Erdek

ERDEK(Eski adları: Aptakh, Artace, Artacie, Artak, Artake, Artaki, Cyzicus, Equise, Esquilli, Esquisse).

Erdek yöresine yerleşerek buraya “Artake” veya “Artaki” adını verenlerin kimler olduğu konusunda eski yazarlardan alınan kısa bilgilerle şehrin adından başka dayanılabilen kaynak bulunmamaktadır. M.Ö. 361 yılından önce bütün Kapıdağ ile birlikte Kizikos egemenliği altına giren Erdek, daha sonra Roma ve Bizans egemenlikleri altında kaldı.

Müslüman (Arap) saldırısı sırasında bir Mesleme b. Abdülmelik orduları tarafından işgal edilen Erdek, Mysia’nın Türklerin eline geçmesi üzerine Türk Bizans mücadelesinin cereyan ettiği alanlardan biri oldu. Bizans İmparatoru’nun daveti üzerine 1304 yılında Erdek’e çıkan Katalanlar, karşılarında Karasi Bey’in kuvvetlerini buldular. Karasi Bey, Moğollardan kaçarak ülkesine sığınan Türklerle Dobruca’dan Ece Halil başbuğluğunda Anadolu’ya dönen Sarı Saltuk Türklerini Erdek yöresine yerleştirdi. Onun bu faaliyeti İmparator III. Andronikos‘u tedirgin etti ve iki hükümdar arasında 1328 yılında Pege (Biga)’ya yapılan görüşme sonunda Demir Han Bey’in Bizans şehirlerine dokunmaması kabul olundu. Erdek’in bağlı bulunduğu Aiolia ve Troas yöresi, Orhan Gazi’nin oğlu Karasi Beyi Süleyman Bey tarafından fethedildi (1399). Böylece Erdek’te Türk hakimiyeti başladı. 1345 yılından sonra, bütün Karasi Beyliğiyle birlikte Erdek de Osmanlı egemenliğine girdi. İstanbul‘un fethinden (1453) sonra teşkilatlanan Bilâd-ı Selâse kadılıklarından biri olan Galata mollalığına bağlanarak bir naip tarafından yönetildi.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Erdek’ten şöyle söz eder: Fatihi, Gazi Orhan oğlu Süleyman Paşa’dır. İlk kez Rumeli’ye bu Kapıdağı’ndan geçmişlerdir. Anadolu eyaletlerinde, Bursa şehrinde Çelebi Sultan Mehmed Vakfı mütevellisi tarafından idare olunur, İstanbul’a, Galata Mollası’na bağlı kazadır. Serdarı,kethüdayeri, emini ve muhtesibi olup müttü ve nakîbi yoktur. Şehir, deniz kıyısında işlek iskeledir. Kıblı tarafı bayırlı dağlar, üstü baştanbaşa bağlıktır. Muhtesip ağa defteri ile yirmi yedi bin dönüm bağöşrû verir. Havası ve suyu oldukça güzeldir. Buraların Hazret-i Süleyman ve Belkıs’ın gülistan yeri olduğu söylenir. Şehir,sekiz mahalledir. Eski yapı, dört köşe, kiremitli, bin adet yüksek evlerdir. Dört mihrap camii vardır, yalnız çarşı içindeki camide cuma namazı kılınır. Bir mahalle Müslüman olup diğer mahalleleri Rum’dur. Çocuk mektepleri, bir hamamı, birkaç da tüccar hanı, çarşı ve pazarı vardır. Binden fazla meyhanesi olup şarabı ile tanınmıştır. Erdek‘ten Edincik şehri görünür. Denizden on sekiz mil uzaktadır. Karadan bu Kapıdağı Boğazı’ndan çıkıp gidilir.

XIX. yüzyılın birinci yarısında, 1830 yıllarında Erdek halkı, bağcılık ve kozacılık ile tarımla uğraşır ve bir kadı ta-rafından yönetilirdi. 3 bin nüfuslu bir kasabaydı. İşlek olan limanına yalnız kayıklar uğramaktaydı.

