tarafından yaptırılmıştır. Revak bölümü, ortada dar, yanlarda geniş üç gözden oluşmaktadır. Yanları beşik, ortası yuvarlak tonozla ve üç tuğla, bir kesme taş düzeniyle örtülmüştür.

Âhmed paşa Medresesi, XV. yüzyılın sonlarında, Fatih Sultan Mehmed tarafından korunan şair vezir Veliyuddin b. Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medrese, 1967 yılındaki onarımdan sonra Halk Eğitimi Merkezi’ne bağlanmıştır. Alâeddin bey Camii, Osman Gazi’nin oğlu, Orhan Gazi’nin kardeşi Alâeddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapı tek yarım, yuvarlak, kurşun kubbeyle örtülüdür. Kare planlıdır. Üç kemerli bir son cemaat revakı ile tek kubbeli sahandan ve solda bir minareden meydana gelmiştir. Kubbe köprülere yerleştirilmiş üç büyük panolar oluşturulduğu on altı köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Minare sekiz köşeli taban üzerinde yükselir ve duvara yapışıktır. Şerefesi ilk istalâktitli örnektir. Petek ve külah, 1860 yılında yapılan onarımla yenilenmiştir. Cami, 1645, 1651,1860,1960 yıllarında onarım görmüştür.

Alipaşa Camii, Yıldırım Bayezid’in vezirlerinden Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Önde beş adet kubbeli revak, iki adet geniş hol, kapalı iki oda ve iki kubbe yapının tümünü oluşturmaktadır. Kubbelerden bir kısmı yıkılmıştır. Yalnız ayakta sarkıtı bir kemer yastığı kalmıştır. 1855 yılındaki depremden en çok zarar gören yapıdır.Alipaşa Hamamı, Demirli Sokak’ta bulunur. Yıldırım Bayezid’in vezirlerinden ali Paşa tarafından 1384 yılından önceki bir tarihte yaptırılmıştır.

Altıparmak Camii, XV. yüzyılın sonlarında Fatih devrinde Hoca Mehmed Altıparmak tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı olan iç bölüm, sekiz köşeli ve üç pencereli kasnağa oturan kurşun kaplı kubbe ile örtülüdür. Duvarlar üç sıra tuğla, bir sıra kesme taşla örülmüştür.Mihrap, geniş çerçeveli ve istalaktit yaşmaklıdır. 1855 yılında minaresi yıkılmış, duvarları çatlamış ve revakı çökmüştür. Bugünkü görünüm, 1968 yılındaki onarımla sağlanmıştır.

At pazarı Hamamı, Ahmed Daî Mahallesi’nde, Dayıoğlu Hamamı adı ile de anılır. Hundî Hatun tarafından yaptırılmış olup iki tarafı da aynı olan çift hamamdır. Soğukluk bölümü sekiz köşeli kasnağa oturan bir kubbe ile örtülüdür. 1684 ve 1759 yıllarında onarım görmüştür.Azabbey Mescidi, 1455 yılında Abdullah oğlu Azab Bey tarafından yaptırılmıştır. Revak bölümü, ortada dar, yanlarda geniş ve yuvarlak kemerli üç gözden oluşmaktadır. Üzeri yuvarlak tonozla örtülüdür.

Başçı İbrahim Camii, Bursa’da Başçı Sokağı’ndadır ve esnaftan Başçı İbrahim tarafından Fatih devrinde yaptırılmıştır (XVI. yüzyıl). Cami ve önündeki üçlü revak hizasını aşan bölümler bir iki yıl sonra eklenmiştir. Avlunun cami tarafındaki revak yüzü, üç tuğla, bir kesme taşla işlenmiştir. Cami, 1967 yılında onarım görmüştür. Mihrap yüzeyseldir.Başçı İbrahim Hamamı, XV. yüzyılın ortalarında Başçı İbrahim tarafından yaptırılmıştır. Aynı adlı camiden 1 metre uzaklıkta yer alır. Girişi küçük eyvan biçiminde ve yüksektir. Soğukluğun üzeri sekizgen bir kasnağa oturan kubbe ile örtülüdür. Hamam, bugün fabrika olarak kullanılmaktadır.

Bayezid paşa Camii, Yeşil Emir Sultan yolunda Yahşî Bey oğlu Bayezid Paşa tarafından yaptırılmıştır. (1415-1416). Mihrap doğrultusu güneyden doğuya 25 derecedir. 7.05 metre genişliğinde ve 7.57 metre derinliğinde olan harim, altlı üstlü altışar pencereyle aydınlanır. Şerefesi çatı düzeyinden başlayan minare, sağ köşededir. Yapı 1569 yılında Mustafa b. Mehmed Vakfı’yle onarılmıştır.

Beşikçiler Camii, Sadrazam ishak Paşa’nın kethüdası Sofu Hacı Sinan tarafından yaptırılmıştır. Revak bölümünde taş ve tuğladan örme dört ayak sivri kemerlerle birbirine bağlanmaktadır. Minaresi devrinin bir simgesidir. Tuğladan örülmüştür.Bayezidpaşa Medresesi, Vezir Bayezid Paşa tarafından yaptırılmıştır. Köşeler iri taşlar, yanlar kesme taş ve üçlü iri tuğla sıralarla işlenmiştir. Odaların çoğu dairevidir. Medrese, 1934 yılında satılmış, yerine evler yapılmıştır.

Bedreddin Mescidi, Çelebi Mehmed’in kızı Hafsa Sultan tarafından 143 yılında yaptırılmıştır. Boyacıkulluğu Köprüsü yakınında yer alır. Revak bölümü, ortada dar, yanlarda geniş üç gözden oluşmaktadır. Üzeri, yanlarda çapraz, ortada yuvarlak üç tonozla örtülüdür, içi, kare plana göre yapılmış ve kurşun kaplı, baklavalı bir kuşağa oturan kubbe ile örtülüdür. Mihrap yüksektir. Minaresi batıdadır.

Çakırağa Mescidi, SubaşıÇakır Ağa tarafından Mecnûn Dede adına yaptırılmıştır. Tahtakale Çarşısı’nın batısında yer alır. Son cemaat yeri dört örme ayak üzerine oturmuş, ortada küçük üç kemerle birbirine bağlanmıştır. İçi, sekiz köşeli ve bademli kuşağa oturan, kurşunla kaplı kubbe ile örtülüdür.Çakır Hamamı, II. Murad zamanında Bursa’da Subaşı, Sekbanbaşı, Çakırcı başı görevlerinde bulunan Çakır Ağa tarafından yaptırılmıştır. Timurtaşpaşa Türbesi’nin yakınında yer alır. Kubbeli bir göbek taşı ve iki halvetten oluşur. Hamamın kesme taş ve tuğla ile örülmüş olan duvarları 1.3 metre kalınlığındadır. Hamamın çevresindeki dükkânlar, gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Girişin tam karşısında, kemerli bir bölümün arkasında havluları asmak için ocaklı bir hücre açılmıştır.

Çandarlı İbrahim paşa Camii, Çelebi Sultan Mehmed’in veziri, II. Murad’ın sadrazamı Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Başlangıçta mescit iken, 1615 yılında camie çevrilmiştir. Kare planlıdır. Sekizgen kasnağa oturan, kurşunla kaplı tek kubbe ile örtülüdür. Revak bölümünün iki yanı kapalı ve ahşap çatı ile örtülüdür. Cami, Hoca Muslihiddin ve Mahkeme Camii adlarıyla da anılmaktadır.

Çekirge Hamamı, 1365-1370 yıllarında Çekirge’de yaptırılmıştır. Hamama birkaç basamakla inilir. Koridordan geçilerek geniş kubbeli ve yanları basamaklı soğukluğa ulaşılır. Bir kapı ile de ikinci koridora geçilir. Giriş kapısının alınlığında deniz dalgası motifi görülür. Çobanbey Türbesi, Osman Gazi’nin oğlu Çoban Bey tarafından 1324 yılında yaptırılmıştır. Türbe, Balaban Kulesi’nden Irgandi Köprüsü’ne kadar olan alan içinde, kuleye 100 metre uzaklıkta yer alır. Duvarlar, tuğla ile yapılan düzensiz hatıl ve beslemelerle destekli moloz taşı ile işlenmiştir. Kubbe üçgen bir kuşağa oturtulmuştur.

Davudpaşa Hamamı, II. Bayezid‘in sadrazamı Davud Paşa tarafından 1485 yılında yaptırılmış olup tek olarak yapılan bu yapıtta ilk önce sekizgen planlı soğukluğa girilir. Burası iki kas-naklı ve kubbelidir. Kgbbe, baklavalı bir kuşağa oturtulmuştur. Hamam, 1544,1570,1571,1785 ve 1903 yıllarında onarım görmüştür. Demirtaş Camii, Yıldırım Bayezid’in emirlerinden Kara Timurtaş Paşa tarafından mescit olarak yaptırılmış, 1573 yılında camie çevrilmiştir. Revakların yanları kapalıdır. Öndeki dört yığma ayak, beş kemerle birbirine bağlanır. Camiin en ilginç yanı, tuğladan örme altı ayağın üzerinde yükselen mi-naresidir. Ayakların arasındaki mermer şadırvan 1887-1888 yılında onarım görmüştür.

Demir taş (Timurtaş) Hamamı, Yıldırım Bayezid’in emirlerinden, Demirtaş Paşa’nın oğlu Oruç Bey tarafından 1389 yılında yaptırılmıştır. Kuzeydeki yedi sıra istalaktitii giriş kapısından on pencere ile aydınlatılmış olan geniş soğukluğa girilir. 1552 yılına ait bir belgeden hamamın 40-50 yıldır yıkık olduğu, bu sebeple taşlarının bir bölümünün Rüsdem Paşa tarafından satın alınıp, Yeni Kaplıca’nın inşaatında kullanıldığı kayıtlıdır. Hamamı satın alan Molla Çelebi Efendi, 1567 yılında önce burayı onartmıştır.

