Gebze

GEBZE(Eski adları: Ubyasa, Dacybyza, Dacibyza, Dakibyza, Gegbuze, Gebize)

Çok eski çağlardan beri yerleşme merkezi olduğundan bu çağların kültür kalıntılarını taşıyan Gebze, orta çağdan kalma eski bir yerleşme yeridir. İlçedeki kalıntılar, Gebze’nin zengin bir Bizans yerleşim yeri olduğunu kanıtlamaktadır. Haçlı seferleri zamanında geçit ve konaklama yeri olmuştur.

Osmanlılar, Gebzeyi bir ordugah kenti olarak kullandılar. Osmanlı döneminin ilk yıllarında Türkler’in eline geçti, Sultan Orhan Gazi, 1331 yılında Bizans imparatoru III. Andronikos‘u Maltepe önünde yenerek, birçok stratejik nokta ile birlikte Gebze‘yi de aldı. Bugünkü Gebze, Sultan Orhan tarafından kurulmuştur. Birkaç kez Türklerle Bizanslılar arasında el değiştirdikten sonra, 1420 yılında Çelebi Sultan Mehmed tarafından Osmanlı imparatorluğu’na katıldı. Çelebi Sultan Mehmed’in yıktırdığı eski Gebze Kalesi, içindeki mabed ve binalar bir taş ocağı halinde kullanılmıştır. Örneğin, Orhan Camii’nde ve diğer yapılarda eski çağlara ait yazıttı kabartmalı taş, heykel ve lahit parçaların kullanıldığı görülür.

Kanuni Sultan Süleyman devrinde Matrakçı Nasuh’ıın yaptığı“Beyan-ı Memzil-i Sefer-i Irakeyn” minyatürleri eski Gebze hakkında fikir vermektedir. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettikten sonra burayı bayındır hale getirerek Kocaeli Sancağı’na bağlı yüz elli akçelik kaza yapmıştır. Kanunî Sultan Süleyman devrinde, Çoban Mustafa Paşa, burada oldukça büyük bir cami yaptırdığından, ona vakıf olarak verilmiştir.

XIX. yüzyılda İstanbul Vilayeti‘ne bağlanan Gebze kazası, doğuda İzmit Mutasarrıflığı, güneyde Marmara Denizi ve İzmit Körfezi, batıda Kartal kazası ile sınırlanmıştı. Gebze ve Darıca olmak üzere İki nahiyesi, 42 köyü vardı. Bir kaymakam, bir nahiye müdürü tarafından yönetilirdi. Kaza toplam nüfusu 19 bin 250 idi (70 bin 650 erkek, 8 bin 600 kadın). Bu yüzyılın sonunda kazada bulunan okul sayısı 1 medrese, 4 ortaokul, 107 ilkokul olmak üzere 112 idi.

Kazaya bağlı Hereke nahiyesi ise, Roma imparatorluğu çağında yazlık bir yer, Bizans çağında bir karakol, sonraları yol üzerinde çok uğranılan bir konak yeri olmuştur. Orhan Gazi zamanında Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. Bir ara yeniden Bizanslıların eline geçtiyse de, Çelebi Sultan Mehmed tarafından yeniden alınmış, bu sırada çok fazla şehit verildiğinden “Heleke”, yani “Helak” denilmiştir. XIX. yüzyılın Hereke için en önemli olayı, Alman İmparatoru II. Wilhelm‘in ziyaretidir.

XIX. yüzyıl sonlarında kazanın en önemli gelir kaynağı Hereke Dokuma Fabrikası’ydı. Bu fabrika 1843 yılında Sultan Abdülmecid devrinde Serasker Rıza Paşa’nın yardımı ile Ohannes ve Boğos Dadyan kardeşler tarafından 50 pamuklu ve 25 ipekli tezgahla işletmeye açılmış, yapının tapusu 1845 yılında Sultan Abdülmecid’in üzerine tescil edilmiş, 1891 yılında 100 yeni tezgâhla fabrika genişletilmiş, 1894 yılında ise fabrikadan elde edilen ürünler, ülkenin her tarafına gönderilmeye başlanmış, 1902 yılında ise Kabe için gerekli görülen halılar Herek fabrikasında dokunulmuştur.