1831 yılında Galata’ya bağlı Kapıdağı kazasından ayrılarak merkezi Bursa olan Hüdavendigar Sancağı’na katıldı, ancak merkezden uzaklığı ve diğer sebeplerle 1843 yılından sonra Kaptan paşalığa bağlı olarak yönetilen Marmara Adası kazasına bağlandı. Aynı yıl içinde, ikinci bir değişiklik yapıldı ve bu kez, evvelce Marmara Adası Kaymakamlığına bağlanan kazalardan Erdek kazası, merkezi bir konumda bulunduğundan Nezâret-i ahalî ve sair kazalar misillû müdir tayini ile makarrai kaymakamlığa mezkûr Erdek kazasına nakli  konusu Meclis-i Muhasebe-i Maliye’ce görüşülerek kabul edildi. Bu kanunla, Erdek, sancak kaymakamlığı veya liva merkezi mevkiine yükseldi, çevresindeki kazalar Erdek’e bağlandı. O yılarda İmralı Adası’nın da Erdek’e bağlı olduğunu gösteren belgeler vardır. Marmara Kaymakamlığına bağlanan Erdek; 1843’te kaza merkezi yapılmış, 1846 yılında yayınlanan ilk devlet salnamesinde hüdavendigar livaları arasında yer almıştır.

Bu kaza 1851 yılında Karasi Sancağı’na bağlandı. Karasi o tarihte Manisa’ya bağlı bir sancaktı. 1861 yılında kaza merkezinden binin üzerinde evin bulunduğu bilinmektedir. Erdek Katedrali’nin yapımı bu dönemde son bulmuş ve inşaat için bir milyon dokuz yüz bin kuruş masraf yapılmıştı.

1873 yılında Hüdavendigâr, Salnamesinde Erdek kazasına bağlı müdürlükler şunlardı: Bandırma, Edincik, Gönen, Manyas, Paşalimanı, Kapıdağı, Marmara, Emirali (İmrali) ceziresi.

1877 yılına ait salnamede, Erdek ve Bandırma kazaları arasında rekabetin başladığı göze çarpmaktadır, çünkü bu tarihte Bandırma da bir kaymakamlık merkezi olmuş ve Edincik, Gönen, Manyas müdürlükleri buraya bağlanmıştır.

1887 yılında Emirali Adası Erdek’ten ayrılarak Bandırma’ya bağlanmış, Gönen, kaymakamlık haline gelmiştir.Karasi, 1888 yılında (Nisan) bağımsız vilayet halinden çıkıp tekrar Hüdavendigâr vilayetine bağlanmıştır.Bu salnamede Bandırma’nın Aydıncık ve Manyas olmak üzere iki nahiyesi bulunduğu bildirilmektedir.

1893 tarihli salnamede Erdek’in genel nüfusu 31 bin 993, merkez ve kasaba nüfusu 7 bin 979 olarak gösterilmektedir. 1898 tarihli salnamede, kazada 7 bin 262 ev, 15 mahalle, 3 cami, Tmescit, 2 büyük kilise, 10 küçük mabet, 4 otel, 2 hamam, 25 değirmen, 3 zeytin fabrikası, 20 çeşme, 2 miri dalyan, 1 hükümet konağı, 1 rüşdiye mektebi, 2 iptidai mektep, 518 şakirdi hâvi rüşdîve iptidai sınıflarına bölünmüş iki Rum mektebi vardır.

1907 tarihli Hüdavendigâr salnanesinde Karasi’ye bağlı Erdek kazası nahiyeleri, Edincik, Paşalimanı ve Marmara‘dır.

Erdek, Cumhuriyetten sonra 1926 yılında Bandırma’nın nahiyesi olarak yönetildi, 1928‘de tekrar Balıkesir vilayet adını alan idare bölümüne bağlı kaza şeklini aldı, bu değişiklik sırasında Kapıdağı nahiyesi kaldırılarak yarımadadaki bütün köyler kaza merkezine bağlandı ve Paşalimanı nahiyesi daha önce kaldırıldığından Marmara nahiyesi, Erdek’in tek nahiyesi oldu.