Devlethatun Türbesi, XV. yüzyıl başında Çelebi Sultan Mehmed‘in annesi, Germiyanoğlu Yakub Bey’in kızı Devlet Hatun için yaptırılmıştır. Köşelerde gönye ayaklar, bunların ortaların
da sütunlar sade sütun başlıkları, sekiz tane mermerden sivri kemerleri taşımaktadır, içte otuz iki dilimli helezonî kubbe, dışta yüksek kasnağa oturan kurşun kaplı külah, uzaklardan dikkati çekmektedir. Sandukada Besmele, Âyet-i Kürsî, Devlet Hatun’un kimliği ve ayak ucunda da 1414 yılında öldüğü yazılıdır.

Duhter-i Şeref Camii, Fatih devrinde, Molla Şerefüddin Kırımî’nin kız kardeşi tarafından yaptırılmıştır. Revak bölümü sivri kemerler ve ayaklarla üç göze ayrılmıştır. Kalkan duvarlı, yanları kapalı, üzeri tonozludur. Mihrab istalâktitii, minber sadedir. Sekiz köşeli kasnakta üç penceresi vardır. Minare, batıda silindir şeklinde gövdeli ve sıvaların döküldüğü yerlerden görüldüğü kadarı ile zencirek motifleri ile kaplıdır.1875 ve 1974 yılında onarım görmüştür.

Dûsturhan (Maksem) Camii, 1479 yılında, Dûsturhan adıyla anılan, Yahya Hüseyin oğlu Yahya tarafından yaptırılmıştır, iç bölüm 7.58 x7.10 metre olan cami, baklavalı kuşağın taşıdığı kurşun kaplı kubbe ile örtülmüştür. On dört penceresi vardır. Mihrabı çerçeveli, beş sıra istalâktit yaşmaklıdır. İlk yapıldığı zaman kurşun kaplı olan cami, Mütevelli Çavuş Saraç Mehmed’in kurşunları satmasıyla kiremitle örtülmek zorunda kalmış, ancak 1775 yılında yapılan onarımla cami, tekrar eski haline getirilmiştir. Tuğla ile işlenmiş olan minaresi, doğudadır.

Ebe Hatun’un türbesi, dört düz ayak üzerine kemerlere oturtulmuş bir kubbeden oluşmaktadır. Küçük bir mermer mezarda Fatih Sultan Mehmed’i dünyaya getiren Ebe Hatun yatmaktadır.
Emir sultan Camii, Emir Sultan adına eşi, Yıldırım Bayezid’in kızı Hondi Fatma tarafından Çelebi Sultan Mehmed egemenliği sırasında yaptırılmıştır 7366-7429 Eser, 1795 yılında tümüyle yıkılmış, 1804’te III. Selim tarafından aynı plan üzerine yeniden yaptırılmıştır. 1855 depreminde yıkılan cami, XIX. yüzyıl içinde onarım görerek, yıkımdan kurtarılmıştır. Yapı dikdörtgen biçiminde, ahşap kolonlar üzerinde sivri ve yatay revaklarla çevrili bir şadırvan avlusu, avlunun Kıble yönünde tek kubbeli, dört köşe bir harem, aksi tarafta yanlarında iki oda bulunan sekiz köşeli bir türbe ve iki minareden oluşur. Camiin kuzey cephesinin köşelerinde kesme taştan birer minaresi vardır.

Emirsultan Hamamı, EmirSultan’ın eşi Handi Sultan tarafından yaptırılmıştır. Emirsultan uamii’nin güneyinde yer alır. Soğukluğu kubbeli iken, yıkıldığından ötürü, düz çatı ile örülmüştür. Hamam, 1622, ı670 ve 1712 yıllarında onarım görmüştür.Emirsultan Türbesi’nde 1429 yılında vebadan ölen Yıldırım Bayezid’in damadı Emir Sultan’ın mezarı bulunmaktadır. Şimdiki türbe Sultan Abdülaziz tarafından 1868 yılında yaptırılmış olup sekizgen planlıdır.Eski Yeni (Ördekti) Hamamı’nın yapımı Yıldırım Bayezid tarafından başlatılmış, Ankara Savaşı‘ndan sonra, Çelebi Sultan Mehmed tarafından tamamlatılmıştır. Abdi Mehmed Mahallesinde, Güzel Kız Sokağı‘nda yer alır. Kadınlar bölümünün soğukluğu, sekiz köşeli kasnağa oturan kubbe ile örtülüdür. Ilıklık tek kubbelidir. Hamamın bugün bazı kubbeleri yıkılmıştır. Belediyece depo olarak kullanılmaktadır. Eynebey Hamamı, 1674 yılında Eyne Bey tarafından yaptırılmış olup, Eyne-bey Medresesi’nin bitişiğinde yer alır. Eynebey (Subaşı) Medresesi, Sadrazam Hüseyin Paşa tarafından 1674 yılında yaptırılmıştır. Ulu cami’den Maksem’e çıkan caddenin sağındaki ilk sokak içindedir. Dokuz odası, bir dershanesi, üst katta bir kütüphanesi vardır. Revaktaki küfeki taşından yapılmış sütunla on iki tanedir.

Fenarîahmetpaşa Camii, Molla Fenarî’nin torunu, Sadrazam Fenarî Ahmed Paşa tarafından XV. yüzyıl sonunda yaptırılmıştır. Minaresi sonradan yaptırılmıştır (1803). XVII. yüzyıl sonlarında Fethiye Hanım tarafından onartılan cami bugün yeni durumdadır.Filboz Mezarı, 1440 yılında ölen Filbozoğlu Hayreddin’in mezarıdır. Pınarbaşı mevkiinde yer alır.Geyiklibaba Camii, Orhan Gazi’nin yanında savaşmış olan Germiyanoğullarından Geyikli Baba tarafından yaptırılmıştır. Burada birbirine bitişik cami ve türbe ile bunlardan biraz ayrı olan hamam, Orhan Gazi tarafından yaptırıldı. Binaların bütününe Geyikli Baba adı verildi. Cami ve türbe 1873 yılında onarım görmüştür.

Tuzpazarı’nda Çandarlı Hayreddin Paşa tarafından 1380’de yaptırılan Hayreddinpaşa Camii, 1862 yılında onarım görmüştür. Bu camiin minaresi, sanat bakımından değerli bir eser
olup, çağının mimari özelliğini taşır.Küp biçimli olan tabanda bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla dizisinden kurulu bir süsleme görülür.Girçık Hamamı, Hûdâvendigâr Camii ile aynı yılda ve onun tamamlayıcısı olarak yaptırılmıştır. HüdavendigârCamii’nin doğusunda yer alır. Dıştan kare planlıdır, içi, hamam bölümü, beş hela ve sağ tarafta tonozlu iki odadan oluşmaktadır. Kubbenin yüksekliği 1.70 metredir. Kuşağı kabartmalı ve lale motiflidir. Sekiz köşeli kasnağa oturur.

Gül çiçek hatun Türbesi, I. Murad’ın kadını ve Yıldırım Bayezid ile Yahşî Bey’in annesi Giilçiçek Hatun’un Bursa’da yaptırdığı yapı kompleksinden sadece günümüze kadar kalanıdır. Bunun 1399-1400 yıllarında yapıldığını Bursa kadı sicilinden öğreniyoruz. Türbenin köşeleri tümüyle taştan, yan duvarları üç sıra tuğla, bir sıra taştan yapılmış ve içten içe 6.40 metre boyunda bir kare planlıdır. 1938 yılında onarım görmüştür.Ğülruhsultan Türbesi, 1502 yılında ölen II. Bayezid’in eşi Giilruh Sultan için yaptırılmıştır.Kare planlı yapıdır. Bedenlerinde mermer söveli ikişer penceresi vardır. Sekiz köşeli, dört pencereli kasnak, kurşun kaplı kubbe ileörtülüdür,

Gülşah hatun Türbesi, Fatih’in eşlerinden Şehzade Mustafa’nın annesi Gülşah Hatuna aittir. Sekiz köşeli yüksek kubbe kasnağı, beton kaplı kubbe ile örtülüdür. Girişte küçük bir eyvanı vardır. Mermer kapı şovenin üstünde dokuz dilimli bir taş işlenmiştir. Duvarlar iki sıra tuğla, tek sıra taş ile örülmüştür, içinde mermerden yapılmış iki lahitten birinde Gülşah Hatun, diğerinde II. Bayezid‘in oğlu Şehzade Ali yatmaktadır.

Bursa ve Tarihi Yerler

Bursa ve Tarihi Yerler

Hacılar Camii, 1471 yılında Bakkal Hacı Sinan tarafından yaptırılmıştır. Bursa’dan hacca gitmek için girişimde bulunup da gidemeyen hacı adayları, hac masrafları için ayırdıkları parayı bu camiin yapımında harcadıklarından camie bu ad verilmiştir. Yanları kapalı, kalkan duvarı oldukça yüksek bir yapıdır. Revak bölümü, yandakiler geniş, ortadaki giriş gözü dar ve yüksek üç göze ayrılmıştır. Kemerlere kadar iki sıra tuğla, bir sıra moloz taş, kemerlerden sonra üç sıra tuğla, bir sıra moloz taşla örülmüştür. Tek minaresi batıdadır. Barok tipindeki mermer çeşmesini, 1706 yılında Şiblezâde Mehmed Efendi yaptırmıştır. Mihrab ince uzun ve istalâktit yaşmaklıdır. En önemli bölüm, renkli ahşah mahfildir.

Hacısevinç Mescidi, aynı adlı kişi tarafından Tahtakale’de yaptırılmıştır. Kare biçimindedir. Yapı basıktır ve baklavalı kuşak yerden ancak 4 metre yüksektedir. Mihrabı dilimli, minberi yenidir.Hacı seyfeddin Mescidi, İncirli Mahallesinde bulunur ve günümüze 1487 yılında Mevlânâ Hayreddin tarafından yaptırılan onarım sonucu ulaşabilmiştir. İki büyük kemeri olan revak, 1962 yılında yeniden yapılmıştır. Kare planlı olan iç mescit, baklavalı kuşağa oturan kubbe iie örtülüdür.

