Ereğli

EREĞLİ Karadeniz Ereğlisi (Eski adları: Herakleia Pontike, Herak-leia Pontica, Mezropolis, Bartın Ereğlisi, Bander-i Ereğli).

Şehrin kuruluşunda çeşitli söylentiler vardır. Söylentiye göre, Herakles’in cehenneme indiği Mariandin‘ler ülkesinde Likos Deresi ağzındaki Akherusia Mağarası’nın bulunduğu yerde kurulmuştur. Kuruluşu M.Ö. 560 yıllarına doğru olup, ilk sakinleri Megara-lılardır. Kısa süre içerisinde.güçlü kolonilerden biri olmuştur. M.Ö. IV. yüzyılda Tyranlar yönetimine giren şehirde büyük gelişmeler başlamıştır. Daha sonra M.Ö. 800-300‘de İyon, M.Ö. 266-70’de Pontus, M.Ö. 70M.S. 395‘te Roma ve M.S. 395-1327 yıllarında Bizans egemenliğinde kalan Ereğli, 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ın komutanlarından Emir Karatigin 1084 yılında bütün bölge ile birlikte Selçukluların yönetimine girdi. Ancak Selçuk ordularının çekilmesinden sonra, Bizanslılar tekrar duruma hâkim oldular. Bu dönemde bilinen tek şey XIII. yüzyılda Selçuk Türklerinin Ereğli ile ticarî ilişkiler kurmuş oldukları ve bazı Oğuz boy ve oymaklarının Ilgaz Dağları‘nı aşarak Batı Karadeniz’in iç kesimlerine yerleşmiş olmalarıdır. Bu arada Ereğli’ye bağlı tek bucak olan Alaplı’nın da Selçuk Türkleri tarafından kurulduğuna dair iddialar vardır.

1261-1282 yıllarında Bizans İmparatoru olan Paleologos saltanatına göz dikenleri saf dışı edebilmek için Cenova Cumhuriyetinden yardım istedi. Bu yardımın karşılığı olarak da, Cenevizlilere, Batı Karadeniz’in bazı limanlarında, bu arada Ereğli’de de ticarî koloniler kurma ayrıcalığını verdi. Bunun üzerine Cenevizliler, 1275 yılında Ereğli, Amasra ve Sinop kalelerine yerleştiler ve bu kentlerin Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmasına kadar yaklaşık bir yüzyıl egemenlik kurdular.

Ereğli’nin Türk egemenliğine giriş tarihi üzerinde çeşitli görüş ve iddialar vardır. Ancak en sağlıklılarından birisi, 1327 yılında Orhan Gazi zamanında Süleyman Bey tarafından zapt edildiğidir. Bazı kaynaklarda ise 1380 yıllarına doğru şehrin, Cenevizlilerden para ile satın alındığı belirtilmektedir. Bundan sonra Osmanlı Türkleri arasında Bender-i Ereğli adıyla anılmıştır.

Şehir, Osmanlı yönetimine geçmeden önce Orhan Gazi, 1330 yılında Türk dervişlerini Ereğli’ye göndererek, kentte bir Türk kolonisi oluşturmuş ve halkı Müslüman yapmaya başlamıştır. Bu dervişler, geceleri Göztepe’de ateş yakarak, denizdeki gemilerin limanı bulmalarına yardımcı olmuşlardır. Bunların içinde en ünlüleri Seyyid Nasrullah Efendi’dir ki, ölümünden sonra bu tepeye gömülmüştür.

Orhan Gazi‘nin Ereğli’de başlattığı İslamlaştırma ve Türkleştirme hareketi 200 yıldan fazla sürmüş, 1600‘lü yıllarda Ereğli’de nüfusun çoğunluğu Türkler lehine dönüşmüştür.

Bizans devrinde Ereğli, ünlü Hristiyan evliyası Ayios Theodorios’un yaşadığı yer olarak tanınmıştır.

Ereğli’de İlk çağ’daki büyük yapılarından bir bölümü 1452’de Boğaz içine taşınarak Boğazkesen (Rumeli), Hisarı’nın inşaatında kullanılmıştır. Yine İlk çağ’dan kalma mermerden yapıl mış sunî limanı da bu sıralarda kümle, dolarak kapanmıştır.

XIX. yüzyıla kadar Ereğli, Bolu Sancağı’na bağlı bir kaza olarak yönetildi. Kastamonu vilayet haline getirildikten sonra ise, bu vilayete bağlı Bolu Sancağı’nın bir ilçesi oldu. Bu yüzyılda Ereğli, batıda Karadeniz, doğuda Hamidiye kazası, güneyde Bolu ve Düzce kazaları ile sınırlanmıştı. Nahiyesi yoktu. İdarî bakımdan 63 köye bölünmüştü. Kaza toplam nüfusu XIX. yüzyıl sonunda 48 bin 428 kişi idi. Merkez nüfusu ise 6 bin 274 kişiydi.