Erdek kasabası, ahşap yapıları sebebiyle, önemli yangınlar geçirmiştir. 1800 yılı başında meydana gelen yangında büyük bölümü kül olmuş, bu arada Metropolittik kilisesinin iki kubbesinden biri yanmıştır. Haziran 1854‘te çıkan bir başka büyük yangın, Erdek’i baştan aşağı yakmıştır. Bundan sonra kasaba haritası yeniden yapılarak, 23 Eylül 1855‘te hükümetin onayına sunulmuştur. 1917 yılında bir bakkal dükkanında çıkan yangında kasabanın büyük bir bölümüyle bugün Cumhuriyet Meydanı olan yerdeki Yalı Camii tümüyle yanmış, yalnız minaresi kalmıştır. Minaresi de 1936 yılındaki fırtınada yıkılmıştır.Günümüzde eski Erdek şehrinin konumu hakkında bilgi verebilecek hiçbir işaret bulunmamaktadır.

Erdek’te bulunan arkeolojik ve eski eserler şunlardır:

Muhla Kalesi, Erdek’in 5 kilometre kuzeyinde, Ocaklar Köyü ile Erdek arasındaki verimli ovayı çeviren tepelerden birinde yer alır. Kale, doğu, batı, güney yamaçları dik ve kuzeyi arkadaki dağa yaslanan, ovaya hakim bir tepe üzerinde kurulmuştur. Genel görünüşü itibariyle doğu batı yönünde uzanmış, ortalama 200×50 metre boyutunda dikdörtgene benzer biçimdedir. Kuzeyde bulunan duvar ve harçlar yıkılmıştır.Kalenin içinde, güneydoğu köşesine yakın bir yerde, 10x5x8 m. boyutlarında, dikdörtgen prizması şeklinde bir sarnıç vardır.

Seyitgazi Kalesi, Seyitgazi Tepesi’nin berzah yönündeki yamacına sarık şeklinde dolaşan sur kalıntısıdır. 1704 yılında Erdek’e gelen Paul Lucas, bu kaleden şu cümlelerle söz eder: “Şehrin yanında, denize doğru uzanmış kayalık bir tepe vardır ki, orada hala muntazam şekilde sıralanmış, sağlam ve sanatkarane yapılmış dokuz veya on kadar dört köşe kule görülmektedir”.

Surun kalınlığı 5-6 metre arasındadır. Kalenin, birbirinden yaklaşık 80 metrelik muntazam açıklıklarla dizilmiş, dikdörtgen prizması şeklinde dört ve en doğuda bulunan iki kapı kulesiyle birlikte altı tane burcu vardır. Duvarlar, Seyitgazi Tepesi mermerlerinden yapılmış, taşlar arasında horasan kullanılmıştır.

Çifteoluk Çeşmesi, Ayios Andreas Kilisesi’nin kalıntısıdır ve Patrik II. loakim‘in Kizikos metropolitliği sırasında yaptırdığı köşkün bulunduğu, bugün “Ayındrıya” denen tepenin kuzeybatısında, daha alçak bayırda, küçük bir koruluktaki yüksek ağaçların gölgelediği bir çeşme ve bazı bina kalıntıları vardır.

Palata Çeşmesi (Eski adı: Pagathon), Erdek’in 1 kilometre kuzeyinde, bol sulu bir çeşmedir. Günümüzde Palata Suyu, açık ve düzgün yollarla kıyıya kadar indirilmekte ve deniz kenarındaki bir çeşmeden aktarılmaktadır.

Çeşme, bugünkü görünümüyle yontulmuş, pembe renkli taşlardan yapılmıştır. Cephesinde mihrap şeklinde bir kemer mevcuttur. Yalnız yalağın iki yanında ve çeşmenin üstünde mermer kullanılmıştır. Kenarları korniş şeklinde yontularak çeşmenin tepesine kapatılan ve demir bağlarla birbirlerine kenetlenen mermerlerden birisinin üzerinde bulunan Yunanca kitabe, Erdek Müzesi‘ne kaldırılmıştır.

Yukarıda belirtilen yapılardan başka, XIX. yüzyıldan itibaren Erdek’te inşa edilen yapılar şunlardır: Erdek Sancağı’nın Mehlik kasabasının Zac Mahallesi’nde Meryemana (Eylül 1860), Paşa limanı Adası’nda Meryemana, Çeltükcü köyüne Aya Tanaş, Papuci köyüne Rum Ortodoks kiliseleri, İskopya köyüne ve Paşa limanı Usta köylerine birer Rum mektebi, Erdek Herekköyü’ne kilise, inşa edilmiştir. Ekinlik köyüne, yanan Rum kız mektebi yeniden inşa edilmiştir.

erdek

erdek

erdek

erdek

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git