Hamzabey Camii, Çelebi Sultan Mehmed’in başveziri, Fatih Sultan Mehmed’in elçisi Hamza Bey tarafından yaptırılmıştır. Önce mescit olarak düşünülen yapı, 1614 yılında camie çevrilmiştir, iki yanında tabhane odaları olan bir camidir. Son cemaat yerindeki mermer ayaklar birbirine kemerlerle bağlı, ortadaki iki ayak hafif dışa çıkıktır. Ortayı büyük, yanları iki küçük kubbe örter. Batıdaki kubbenin altında 1599 yılında ölen Hocazâde Mustafa Efendi’nin mezarı yer alır. Yapının tek minaresi sonradan eklenmiştir. Cami, 1959-1962 yıllarında yapılan onarımlarla kullanılır duruma getirilmiştir.

Hamzabey Zevceleri Türbesi, Hamzabey Camii’ne batıdan birleşik olan ve Hamza Bey’in eşine ait türbedir. Kapının iki yanında birer penceresi vardır. Kubbe ile örtülüdür, içinde Hamza Bey’in eşinin ve iki kızının sandukaları yer almaktadır.Haticesultan Türbesi, II. Bayezid’in kızı, Kara Mustafa Paşa’nın hanımı Hatice Sultan için Bursa Subaşısı Mehmed Bey tarafından yaptırılmıştır. Çekirge Caddesi’nden kükürtlü kaplıcasına inen sokağın köşesindedir. Türbe kare planlıdır, içinde, doğuda altı, batıda üç alçı sanduka yer almaktadır.

Hatuniye sultan Türbes], Fatih Sultan Mehmed tarafından annesi Hümâ Hatun için 1449 yılında yaptırılmıştır. Muradiye Camii’nin doğusunda bahçe içindedir. Ak Türbe ve Hümâhatun Türbesi de denilmektedir. Altı köşe planı vardır. Sağır ve kasnağı olmayan, kurşunla kaplı kubbe ile örtülüdür.Haydar hane Hamamı, Müftü Ahmed Paşa tarafından aynı adlı mahallede yaptırılmıştır. 1952 yılında onarım görmüştür.

Hoca Alizâde Camii, 1439 yılında, HacıÖmer oğlu Hacı Ali tarafından yaptırılmıştır. Revakın yanları ve önü kapalı ve ahşap çatı ile örtülüdür. Duvarları iki sıra tuğla, bir sıra kesme taş, aralarında dikey birer tuğla ile işlenmiştir. Batıdaki minaresi, sekiz sivri kemerli kitabe, üçgen mermer ve tuğla küp, silindir biçiminde, gövde, üç bilezik, on altı dilimli, beş istalâktitli şerefesi ile bir mimari şaheserdir.

Hoca Tabib Camii (Aynalı Camii), XIV. yüzyılda Yıldırım Dârüşşifası Müderrisi Hoca Tabib Hüsnü tarafından yaptırılmıştır.Cami, tarih boyunca “Woca Tabib”, “Çapraz Camii”, “Aynalı Mescid” adlarını almıştır. Kuzeydeki kapıdan, kenarları yedi metre olan kare planlı, baklavalı kuşağın taşıdığı sekiz köşeli kasnak ve kubbe ile örtülü ilk bölüme girilir. Buradan kenarları 8.2 metre olan kare planlı, mihrabı zengin baklavalı kuşağın taşıdığı on altı köşeli kasnağa oturan kubbe ile örtülü bölüme geçilir. Kullanılan malzeme, üç sıra tuğla, bir sıra moloz taştır, ilk kubbeli bölümün revaktan bozularak yapıldığı kalan izlerden anlaşılmaktadır.

Hocataşgın Mescidi, Molla Hüs-rev’in öğrencisi Taşgtn Sûfi tarafından yaptırılmıştır. Revak ve minarenin tabanı iki sıra tuğla ve molozla örtülüdür.Hûdavendigar Camii, Çekirge’de, I. Murad (Hûdavendigar) tarafından yaptırılan ve nevinde tek olan cami  medrese karışımı tabhane odalı yapıdır (1363). Padişahın annesi Nilüfer Hatun’un dileği üzerine Bursa Ovası’na hâkim bir yerde ve kaplıcalara yakın olan Çekirge’de inşa edilmiştir.Hûdâvendigâr imareti, I. Murad tarafından, Hûdavendigar Camii’nin batısında yaptırılmıştır. II. Abdülhamid tarafından yeniden yaptırılan imaretin doğu cephesindeki küfeli söveli ve basık kemerli geniş kapının üzerindeki altı satırlık mermer kitabede, 1906 tarihi görülür. Yapı, 1976 yılında onarım görmüştür.

Hûdâvendigâr Medresesi, I. Murad tarafından 1365-66 yılları arasında yaptırılmış olup, Hûdavendigar Camii’nin üst katında yer alır. Ortada iki kubbe, birincisinin altında bir şadırvan bulunmaktadır, ikincisi mihrab kubbesidir ve kademeli bir salon oluşturur.Hüdavendigar Türbesi, Yıldırım Bayezid‘in yaptırdığı ve 1389 yılında I. Kosova Savaşı‘nda şehit olan I. Murad’a aittir. Hüdavendigâr Camii’nin karşısındadır. Kare planlıdır. Ortada sekiz sütunun taşıdığı kemerlere oturan sekizgen kasnak üzerine oturtulmuştur. Merkezde pirinç parmaklıklı I. Murad’ın sandukasının bir tarafında torunu Süleyman Çelebi, öteki tarafında Yıldırım’ın oğlu Musa Çelebi, pencere yanında Süleyman Çelebi’nin oğlu Orhan, Hüdâvendigâr’ın oğlu Yakub Çelebi, II. Bayezid’in oğlu Şehzade Mehmed gömülüdür. 1839 yılında türbenin yöresine türbedar evleri yaptırılmıştır.

İbni Bezzaz Camii, XV. yüzyılın başlarında, ibni Bezzaz adıyla anılan Mehmed b. Mehmed Kerderî tarafından yaptırılmıştır. Camiin son cemaat yerine giriş, dar olan orta gözdeki mermer söveli ve basık kemerli kapıdandır. Duvarlar iki tuğla, bir kesme taş sırasıyla işlenmiştir. Minaresi batıdadır. Tabanı da duvarlardaki gibi işlenmiştir.İbrahim paşa Hamamı, Sadrazam İbrahim Paşa’nın ilk eşi Hatice Sultan’a gelir olması amacıyla 1485 yılında yaptırılmıştır. Hamama batıdaki mermer söveli kapıdan girilir. Şimdi kubbesi yıkık olan soğukluk, geniştir. Ilıklıkta, ortada, şahane denecek kadar güzel istalaktitlerle kaplı kubbe, yan Tarda ise gene aynı güzellikte, istalaktitli iki yarım kubbe yer almaktadır, iki halvetten soldaki, sekiz köşeli bir tabana oturan kubbe ile örtülüdür. Sağdaki halvet, istalâktitli kubbe ile kaplıdır.

İmaret-i Isabey Mescidi, Bayezid Paşa’nın oğlu Isa Bey tarafından yaptırılmış olup, içi sekiz köşeli kasnak ve kursun kaplı kubbe ile örtülüdür.Ipekhanı Mescidi’nin, kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Sekiz köşeli ve iki katlıdır.Kadı(Perşembe) Hamamı, İstanbul’daki cami ve medresesine vakıf olan Hacı Hasanzade Kadıasker Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır. Cumhuriyet Caddesi’nden Taya Kadın’a inen yolun köşesindedir. Mütevelli heyetinin genellikle kadı olmasından dolayı“Kadı” Hamamı denilmektedir. 1480 yılından önce yaptırıldığı ve “Hamam-ı Atik”de denildiği bilinmektedir. Hamamın soğukluğunun bir bölümü yıktırılmıştır. Hamamın asıl bölümüûç eyvanlı, köşelerden bağlanan dört halvetli, merkezi sistemli ve kubbelidir. Kubbe kasnakları kirpi saçaklıdır.

Kara Abdürrezzak Mescidi, XV. yüzyılda yaptırılmış olup, halk arasında “Kara Mezak” adıyla bilinmektedir.Kara Abdürrezzak Türbesi, Ali adında biri tarafından 1730 yılında yapılmış olup, ahşap olan yapının içinde üç mezar bulunmaktadır.Karamustafa Paşa Türbesi, 1483 yılında Cem Sultan‘la ilişkisi öğrenildiğinden, zehirletilerek öldürülen Kara Mustafa Paşa’ya aittir. Hamzabey Camii’nin kuzeyinde, kare planlıdır. Üzerini sekiz köşeli kasnak ve kubbe örtmektedir.

Kara mustafa Paşa Hamamı, Fatih’in veziri Kara Mustafa Paşa’nın eşi Hatice Sultan tarafından 1490 yılında yaptırılmıştır. Çekirge yolu üzerinde, Yeni Kaplıca’nın karşısında, Bizans döneminden kalma, eski bir yapının üzerine yaptırılmıştır. Hamam bölümü eski, diğer bölümleri yenidir. Soyunmalık ahşaptır.Karaşeyh Camii, XVI. yüzyılda yapılan ve uzun yıllar genel kütüphane olarak kullanılan bir yapıdır. Revak bölümü, ortada sivri ve Bursa kemerli, yanlar dakiler yuvarlak kemerli üç göze ayrılmıştır. Üstü tonozla örtülmüştür. İçi sade, baklavalı kuşak, sekiz köşeli kasnağı taşımaktadır. Kurşun kaplı kubbe ile örtülüdür. Minaresi batıdadır. Tabanı moloz taş ve tuğla, silindir biçimindeki gövde yalnız tuğla ile örülmüştür. Şerefeden sonrası yenidir.

Karıştıran Süleyman Türbesi, İstanbul’un ilk subaşılarından Süleyman Paşa’ya aittir. Muradiye Hamamı yakınındadır. Türbenin cephesi, iki sıra tuğla, bir sıra kesme taşla örülmüştür.
Kayan Hamamı, Vezir Koca Mehmed Paşa tarafından XV. yüzyılın başlarında yaptırılmıştır. Erkekler bölümü, kare planlıdır. Ilıklık helezonî kubbelidir. 1561, 1581, 1767 yıllarında onarım görmüştür.Kefensüzen Mescidi, XV. yüzyılda Hoca Mehmed tarafında yaptırılmıştır. Moloz taşla yapılmıştır. Sekiz köşe yüksek sağır kasnaklı, mihrap duvarında üst pencereleri bulunan basit bir yapıdır.