Ereğli kuzey ve güney olmak üzere iki mahalleye ayrılmıştı. Güneyde, Ortodoks Rumlar, kuzeyde Müslümanlar yaşardı. Kasabada hükümet konağı ve belediye binası dışında, denizcilerin bir kışlası, karakollar, 10 cami, 1 medrese, 1 halk kütüphanesi, 2 hamam, 9 han, 471 dükkanlı bir çarşı, 65 çeşme ve 1255 konut vardı. Bütün kazada bulunan konut sayısı 8 bin 485, cami sayısı ise 101 idi. XIX. yüzyıl sonunda kaza ve merkezinde 1841 öğrencinin devam ettiği 94 okul bulunuyordu. Şehirdeki mevcut iki kiliseden biri 1905, diğeri ise 1907 yılında yapılmıştır.

XIX. yüzyılın ilk yarısında kentte kömür madeninin bulunması sayesinde, kısa bir sürede kalkınmaya başlamış ve nüfus da artmıştır.

Ereğli’de kömürün bulunuşu şöyle olmuştur:
1827 yılında Osmanlı imparatorluk Donanması’nın Navarin’de yakılmasından sonra, Padişah II. Mahmud, donanmanın yeniden inşa edilmesini ve o devir gemilerinin en büyük ihtiyacı olan, en fazla sıkıntısı çekilen ve genellikle İngiltere’den ithal edilen kömürün aranmasını da bir fermanla emreder. Bu ferman üzerine, devrin bahriye subayları, terhis olan ve memleketlerine giden erlere, körtür göstererek, memleketlerinde aramalarını isterler. Bahriye’de askerlik hizmetini bitiren ve Ereğli‘nin hemen yakınındaki Kestaneci köyüne dönen Uzun Mehmed adlı bir şahıs, bir gün değirmene un götürür. Değirmenler dolu olduğundan vakit geçirmek için bir dere kenarına iner, orada dolaşırken civardaki taşlar ve molozlar arasında kendisine komutanlarının gösterdiği “Siyah Nesne”ye benzeyen taşlar gözüne ilişir.

Bunlardan birkaçını toplayarak değirmenin ocağına atar ve bakar ki, taşlar yanıyor. Ertesi günü aynı yere gizlice gider ve civarda daha geniş bir alanda arama ve birkaç kazı yapar, sonra da topladığı parçaları bir çuvala doldurarak köyüne döner.

O devirdeki yol koşulları sebebiyle, kışı köyünde, kimseye bir şey söylemeden geçirir, ilkbaharda da kömür örneklerini alarak İstanbul’a götürür. II. Mahmud, kömürün bulunmasına çok sevinir ve Uzun Mehmed‘i 50 altın ve yaşadığı sürece 600 kuruş maaş bağlatarak ödüllendirir.

Ancak Ereğli Ayanı, Hacı İsmail Ağa, kıskançlıktan veya kendisine haber vermeden İstanbul’a gitmesinden kaynaklandığı sanılan bir kin ile, Uzun Mehmed‘i, İstanbul’da kalmakta olduğu Leblebici Han’da kahvesine zehir akıttırarak öldürür.