Kozahanı Mescidi, 1491 yılında Koza Hanı içinde yaptırılmış olup, sekiz cephelidir.Lalaşahinpaşa Medresesi, Lala Şahin Paşa tarafından 1399 yılında yaptırılmış olup, Tophane’ye çıkan caddenin solunda, Kavaklı Caddesi’ne dönen sokağın köşesinde yer alır. Girişi mermer sövelidir. Medhai kubbelidir. Kubbe ve tonoz ayırımı, Bizans sütun başlıklı iki mermer sütuna oturmaktadır. Eyvan üzengisinde bir yapraklı silme yer almaktadır. 1555,1787, 1818 ve 1968 yıllarında onarım görmüştür.Mahkeme Hamamı, Çandarlı İbrahim Paşa tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır. Tuğla ve kesem taştan yapılmıştır. Soğuklukta sekizgen mermer bir havuz bulunur. Göbek taşı sekiz köşeli ve renkli mermerle yapılmıştır. Hamam, 1490 ve 1593 yıllarında onarım görmüştür.

Mahmud b. Seyyid Alt Türbesi, Şekerhoca Mescidi’nin arkasında bir sıra tuğla, bir sıra moloz taşla yapılmış, basit bir yapıdır. XV. yüzyıl sonlarında yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
Mevlevihane Türbesi, mevlevî şeyhlerinin yattığı türbe olup, sanat değeri olmayan kârgir bir türbedir.Mollaarab Camii, 1530 yılında Molla Arab tarafından yaptırılmıştır. Şehrin güneyinde aynı adla anılan semtte yer alır. ilk yapıldığında dokuz kubbeli olduğu saptanmıştır. Bugün iki kubbeli ve tek minarelidir. 1855 yılı depreminde yedi kubbesi çöken yapı bugün kullanılamayacak durumdadır. Camiin son onarım yılı 1955’tir.

Mollafenarî Camiî, XV. yüzyılda Molla Şemsüddin Mehmed Fenarî tarafından yaptırılmıştır. Bursa’nın en yüksek yerinde, kendi adıyla anılan semtte yer alır. Moloz taşla yapılmış bir yapıdır. 1606 yılında onarım görmüş, 1895 yılında depremden zarar gördüğünden yeniden iki yıl süren bir onarım görmüştür. Caminin kapısının yanında Molla Fenari’nin kölesi Kul Ahmed’in ve öteki bazı müridlerin mezarları yer alır.Molla HayaiîTürbesi, ünlü Mevlânâ Şemsüddin Ahmed b. Musa’nın türbesidir. Hayal! lakabıyla anılan bu kişi, Bursa ve iznik’te müderr islik görevlerinde bulunmuştur.Molla Hüsrev Türbesi, Hoca AH Paşa tarafından yapılmıştır.

Molla Yegân Türbesi, 1503 yılında yaptırılmıştır. Müslühiddin Türbesi’nde Fatih’in hocası Muslihiddin Mustafa Efendi yatmaktadır.Muradiye Camii, gerek plan, gerekse cephe ve dış görüntüsü ile değişik bir karakterdedir. I. Murad tarafından yaptırılmıştır. Camiin dış görünüşü, daha çok bir kervansarayı anımsatmaktadır. Dört köşe yüksek bir kasnağa oturan kubbesi ve mihrap bölümünün kilise apsisini andıran çıkıntısı, cephe duvarlarındaki tuğla hatıliı taş sıralar camie bir Bizans eseri görüntüsünü vermektedir.

Cami planı, tamamen Selçuk medreselerinin tipik örneğidir. Merkezî kubbede bulunan ve sonradan kapatılan tepe penceresi bunu doğrulamaktadır.Tek olan ve camiin kuzeydoğu köşesinde bulunan minaresi, yerden şerefe tabanına kadar 26.50 metre yüksekliktedir. Petek ve külah böiümü yıkılmıştır. Tuğlaların çeşitli tarzda konularak örülmesi ile gövdede zengin bir dekor yaratılmıştır. Çift zincir, tek zincir, iki sıra kuş gagası, balık sırtı motifi, altı sıra istalâklitle şerefeye geçilir.Cami, 1520,1563,1619,1635,1861,1869,1905,1963,1975 ve 1976 yıllarında onarım görmüştür.

Muradiye Camii,Muradiye yönünde, II. Murad tarafından yaptırılmıştır. Camiin son cemaat yerinde, dört yığma ayak ve iki granit sütun birbirine kemerlerle bağlanmıştır, iki yan çapraz tonozla, diğerleri sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş kubbelerle örtülüdür.Yapı, iki büyük kubbe ve yanlarda kubbe ile örtülü geniş birer tabhane oluşmaktadır. Kapı ve plastlar mermerle kaplıdır. Duvarlar üç sıra tuğla, bir sıra moloz taş ve birer dikey tuğla ile örülmüştür. Doğu ve batıda bulunan kapılar, XX. yüzyılda yapılan onarımlarla açılmıştır. Camiîn iki yanda birer minaresi vardır. Cami, 1594,1623, 1628, 1715, 1781, 1790, 1844, 1849, 1855, 1896, 1902 ve 1903 yıllarında önemli onarımlar görmüştür.Muradiye Hamamı, II. Murad tarafından, Muradiye Medresesi’nin batısında yaptırılmıştır. Soğukluk, sekizgen çift kasnağa oturan kiremitli kubbe ile örtülüdür. Sade bir yapıda olan hamam, 1523, 1634, 1742 yıllarında onarım görmüştür.

Muradiye İmareti ise, İt. Murad tarafından, Muradiye Camii’nin kuzey doğusunda yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı salona fırın, ocak ve su kaynağı bağlıdır. Yakın tarihe kadar bir bölümü yıkık, öteki bölümü dükkânlarla çevrili imarette, 1975 -1976 yıllarında, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarım çalışmalarına başlanmıştır.İslamiyetten sonra Türk toplumunda görülen dinî amaçlarla kurulmuş olan tekkeler, Cumhuriyetin ilanından sonra kaldırılmıştır. Bursa’da bulunan belli başlı tekkeler şunlardır Orhan Gazi’nin emriyle yaptırılan “Abdalmurad Tekkesi” ve “Abdalmuşa” tekkesi ile Bursa’ya ilk gelenlerden olan Seyyid Nasır adına yaptırılan zaviyedir.Birçok sıcak su kaynakları bulunan Bursa, daha Romalılar döneminde bir kaplıca merkezi olmuştur. Şehirdeki temizlik ve sıhhat kuruluşlarını, kaplıcalar ve hamamlar olarak ikiye ayırmak mümkündür.

Muradiye Medresesi, XV. yüzyılın başlarında II. Murad tarafından yaptırılmış olup, Muradiye Camii’nin 40 metre batısında yer alır. Ortadan avluya, kuzeydeki eyvandan girilir. Avlunun çevresindeki oniki revak ayağından ikisi mermer sütundur. Ötekiler tuğladan örülmüştür. Hücreler çapraz tonozla örtülüdür. 1603 ve 1950 yıllarında onarım gören yapı, bugün Verem Savaş Dispanseri olarak kullanılmaktadır.

Bursa şehrinde Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk altı padişahının türbeleri bulunmaktadır, ilk ikisi dışında, ötekiler hemen hemen asıl yapı karakterini korumaktadır. Şehir aynı zamanda, Mevlûd yazarı Süleyman Çelebi ve perde oyuncusu Karagöz’ün de ebedî istirahatgahı olmuştur.Muradiye Türbesi; II. Murad tarafından Muradiye Camii yanında yaptırılmıştır. II. Murad‘ın dışında, Cem Sultan, Mustafa Sultan, Fatih’i dünyaya getiren Ebe Kadın’ın hazireleri buradadır. Türbe, kare planlıdır. Orta bölümü dört ayak ve dört sütun üzerindeki kubbeden oluşmaktadır. II. Murad‘ın vasiyesi üzerine, kubbenin kilit taşı denilen merkezindeki taş, yerine konulmamıştır. Bu daire biçimindeki açık yerden gökyüzü görülür. Türbe, 1743, 1781,1790,1844 e 1908 yıllarında onarım görmüştür.

Mükrimehatun Türbesi, 1515 yılında Şehinşah’ın eşi, Mükrime Hatun için yaptırılmıştır. Giriş kesem taştan yapılmış, küçük eyvanlıdır. Kapı mermer söveli ve kemerlidir, içi kare planlıdır. Üstü sekiz köşeli kasnak kurşun kaplı bir kubbe ile örtülüdür. Basit mihraplı türbe, XVI. yüzyılda çok renkli kalem işçiliği ile geometrik, arabesk, asılmış kandiller, bir dizi âyetlerle baştan başa dekore edilmiştir. Güneydeki ve ortadaki sandukalar mermerdir.Birincisi Şehzade Alemşah’ın kızı Fatma Hatun‘a, ortadaki Mükrime Hatun’a, kuzeydeki II. Bayezid‘in oğlu Şehzade Korkud’a aittir.Nalbantoğlu Camii, II. Murad devrinde, Nalbantbaşı olan bir kişi tarafından yaptırılmış, 1777 yılında yapıya minber eklenerek camie çevrilmiştir. Revakın yanları kapalıdır ve üzeri, yanlarda çapraz, ortada yuvarlak tonozlarla örtülmüştür. Tuğla ile işlenmiş minarenin şerefesi beş sıra istalaktitlidir. Ayrıca birbirine geçirilme on iki köşeli geometrik motiflerle süslü bilezik, dikkati çeker.

Nalıncılar Hamamı, I. Murad tarafından 1364-1365 yıllarında yaptırılmıştır. “Hüdâvendigâr”, “Postalcılar”, “Gaile Pazarı”, “Tahıl Pazarı” ve “Nalıncılar” adlarını almıştır. Bugün yıkık bir durumdadır. Kadınlar bölümü ortadan kalkmak üzeredir. Erkekler bölümünün on iki köşeli kasnağa oturmakta olan giriş ve soğukluk kubbesi çökmüştür.Nasuhpaşa Hamamı, Sadrazam Mesih Mehmed Paşa tarafından 1477 yılında yaptırılmıştır. Set başı Köprüsü’ne giden yolda yer alır. Kadınlar bölümü 1588 yılında yıktırılmıştır. Soğukluk, sekizgen kasnağa oturan büyük bir kubbe ile örtülüdür. Köşe trompları püskül ve bademli istalâktitlerle süslenmiştir. Sıcaklık altıgen planlıdır. Bu bölümde beş eyvan görülür.

Orhan Camii, Orhan Gazi tarafından Bursa’da yaptırılan iki camiden ilki olup, eskiden İç Kale’de bulunurdu (1337). Camiden bugün bir iz yoktur; yalnız kilisenin bir bölümü olan ve 1855’te yeniden yapılan türbe durmaktadır. Orhan Gazi, babası Osman Gazi’nin Hagios Elios veya Hagios loannes, veya Davul adlı manastırda vaftiz bölümü olduğu sanılan Gümüşlü Kümbet’te gömülü olması sebebiyle, yanına bu cami kiliseden çevrilmiştir. Yirmi yıl sonra da kendisi bu camiye gömülmüştür. Caminin ilk yapısı hakkında kesin bir bilgi yoktur. 1809 yılında onarım gören yapı aynı yerdeki medrese ile birlikte onarılmıştır. Orhan Davulu denilen kırmızı kılıflı büyük davul, camiin bir Tak’ında asılıdır. Bu davul, Osmanlı Devleti’nde çalınan ilk davuldur.

Orhan Camii, Orhan Gazi tarafından yaptırılan ikinci camidir (1339). Karaman oğulları’nın istilasında yıkılan camiyi, 1417’de Çelebi Sultan Mehmed onartmıştır. 1865 yılında yeniden onarılan ve daha sonra depremden zarar gören yapı II. Abdülhamid‘in emriyle 1904 yılında tekrar onarılmıştır.Camiie, beş bölmeli bir son cemaat yerinden girilir. Son cemaat yeri, üç ortagözlü kubbeli, yan gözleri aynalı çapraz tonozla örtülüdür. Yapıözelliği bakımından cami, tabhaneli planın ilk uygulanıldığı yapılardandır.Kıble, dikdörtgeni kareye dönüştüren kemerler üzerine oturtulur.

Kubbesi dışarıdan sekizgen kasnaklarla çevrilidir. Minaresi yenidir. Beden duvarları kirpi saçaklarla biten tuğla hatıllı kaba moloz taştan yapılmıştır.Orhangazi Hamamı, XVI. yüzyılda Orhan Gazi tarafından yaptırılmış olup, Osmanlıların ilk çifte hamamıdır. Hamamın geliri Tophane’de bulunan, bugün yıkılmış olan medreseye vakfedilmiştir. Hamamın soğukluk ve ılıklık bölümleri kubbe ile örtülüdür. 1958 yılında yapılan onarımlarla hamam, çarşı şekline sokulmuş, göbek taşı kaldırılmış, kubbe, kasnak ve saçaklar aslına uygun olarak işlenmiştir. Hamam, 1584, 1678 ve 1962 yıllarında önemli onarımlar görmüştür.

Orhangazi Türbesi, Hagios Elios Kilisesi kalıntısının üzerine yapılan, Bursa Fatihi Orhan Gazi‘ye ait türbedir. Tophane’de, park girişinin sağındadır. Kenarları kare bir plan üzerine oturtulmuştur. Orhan Gazi’nin ortadaki sandukasının çevresi dökme pirinç parmaklıklarla çevrilidir. Kuzeyinde Cem Sultan’ın oğlu Abdullah’ın mezarı ve adları öğrenilemeyen on dört mezar daha vardır.Osmangazi Türbesi (Gümüşlü Kümbet), Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey’in (Ölm. 1326) türbesidir. Topane’de park girişinin solundadır. Sekizgen plana uygun olarak yapılmıştır. Ortada sedef kakmalı görkemli ahşap sanduka yer alır. Solunda oğlu Alâeddin Bey, onun yanında Hüdâvendigâr’ın oğlu Savcı Bey, sağında Aspurca Hatun’un oğlu İbrahim Bey ile adları bilinmeyen on iki mezar vardır. 1855 yılında yıkılan türbe, Sultan Abdülaziz tarafından, 1863 yılında yeniden yaptırılmıştır.

Parsbey Türbesi, II. Murad devrinde yaşamış, zaviye sahibi Pars Bey’e aittir. Bursalılarca “Pak Sultan” adı ile anılan Pars Bey, Abdullah oğlu Bedreddin Bey’dir. Türbe, Şehreküstü Camii bitişiğinde, kârgir duvarlı, ahşap bir yapıdır.Reyhanpaşa Hamamı, II. Mahmud‘un ricali Reyhan Paşa tarafından 1430 yılında yaptırılmış olup, Cumhuriyet Caddesi üzerinde yer alır.
Saraylılar Türbesi, Muradiye Camii’nin doğusunda, etrafı açık olan türbedir. Cariyeler için.yaptırılmıştır. Üç sıra tuğla, bir sıra kesme taş ve aralarında dikey tuğlalarla örtülmüş, birbirine sivri kemerlerle bağlanmış sekiz ayağın taşıdığı, kare planlı türbenin üstünü sekizgen prizma bir külah örtmektedir.

Sittîhatun (Kanberler) Mescidi, 1459 yılında Oruç Bey’in kızı SittiHatun tarafından yaptırılmış olup Tatarlık Köprüsü’nün batısında yer alır. Kare planda yapılan iç mescit, baklavalı kuşağa oturan kubbe ile örtülüdür. Yanlarda sütunları olan mihrap, yüksek, istalâktitli ve zengin çerçevelidir. Mescidin tek minaresi batıdadır.Süleyman Çelebi mezarı, Vezir Ahmed Paşa’nın oğlu ve Mevlûd yazarı Süleyman Çelebi’ye aittir. (1422). Bursalı olan Süleyman Çelebi, Yıldırım Bayezid devrinde Ulucami imamlığı yapmış ve 1409 yılında “Mevlûd”ü yazmıştır.Mezarı Çekirge’ye giden caddenin solunda, şimdi Orman Dinlenme Yeri’nin bitişik “Dağınık Selviler”olarak bilinen yerdedir.

Selçukhatun Mescidi, Çelebi Mehmed’in kızı Selçuk Hatun tarafından 1450 yılında yaptırılmıştır. Revak bölümü üç gözden oluşmaktadır.Şehadet Camii, I. Murad tarafından 1365 yılında yaptırılmıştır. İlk yapıldığında payeli ve Ulucami tipinde olan yapı, 1843 yılında onarım gördü. Ardından 1855 yılında depremde yıkıldı ve 1892 yılında Mahmud Celâleddin tarafından, bu günkü şekliyle yeniden yaptırıldıktan sonra 1899 yılında onarım gördü. Önceleri üç sahınlı, yan sarımları tonozla, orta şahını iki büyük kubbe ile örtülü, son cemaat yeri dört küçük kubbe ile kaplı iken bugün sadece iki büyük kubbe ile örtülü 31 x 17 metre genişliğindeki orta şahından oluşmaktadır. Duvarlar, üç sıra tuğla, bir sıra kesme taşla örülmüştür. Bugün kesme taşlı zarif minaresi, büyük kemer ve bunların altındaki ikişer penceresi ve üç tarafında birer kapısı ile dikkati çekmektedir.

Şehzade Mahmud Türbesi, sekiz zid’in oğlu Şehzade Ahmed için yaptırılmıştır. Kurşunla kaplı bir kubbe ile örtülüdür. Kuzeyde, dört mermer ayağa oturtulmuş küçük bir revaktan geçilerek türbeye girilmektedir. Sandukalar, II. Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmed (7573) Şehzade Mehmed, oğlu Şehzade Şehinşah (7577), eşi Bülbül Hatun, Şehzade Ahmed’in kızı Kamer Sultan ve II. Bayezid‘in kızı Sofu Sultan’a aittir.Şehzade Mahmud türbesi, sekiz köşeli, çift kirpi saçaklı üzeri kurşun kaplı bir kubbe ile örtülüdür. Duvarlar üç sıra tuğla, bir sıra kesme taşla örülmüştür. Ufak bir revaktan geçilerek türbeye girilir. II. Bayezid‘in oğlu Şehzade Mahmud’a aittir.

Şehzade Mustafa Türbesi, Kanunî’nin oğlu Mustafa için yaptırılmıştır. Sekiz köşeli gövde kurşunla kaplı kubbe ile örtülüdür. Türbeyi 1555 yılında Süleymanoğlu Şah Selim’in yaptırdığı kayıtlıdır.Yeşil Türbe, Bursa‘nın doğusunda, Yeşil Cami’nin yanında Çelebi Sultan Mehmed‘e aittir. Çelebi Mehmed Külliyesi’nin cami, medrese ve imaretinden daha yüksek ve kente hakim bir bölgesindedir. 1421 yılında yaptırılmış olup sekiz köşeli yapıdır. Türbenin kasnağa kadar olan yüksekliği 12 metredir. Türbe, adını, içerde 3 metre yüksekliğe kadar duvarları kaplayan koyu yeşil çinilerden alır. Sonraları kaybolan bu çinilerin yerini XIX. yüzyılda firuze mavisi çiniler aldı. Türbe, 1674, 1764,1864,1867 ve 1904 yıllarında onarım gördü. Son kez 1941-1943 yıllarında restore edildi.

Şerafeddin paşa Camii, II. Murad devrinde Şerafeddin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Orijinal revakı yıkılmış, ahşap direklere oturan bir çatı ile kaplıdır, iç bölüm, kenarları sekiz metre olan kare planlıdır. Bademli, baklavalı kuşağa sekiz köşeli kasnak üzerine de kurşun kaplı kubbe ile oturtulmuştur. Minarenin tabanı taş ve tuğla, gövdesi sadece tuğla ile silindir biçiminde örülmüştür. Cami 1694 ve 1758 yıllarında onarım görmüştür.