Uzun Mehmed‘in Ereğli’de kömür buluş tarihi 8 Kasım 1829 olarak kabul edilir. Ancak kömür madenlerinin işletilmeye açılması 2 Receb 1259 tarih (29 Temmuz 1843), ve 3874 numaralı Dahiliye iradesiyle olmuştur. Sultan Abdülmecid çıkardığı fermanda, Ereğli kömürünün Hazine Hassa yönetiminde işletilmesini, maden alanlarının Vakıflar İdaresi mülklerine dahil edilmesini ve kira bedelinin de dinî hayır işlerine tahsis edilmesini yayınladığı bir fermanla buyurur. Bu ferman üzerine “Kömür Kumpanyası” adı altında bir ortaklık kuran bir grup İngiliz sarrafı, saraya başvurarak kömür madenlerinin işletme imtiyazını alır. 1854-1856 yıllarında, Kırım Savaşı sırasında, kömür havzası bir sözleşme ile İngiliz ve Fransız şirketlerine verildi. Osmanlı donanmalarının kömür ihtiyaçları buradan karşılanmıştır. Ereğli’deki kömür üretimi, amele ve hayvan eksikliği sebebiyle yeterli değildi. Üretimin artırılması, amele ve hayvanların bütünü ile mahallinden sağlanamaması, başka civar kazalardan da celb olunmalarının güçlüğü ve bunun giderilmesi için bu kazanın kaymakamlığa dönüştürülmesi ile çevresinin genişletilmesine bağlı olduğundan, mülga Viranşehir Kaymakamlığı‘ndan evvelce Bolu’ya ilave edilmiş olan Çarşamba ve Bartın kazaları ile birlikte Devrek kazasının Ereğli’ye ilhakı ile orasının bir kaymakamlık haline getirilmesi uygun olduğu, bu madenin müdürlüğüne yedi bin beş yüz ve kaza müdürlüğüne de bin beş yüz kuruş maaşları olup, bunun toplamı dokuz bin kuruş kaymakamlık maaşına yeteceğine ve Bolu Sancağı’nda bulunan zaptiye neferlerinin bir bölümü ayrılarak Ereğli Kaymakamlığı emrine verilmesi ve bu yolda Hazine’den yeniden tahsisat gerekmeyen, yalnız kaymakamlığa tayini lazım gelen mal katibi ile sair katipler ile yeniden maaş verilmesi gerektiği için bu kazaların 1865 yılı Mart’ı itibariyle Bolu’dan ayrılıp Ereğli’ye ilhakı ile bu kaymakamlığın teşkili, kaza ve maden-i mezkûr müdürü olan Faik Bey’in aynı miktar maaşla bu kaymakamlığa atanması için Kastamonu ve Bolu’dan alınacak kazalardan dolayı İzmit Mutasarrıflığıma yazı yazılması ve tayini gerekli mal katibine emsali gibi maaş tahsisi ile seçilip gönderilmesi hususunun da Maliye Nezareti’ne havalesini emreden Gurre Muharrem 1282 tarih (27 Mayıs 1865), ve 23844 sayılı Meclis-i Vala iradesi yayınlandı. Bundan sonra Ereğli kömür madenlerinin işletme hakkıSultan Abdülaziz’in bir fermanı ile Bahriye Nezareti’ne verildi. “Maden-i Hümâyûn Nazırlığı” ve aynı zamanda da Ereğli Kaymakamlığı görevine de Mirliva (Tuğamiral) Dilâver Paşa getirildi. Dilâver Paşa iki yıl süren bir inceleme döneminden sonra, kömür madenlerinin işletilmesine ilişkin 100 maddeden ibaret bir yönetmelik hazırladı. “Ereğli Kömür Maden-i Hümâyûn Nizâmnâmesi” veya “Dilâver Paşa Nizamnamesi” adı ile anılan bu yönetmelikte sadece maden işletenlerin değil, aynı zamanda işçilerin de yasal haklarının korunacağı açıklandı. Maden ocaklarının kişisel mülk haline getirilemeyeceği, işçilere, işine ve liyakatine göre ücret verileceği, ücret beğenmezlerse çalışmayabilecekleri, maden işletenlerin işçilere “ücretlerine mahsuben” yiyecek, giyecek, vb. vermeleri halinde bu malların alım fiyatlarına zam yapamayacakları, madenlerde yöre halkının çalışabileceği, Ereğimde operatör doktor, kömür üretim bölgelerinde hekim bulundurulması zorunluğu gibi çok önemli ve o zaman için kabulü zor esaslar getirildi. Bu dönemde özellikle 1882’de bölgede büyük sermayeli yerli, yabancı veya ortak şirketler kurulmaya başlandı.

1853 yılında kömür işçilerinin muayenelerine bakmak üzere kurulan karantina binası da yayınlanan yönetmelikle ve yabancı sermayenin kurulmasından sonra daha modern hale getirildi. Kömür çıkarılırken, gerekli aktarma işlemleri için Ocak 1872’de “Oluk” denilen iskele yapıldı. Yabancı sermayelerle yapılan mukavelename, Hassa Müşiri Rauf Paşa’nın denetiminde yapılmış, bu sözleşmeler bir arzla Padişah’a sunulmuştur (1880). Kömür nakli için ise, 1890 yılında bir rıhtım inşa edilmiştir. 1908 yılında madende bir takım düzenlemeler yapılmış, bunun için oluşturulan bir komisyon ilçeye gelerek gerekli çalışmalarını yaptıktan sonra bir mazbata ile Padişah’ın onayına sunulmuştur.

XX. yüzyıl başlarında Zonguldak ve Kozlu’da bulunduktan sonra işletmeye başlanan kömür ocakları Ereğli .adıyla tanınmıştır. Ancak kömür madeninin Zonguldak Limanı’nı canlandırması, bir süre için Ereğli’nin sönmesine sebep olmuştur. Cumhuriyet devrinde Ereğli yeniden kurulan Zonguldak vilayetine bağlanmıştır.Şehrin önemli yapıları, kiliseden camie çevrilen “Orta Cami” ile iki kale yıkıntısıdır.

ereğli karadeniz

ereğli karadeniz

Karadeniz Ereğli

Karadeniz Ereğli

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git