Şirin hatun Türbesi, XV. yüzyılın sonlarında yapılmıştır. II. Bayezid‘in eşi, Şirin Hatun‘a aittir. Giriş bölümü küçük eyvanlıdır. İstalaktitleri dökülmüştür. Kare plana uygun olarak yapılmıştır. Kubbe dört pencereli, sekiz köşeli bir kasnağa oturtulmuştur. Mermerden yapılmış üç sanduka, güneyde Ayin şah Sultan’ın annesi, Şehzade Abdullah’ın eşi Ferahşah Sultan, ortada II. Bayezid‘in eşi, Şehzade Abdullah’ın annesi Şirin Hatun ve Şehzade Abdullah’ın kızı Ayin şah Sultan’a aittir.Tavukpazar Hamamı, II. Murad tarafından XV. yüzyılın başlarında yaptırılmıştır. Pirinç Han’ın bitişiğinde yer alır. Çift hamamdır.

Bursa

Bursa

Kadınlar bölümü, erkekler bölümüne göre daha yıkık durumdadır. Kubbeler, baklavalı kuşak, üçgen dizileri ve istalaktitlerle oturtulmuştur.Erkeklerin ılıklığı, sekiz köşeli kasnağa oturan bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe kuşağı, ortası bademli, köşeleri altı sıra istalaktitli olarak yapılmıştır.Hamam,1479,1524,1616,1631 ve 1818 yıllarında onarım görmüştür.

Tuz pazarı Camii, 1479 yılında Kara Ali Bey tarafından yaptırılmıştır. Cephesindeki revak, ayaklar ile eşit aralıklıüç göze ayrılmıştır. Yanlar tonoz, orta istalaktitli kubbe ile örtülüdür. Camiin giriş kapısı doğudadır. Kare planlı olan iç bölüm, baklavalı kuşağa oturan kurşun kaplı kubbe ile örtülüdür. Ön dört pencere ile aydınlatılır. Mihrap altı sıra istalâktitlidir. Güneydeki minarenin tuğla işçiliği çok başarılıdır’.

Atatürk Caddesi üzerinde yer alan Ulucami’nin yapımına Yıldırım Bayezid zamanında, Niğbolu Zaferi’nden sonra (7399; yılında başlanmış ve minberdeki yazıta göre, I. Mehmed devrinde tamamlanmıştır. Ayaklar üzerine dayandırılan kubbelerle örtülen caminin benzerlerine, Ani, Van, Edirne, Filibe ve İstanbul Atik Ali Paşa (Zincirlikuyu)’da ve Piyale Paşa camilerinde rastlanır.Üç sıra dörder eşit ayakla mekân yirmi beş kareye bölünmüştür. Bunların her biri iki yönde sivri kemerlerle birbirine bağlanmış ve ortada kalan yirmi kare mekân 10.60 metre çapında kubbelerle örtülmüştür.

Paye ve sütunlu düz çatı ile örtülen Selçuklu camilerin kubbeli düzenine çevrilmiş ilk örneğidir. Sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yılında yapılmıştır. Cami duvarlarının dış yüzleri, ortalama niş biçiminde kitabelere bölünmüş olup bu kemerli nişlerin genişliği iç kemerlerle aynıdır. Biri kuzeydoğu köşesinde, diğer kuzeybatıda olmak üzere iki minaresi vardır. Minarelerin tabanı mermer, gövdeleri tuğladır. Kuzeybatı köşesindeki minare, cami ile birlikte yapılmıştır. Moğol Şeyh Bedreddin tarafından 1403 yılında ve Karamanoğlu Mehmed Bey’in Bursa Kuşatması (7473) sırasında yaptırılmıştır. 1855 depreminde zarar görünce hemen onarımına başlanarak 1858 yılında onarımı tamamlanmıştır.

Döşemeleri ise 1869 yılında yapılmıştır. 1494,1503,1511,1563,1670,1727, 1732,1740,1742 yıllarında da onarılarak kalın bir sıva tabakasıyla örtülmüş, geniş çaptaki kalem işçiliği ile caminin sade havası değiştirilmiştir. Ünlü hattatların kalemlerinden çıkan yazılar bugün duvarları süslemektedir.Cumhuriyet döneminde 1951-1959 yılları arasında büyük onarım görmüştür.
Ulucami Hamamı, Bursa’nın en eski hamamıdır. Giriş holüüzerinde bir hela bulunmaktadır. Karşıdaki bir kapıdan iç hamam bölümüne girilir. Burası, yıkanma hücreleri ile çevrelenmiştir.

Umurbey Camii (Namazgah), Kata Timurtaş Paşa’ntn oğlu Umurbey tarafından yaptırılmıştır (1449-1450). Mihrap duvarı, yan korkulukları, iki minberi, kapıları, döşemeleri beyaz mermerden yapılmıştır. Eskiden beş giriş kapısının bulunduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bugün batıdaki minber zamanımıza kadar sağlam kalabilmiştir. Sekiz köşeli külahı, taçlı kapı sövesi ve basamakları ayakta olmakla beraber doğudakinin sadece iki yanı kalmıştır. Son cemaat yeri korint tarzı başlıklar olan dört mermer sütuna oturan ahşap çatı ile örtülüdür.

Yanları duvarlarla kaplıdır. Camiin içi ahşap çatı ile kapatılmıştır. Mihrabın iki yanında kalın sütunlar ve beş sıra istalâktitli yaşmak görülür. Duvarlar üç sıra tuğla, bir sıra kesme taş ve aralarında dikey tuğlalarla örülmüştür. Batıdaki minare sekiz köşeli ve kitabeli bir tabana oturtulmuş tuğla bir gövde ve altı sıra testere dişli şerefeden oluşmaktadır. Korkuluğu oymalı mermerdir. 1627-1628,1795 ve 1825,1898 yıllarında onarım görmüştür.

Umurbey Hamamı, II. Murad devrinde Timurtaş Paşa’nın oğlu Umur Bey tarafından yaptırılmış olup, Umurbey Cami’nin güneyinde yer alır. Soğukluk, sekiz köşeli bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Buradan, ılıklı kayedi basamaklı bir merdivenle çıkılır. Göbek taşının üzeri bir kubbe ile örtülüdür.Umurbey Türbesi, 1461 yılında ölen Umur Bey’e aittir. Umurbey Camii’nin güneyinde mihrap duvarına dört metre uzaklıkta yer alır. Kenarları 4.6 metre olan kare plana uygun olarak yapılmıştır.

Yeşil imaret de Çelebi Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Camiin güneydoğusunda, Emir sultan’a giden yolun dönemecindedir. Oldukçaharap olup, çatısı yıkılmıştır. Bugün imaret ve yemekhane bölümlerine ait duvarlar ve mutfak ayakta kalmıştır. Bu yapı 1812 yılında onarım görmüştür. Medresenin yakınında oldukça önemli bir yapı olduğu halde bugün mevcut olmayan Yeşil Han vardı.

Yeşil Medrese, Sultan Çelebi Mehmed devrinde 1415 yılında yaptırılmıştır. Yeşil Cami ile arasında 95 metre açıklık vardır. Aynı yüzeyde yapılmıştır. Büyük ve yüksek bir açık eyvan dershanesi, iki küçük yan eyvanı, biri büyük, on üç hücresi bulunmaktadır.Cepheler ve revak yüzleri moloz taş ve tuğla ile yapılmıştır. Dershanenin kubbesi, sekiz köşeli baklavalı bir kuşak üzerine oturur, köşeler düz ve istalâktitlidir. Köşelerinde güzel püsküller vardır. Hücrelerin çatısı ahşaptır ve kiremitle örtülüdür. Medresenin kapısı, sivri kemerli eyvan biçimindedir. Derinlemesine.çapraz tonozla örtülüdür. 1893 yılında onarım gören yapı, bugün müze olarak kullanılmaktadır.

Yeşil Türbe, 1421 yılında I. Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Dış görünüşü ile sekiz yüzlü, çini kaplı, her yüzünde mermer pencere ve panoludur. Dıştan tek katlı bir türbe gibi görünmekte ise de lahitlerin bulunduğu salonun altında her mezar için ayrı olmak üzere tonozlarla bölünmüş mezarlar salonu vardır. Türbe adını, içinde kubbe kasnağına kadar yükselen ve sekiz köşeli plan halinde kesilmiş çinilerle süslü duvarlarından alır. Alt pencerelerin söğeleri dört köşeli, dar, kıvrık dal ve çiçek motifleriyle süslenmiş çinilerle kaplıdır. Eskiden tümüyle çiniden yapılan dış sivri kemer, mimar Parville tarafından mermer olarak yenilenmiştir. Türbenin mimarı Hacı İvaz Paşa, ahşap oymacı Tebrizli Ahmed bin Hacı Ali, kalem işçiliği nakkaşı İlyas oğlu Nakkaş Ali, çinici Mehmed Mecnûn’dur. Yapı, 1623, 1645, 1684, 1768, 1770, 1775, 1812, 1818, 1825,1863,1907,1941,1943 yıllarında onarım görmüştür.Yılanlı(Hanım Kızlar) Türbe, Muradiye’ye giden yol üzerinde bulunur. Türbe kare planlıdır, ilk yapıldığında kubbe ile örtülü olan türbe bugün çatıyla kaplanmış ve duvarları yükseltilmiştir, içinde dört sanduka vardır.

Osmanlı dönemi toplumsal hayatının bir bölümünü yansıtan, sosyal amaçlı kuruluşlar olarak, bugün özelliklerini yitirmiş durumda bulunan Hüdâvendigâr İmareti ve Muradiye imareti anılmaya değer.Yıldırım Camii, Bursa’nın doğusunda Yıldırım Bayezid tarafından yapımına başlatılmış, Timur saldırısı sırasında (1402) yarım kaldığı için Musa Çelebi tarafından tamamlanmıştır. Cami iki yanındaki tabhaneleri ile bu tip camilere örnektir. Taş işçiliği, devrinin en güzel ürünlerini bu camide vermiştir. Ön cephesinde yer alan ayaklar ve bunları bağlayan kemerler kurşunî renkli mermerden yığma olarak yapılmıştır. Revak beş tane kubbe ile örtülüdür. Zengin istalâktitli ve sivri tonozla örtülüdür. Merkez kubbesi yüksektir. Duvarlar kesme taşlarla kaplıdır. Camiin iki minaresi de lodos ve deprem yüzünden yıkılmış, yakın tarihte betondan yeni bir minare eklenmiştir.

Yapı 1563,1575,1617,1635,1640, 1649, 1669, 1671, 1825, 1847, 1867 yıllarında önemli onarımlar görmüş, 1885 yılı depreminden sonra 1886,1893,1894,1898,1899 yıllarında onarılarak bugünkü halini almış, 1906 yılında ise halıları yenilenmiştir.Yıldırım Dârüşşifası, 1390-1394 yılları arasında Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan ilk Osmanlı hastanesidir. Camiih doğusunda yer alır. Akıl ve sinir hastalıklarının da hastanede iyileştirilmesine çalışıldığı bilinmektedir. 1855 yılı depreminde hasar görmüş, bir süre baruthane olarak kullanılmıştır. Yapı, 1617,1649,1669,1671 yıllarında onarılmasına rağmen bugün yıkık durumdadır.

Yıldırım Hamamı, Yıldırım Bayezid Camii’nin batısında yer alır. Küçük ve tek olan hamamın soğukluğu kare biçimindedir. 1605 ve 1671 yıllarında onarım görmüştür.
Yıldırım Medresesi, 1399 yılında Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış olup camiin kuzeybatısında yer alır. 3 metre genişliğindeki kapıdan ortası kubbeli üç revak bölümüne, oradan taş ve tuğla ile örülü ayakların taşıdığı ve uzunlamasına tonozla örtülü yan revaklarla geçilir. Yapının cephesi kesme taştan, yan duvarları tuğla ve taştandır. 1640, 1649, 1669, 1971, 1825, 1886 ve 1948 yıllarında yapılan geniş çaplı yapı bir onarımla günümüzde medrese, dispanser olarak kullanılmaktadır.

Yıldırım Türbesi, 1406 yılında Yıldırım Bayezid‘in oğlu Emir Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Bina Emini, Ali b. Hüseyin’dir.10.5 metre kenarları olan kare plana uygun olarak yapılmıştır. Önde, üç küçük kubbenin örttüğü revak bölümü görülür. Türbe girişi mermerle kaplıdır. Duvarlar iki sıra tuğla, bir sıra taşla işlenmiştir. Türbede, ortada Yıldırım Bayezid, sağında oğlu Isa Çelebi, solunda bir hanımı ve ayak ucunda kim oldukları bilinmeyen iki kadının sandukaları vardır. Zemin tuğla ile kaplanmıştır.Yıldırım Bayezid öldüğünde, geçici olarak Akşehir’de, Şeyh Mehmed Hayranî Türbesi’ne gömülmüş, oğlu Musa daha sonra babasının mezarını Bursa’ya naklettirmiştir. 1413 yılında Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’yı kuşatmış, başaramayınca Yıldırım Bayezid‘in kemiklerini mezardan çıkartarak yaktırmıştır. Türbe, 1649, 1669, 1825, 1878 ve 1886 yıllarında onarım görmüştür.

Yiğitköhne Mescidi, 1449 yılından önce Yiğitoğlu Hacı Ali tarafından yaptırılmış olup Cumhuriyet Caddesi ile Yeniyol’un kesiştikleri kavşakta yer alır. Minaresi sekiz köşeli, tabanı silindirik gövdeli ve dört testere dişi ile yapılmış şerefelidir.Üftade Camii, Üftade tarafından yaptırılmış ve 1855 depreminde yıkıldığı için 1869 yılında Serasker Rıza Paşa tarafından yeniden yaptırılmıştır. Son cemaat yeri dört ayaklı, önde üç,yanlarında birer olmak üzere beş kemerle birbirine bağlanmıştır. Üstü, ortada büyük, yanlarda küçük üç kubbe ile örtülüdür. Kemerler üzerine sekiz köşeli ve sekiz pencereli yüksek kasnak oturtularak bir kubbe ile örtülmüştür. Mihrap istalâktitlidir. 1892 yılında onarım gören yapı, 1969 yılında da Cami Derneği’nce onarılmıştır. Üftade Türbesi, 1580 yılında ölen Uftade’ye aittir. Üftade Camii’nin doğusunda yer alır, kare planlıdır. 1869 yılında Rıza Paşa tarafından yenilenmiştir.

Üftade Tekkesi, Kanunî Sultan Süleyman devrinde yapılmış olup, tekke, mescid ve ev olarak kullanılmaktaydı. Kuzgunluk semtinde, büyük kestaneliğin dibinde yer alan ahşap bir evdir. Alçak bir minaresi vardır. Zemin katı evin odalarına ayrılmıştır. Üst katında semahane, bunun güneyinde mescit bulunur. Tekkenin çilehanesi altta küçük bir odadır. Burada dışı teneke kaplı bir tahta sandık içinde Hz. Üftade’nin kavuğu, nalınları ve yeleği saklanmaktadır. Bu evde uzun süre Hz. Üftade’nin torunları oturmuştur.

Veled-i Harîr Mescidi, XV. yüzyıl sonlarında Akbıyık Efendi adına ipekoğlu Hoca Dursun tarafından yaptırılmıştır. Bu yapının revak bölümü, ortada dar, yanlarda geniş kemerli üç göze ayrılmıştır. Kalkan duvarı yüksektir.Veled-i Yaniç Mescidi, Yaniçoğlu Mahmud Çelebi tarafından 1440 yılında yaptırılmış olup, Ortapazar Caddesi’nden, Çırağbey Sokağı’na çıkan yolda yer alır. Sekiz köşeli kasnağa oturan kubbe ile örtülüdür.

Yeşil Cami, Çelebi Sultan Mehmed tarafından başlattırılmış(1413-1421) ve duvar nakışlarıyla çinileri ölümünden sonra tamamlanmıştır (1424). Mavimtrak yeşil çinilerinden dolayı bu adı alan yapının mimari Hacı ivaz, çini ustasıMehmed Mecnûn, nakış ustası ivaz Ali bin Ali, tahta işçisi Tebrizli Ahmed’dir.Yapı dikdörtgen bir plan üzerine düzenlenmiş, tabhaneli cami tipindedir. Mermerden yapılan ön cephe, yepyeni bir mimarî anlayış karşısında bulunulduğunu gösterir. Bu ön cephenin ortasında yazı, hataîve rûmîşeritlerin çevrelediği, mukârnasların ve filiz kıvrımlarının zenginleştirdiği görkemli portal yer alır ki, bunun da her yanında iki sıra halinde ve her biri belirli silmelerle dikdörtgen çerçeveler içine alınmış dört pencere vardır. Cephenin ortasındaki cümle kapısından girilince sağda ve solda birer dehlize rastlanır. Bu dehlizlerden birer dar merdivenle hünkâr dairesine çıkılır. Burada padişahın cemaatle namaz kılmasına yarayan hünkâr mahfili bulunmaktadır. Bu mahfilin içi ve kenarları çok güzel çinilerle kaplanmıştır. Caminin içi bir dikdörtgen üzerinde arka arkaya yer almış 12.50 metre çapında iki kubbe ile, yanlarda yer alan üçer odadan oluşur.

Cami içindeki bütün duvarlar yerden itibaren insan boyunca altı köşeli, koyu yeşil, açık ve koyu mavi renkte çinilerle kaplıdır. Mavi zemin üzerine beyaz celî yazıları olan çiniden bir su devam eder. Hünkâr mahfilinin duvarları mavi ve yeşil zemin üzerine, birbirine dolanmış kıvrık kabartma dallarla, tavanı da stilindeki desenlerinin oluşturduğu büyük bir rozasla süslüdür. Camiin minaresi yenidir. Yapının 1552, 1573, 1617, 1623, 1635, 1670, 1684, 1743, 1770, 1773, 1793, 1818, 1825, 1844, 1863, 1867, 1895, 1897, 1899 yıllarında çeşitli onarımlar geçirdiği seriye sicillerinden tespit edilmiştir.

Yeşil Hamam, Fatih devrinde Bedreddin, Köse Türbedar veya Köse Ali Paşa tarafından yapıldığı sanılır. 1480 yıllarında yaptırılmış olup, Yeşil Türbe’nin batısında yer alır. Soğukluğun kubbesi sekiz köşeli bir kasnağa oturtulmuştur. Buradan tek kubbeli ve yanları tonozla örtülü, eyvanlı göbek taşına geçilir.Bursa’da kaplıcalar doğaldırlar. Buralarda sıcak sular havuzlarda toplanarak veya musluklardan akıtılarak kullanılır. Bizanslılar devrinde doğal sıcak su dolu havuzlara girilmekteydi. Türkler ise, bu cins havuzlardan başka, yıkanmak için ayrıca hamamlar yapmışlardır. Kaplıcaların şifalı suyu Uludağ’ın kuzey eteğinden çıkmaktadır. Dağ, Bursa ve yöresindeki termal ve mineral şifalı kaynaklar için bir su deposu gibidir. Kaplıca tipi hamamlar, I. Murad tarafından onarılan (yaklaşık 1360) Bizans işi Eski Kaplıca, tümüyle Türk üslûp ve tekniğiyle yapılan Yeni Kaplıca ve Büyük Kükürtlü hamamlarıdır.

Çekirge bölgesi kaplıcalarının zengin bir tarihi vardır, imparatorluk ikiye ayrılmadan önce Romalılar tarafından, ikiye ayrıldıktan sonra Bizanslılar tarafından işletilmiştir. Selçuklular ve, Osmanlılar burayı almışlar ve XIV. yüzyıldan sonra Çekirge Türklerin eline geçmiştir. Bölgede Osmanlılar döneminde yaptırılan hamamlar, Çekirge Hamamı, Servinaz Banyoları, Gönlüferah ve Balçık hamamlarıdır.

Eski Kaplıca, Bursa’nın enbüyük ve en eski hamamıdır. 1389 yılında I. Murad tarafından, Bizanslılara ait kalıntıların üzerine çift hamam olarak yaptırılmıştır. 1511 yılında II. Bayezid soğukluk bölümünü ekletmiştir. Soğukluk iki kubbe ile örtülüdür. Ortada ufak bir havuz bulunur. Bunun iki yanında yarım kubbeler görülür, ilk yapıldığında kurşunla kaplı olan çatısı 1612 yılında kiremitle kaplanmıştır.

Yeni Kaplıca’yı, Kanunî’nin veziri Rüstem Paşa, 1552 yılında yaptırmıştır. Bina Emini, Kerim Bey’dir. Soğukluk geniş ve iki kubbeyle örtülüdür. Buradan ılıklığa geçilir ve ılıklık tek kubbelidir. Sıcak bölüm ortasındaki havuz çok güzeldir. Bu havuzda yüzmek mümkündür. Sıcak su arslan ağzından akar. Sıcaklığa girişte sağlı sollu ufak kubbelerle örtülü odalardan sağdakine, halk arasında, havuza çok sıcak su aktığından dolayı“eşek terleten” denmektedir. Duvarlardaki çiniler ve yerdeki mozaikler zamanın en güzel örneklerindendir. İç hamam sekiz köşeli bir yıldız düzeni gösterir. Köşe eyvanları içeri doğru yapılarak köşelerdeki üçgenlerden halvet olarak yararlanılmıştır. 1336 yılında Orhan Bey tarafından kaplıca olarak yaptırılan hamam, XVI. yüzyılda Rüstem Paşa tarafından hamam ve kaplıcanın birleştirilmesiyle bugünkü biçimini almıştır.

Fetihten sonra büyüyen ve genişleyen kentin alışveriş merkezi olan çartılar şunlardır: XIV. yüzyılda Orhan Bey tarafından yaptırılan “Aynalı Çarşı”, Demir kapı Çarşısı, İshak Paşa Vakfı olarak yaptırılan ve 1618 yılında onarım gören Gelincik Çarşısı, “Haydarpaşa Çarşısı” ile Yıldırım Bedesteninin kuzeyinde bulunan “Sipahi Çarşısı”Kapalı çarşı, Orhan Gazi zamanında kurulan, Sahaflar ve Aktarlar çarşılarına eklenen yeni bölümden oluşur. 1957 yılında yangında yanan çarşı, yeniden daha çok katlı olarak yapıldı. Çarşının kuzeyinde bedesten yer alır. 1855 yılında deprem nedeniyle yıkılan ve üzerleri açık kalan ivazpaşa, Bakırcılar ve Gelincik çarşıları, klasik taklidi olarak yeniden yapılmıştır.

Yıldırım Bayezid Bedesteni, XIV. yüzyılın sonlarında Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış olup ilk Osmanlı bedestenidir. Ulucami’den Kapalıçarşı’ya inen yolun sağında yer alır. Altı örme ayak yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış, üzerine, on dört kubbe oturtulmuştur. Yangından önce batı kapısında “Bezzastan” yazılı olan bedesten, 1958 yangınında büyük zarar görmüş ve çöken 10 kubbesi, 1960 yılında yapılan onarımla yeniden yaptırılmıştır.

II. Murad‘ın evi, Muradiye semtinde yer alır. Alt katı bodrum olarak taş temel üzerine oturtulmuş, üst katı desteklenmek amacıyla içine ağaç direkler konulmuştur. Birinci kata, avuladan bir merdivenle çıkılır. İkinci katta, ortada bir misafir salonu, sağda yemek odası, solda yatak odası ve bitişiğinde haremler yer alır. Holün tavanı krem, yeşil, kırmızı zigzag motiflerle süslenmiştir. Yemek odasının tavanı yeşil kabartma hatlarla karelere bölünmüştür. Ortada arabesk motifli dikdörtgen bir göbek vardır. 1953 yılında onarılan ev, bugün müze durumundadır.

Transit yolu üzerinde kurulmuş olan Bursa’da, kervanların güvenlik içinde konaklamalarını sağlamak amacıyla birçok mimari önemi bulunan hanlar yapılmıştır. Planları Selçuklu tarzının gelişmiş bir örneğini oluşturur. Genellikle iki katlı, ahşap kapılı ve geniş avlulu yapılardır.Bâli Bey Hanı, Hamza Bey’in oğlu Bâli Bey tarafından yaptırılmıştır. Halen Çekirge’ye giden ana cadde üzerinde bulunan yapı, son yıllarda tamamen toprak altından çıkarılıp temizlenmiştir, iki katının büyük bir bölümü mevcut olan hanın cadde üzerindeki kısımları yok olmuştur.
Emir Hanı, Orhan Bey tarafından yaptırılmıştır. Ulucami’nin doğusunda yer alır. 1552 yılına kadar Eski Bezazistan olarak bulunan han, daha sonra Emir Han adını almıştır.

Bursa Ulu Camii

Bursa Ulu Camii

1958 yangının’da oturulamayacak duruma gelmiş, 1962-63 yıllarında yapılan onarımlarla eski görünümünü tekrar sağlamıştır. Hanın onarım gördüğü diğer yıllar, 1544, 1634, 1674 ve 1788 yıllarıdır.Fidan Hanı, Sadrazam Mehmed Ağa’nın oğlu İbrahim tarafından XV. yüzyılda yaptırılmıştır. Eskiden Mahmudpaşa Hanı olarak bilinirdi. İki avluludur. Hana çarşı tarafından girilir, ortasında bir havuz ve mescit vardır. 1561,1603,1656,1760 yıllarında onarım görmüştür.Geyve Hanı, ivaz Paşa tarafından Yeşil Camie gelir sağlamak amacıyla XV. yüzyılda yaptırılarak Çelebi Mehmed’e armağan edilmiştir. Eskiden Lonca Han denilen yapı, Demirkapı Çarşası’nda yer alır. iki katlı olup, alt katında 26, üst katında 30 oda bulunur. Dört cephesinden de giriş kapısı vardır. 1647, 1669, 1742, 1773 yıllarında onarım görmüştür.

İpek Hanı, Sultan Çelebi Mehmed tarafından Mimar Hacı ivaz Paşa’ya, Yeşil Külliyesi’ne gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Alt katta 39, üst katta 42 oda olan han, 1515, 1632, 1742,1775 yıllarında onarım görmüştür.Kapan Hanı, I. Murad tarafından yaptırılmış olup, bugün yıkık durumdadır.Koza Hanı, II. Bayezid tarafından İstanbul’daki cami ve medresesine akar olarak 1491 yılında yaptırılmış olup, Ulu cami ile Orhan Cami arasındaki alanda yer alır. Mimarı Abdullah b. Bulad Şah, inşaat emini Şücca b. Karaca’dır.Han, iki katlı bir yapıdır. Alt katta 45, üst katta 50 oda vardır. Kuzeydeki taç kapı, büyük taştan kabartma süslerle yapılmıştır. Avlunun’merkezinde mescit yer alır. Sekiz yüzlü olan bu mescit, köşelerde sekiz, ortada bir ayak üzerine oturtulmuştur. Altta bir şadırvan bulunur.

Pirinç Hanı, II. Bayezid tarafından İstanbul’da bulunan cami ve imaretine gelir sağlamak amacıyla 1508 yılında Mimar Yakubşah b. Sultanşah ve Ali b. Abdullah’a yaptırılmıştır. Hanın üst katı hasara uğramıştır. Doğuya açılan kabartma motiflerle süslenmiş görkemli bir kapısı vardır. Odaları tonozludur. Damdaki kurşun kaplamalar XVII. yüzyılda sökülüp, yerine kiremit örtülmüştür. Yapı, 1519, 1630. 1644, 1670,1677 yıllarında onarım görmüştür.Tuz Hanı, 1457 yılında Umurbey Camii‘ne vakıf olarak yaptırılmış olup, iki katlıdır. Üstte 18, altta 17 odası vardır.

Osmanlı Türklerinin yaptıkları mimarî eserler arasında Nilüfer Suyu üzerindeki Nilüfer hatun Köprüsü ile Selçuk hatun Köprüsü Bursa’nın en önemlileridir. Nilüfer hatun Köprüsü’nden günümüze bir eser kalmamış ve yerine yeni bir köprü yapılmıştır. Selçuk Hatun’un yaptırdığı köprü, kitabesi ile birlikte sağlam kalmıştır. Köprünün ortasındaki kitabe kulesinin içindeki tarihe göre 1465 yılında yaptırılan bu eserin diğer adı Mihraplı Köprüdür.

Bursa’da bulunan diğer köprüler şunlardır: Nilüfer Çayıüzerinde, XVII. yüzyılda Abdal Çelebi tarafından yaptırılan “Acemler Köprüsü”, Gök dere üzerinde, 1433 yılında Hacı Sinan tarafından yaptırılan “Boyacıkulluğu Köprüsü”, Gökdere üzerinde, 1442 yılında, Irgandı adıyla ün salmış, Pîr Ali tarafından içinde 30 dükkanla birlikte yaptırılan “Irgandı Köprüsü” ile XIV, yüzyılda Orhan Gazi’nin eşi adına yaptırılan 53.40 metre boyunda, 5.25 metre eninde “Nilüfer hatun Köprüsü” (bu köprünün 4 gözü vardır), Çelebi Sultan Mehmed zamanında XV. yüzyılda yaptırılan Gökdere üzerindeki “Setbaşı Köprüsü”.Yukarıda sıralanan Osmanlı dönemi yapıları yanında, eğitim ve öğretim maksadıyla Hoca Yakub tarafından 1492 yılında yaptırılan “Darulkûra”, SİMİ Hatun tarafından yaptırılan “Sitti-hatun I Kanberler Mektebi” (1692 yılında onarıldı) ile Demirtaş Paşa’nın torunu Mahmud Bey tarafından yaptırılan “Mahmudbey Mektebi” anılmaya değer yapılardır.

bursa gemlik sahili

bursa gemlik sahili

Bursa Merkez

Bursa Merkez

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git