Kazada mevcut arkeolojik ve Osmanlı dönemi yapıları şöyle sıralanabilinir:

Hereke Kalesi, Eskihisar, ilçenin Marmara Denizi kıyısında, aynı adlı köyün bulunduğu yerdedir. Antik çağlarda Gebze’nin bağlantısını sağlıyordu. Kale, birçok tarihî olaylara sahne olmuştur. Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Dikdörtgen planlı kale, dördü yarım daire, altısı dörtgen kulelerle sağlamlaştırılmıştır. Yapı malzemesi kaba yontma taş ve tuğla olup, duvar kalınlıkları 1.50 -1.60 m. arasında değişir.

İlçede bugüne gelebilen eserlerin tümü Osmanlı dönemindendir. En önemlisi, Mimar Sinan’ın planladığı ve kalfasının inşa ettiği “Çobanmustafapaşa Külliyesi”dir.

Gebze Çarşısı’nın ortasında, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1523 yılında Mimar Hüseyin Ağa’ya yaptırılan cami, medrese, kervansaray, bimarhane, kütüphane, hankâh, paşa odaları, hamam ve türbeden oluşan bu külliyeye Paşa, zengin vakıflar da kurmuştur. Gebze’de 98 dükkân, bir köy, Eskihisar’da 5 fırından başka Filibe’de değirmenler, Edirne’de bir han, bu amaca vakfedilmiştir.

Cami, topluluğun tam ortasındadır.Kare planlı olup, üzeri dört tormpun taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Duvar örgüsü, taş bir taban üzerine kesme taş ve tuğla dizilerinin birbirini izlemesiyle oluşmuştur.

Medrese, camiin solundadır. Bir zamanlar burada Zembilli Ali Efendi’nin ders verdiği söylenir. Üç girişi vardır. Ahşap hatıllı moloz taştan yapılmış, tuğladan kubbelerle örtülüdür. Derşanesi kare planlıdır.

İmaret, camiin sağında yer alır. Türbe avlusundan 2.63 m. yüksekliğinde, pencereli, moloz taştan yapılmış bir duvarla ayrılmıştır. Kervansaray, camiin karşısındadır. Kubbeli, dikdörtgen planlıdır. Duvarlartuğla hatıllı moloz taştandır. Bimarhane, cami avlusunun solundadır. Üzerleri kubbelerle örtülü 10 odadan meydana gelir. Kütüphane ise külliyenin avlu kapısındadır. Düzenli tuğlaların sıralandığı kesme taş duvarlı iki odadır.

Hankâh, külliyenin avlusunda, kervansarayın solundadır. Kubbeli bir zikir yeri ile 10’u çapraz, 2’si beşik tonozla örtülü 12 derviş hücresinden oluşur. Derviş hücreleri kareye yakın dikdörtgen planlı olup her birinin için’de birer ocak ile ikişer gözlü raflar vardır. Paşa odaları, avlunun sağında, cümle kapısının hemen yanındaki kubbeli 8 odadır. Kare planlı bu odaların 6’sında ocak ve raflar vardır.

Türbe, camiin arkasındaki avlunun ortasındadır. Çoban Mustafa Paşa burada gömülüdür. Sekizgen planlıdır. Giriş, bütünüyle mermer kaplıdır.

Hamam, külliyenin yanındadır.Çifte hamamdır. Çok düzgün kalker taşından yapılmıştır. Girişte, kapıların çerçevesine özel bir itina gösterilmiş, kapı aralıkları mermerden yassı kemerlerle örülmüş üzerine kalkerden sivri kemerler yerleştirilmiştir. Soyunma yeri dikdörtgen planlı olup, üzeri 12 m. yüksekliğinde bir kubbe ile örtülüdür.

İlyasbey Camii, Gebze’de Akçakoca’nın oğlu İlyas Bey tarafından 1323 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, düz ahşap tabanlı bir camidir.

Kervansaray, camiin karşısındadır. Kubbeli, dikdörtgen planlıdır. Duvarlar tuğla hatıllı moloz taştandır. Cephe duvarında, tuğla hatıllar birer metre ara ile geçirilmiştir. Giriş 2.40×5.10 m. ölçüsünde kesme taştan basık kemerlidir. Buradan, yan duvarlarında birer ocağın yer aldığı kare planlı kubbeli bir mekâna, oradan da hayvanların ahırlarına geçtiler.

Sultan Orhan Camii, Gebze’de Menzilhane Mahallesi’nde, 1328 yılında, Sultan Orhan’ın emriyle yaptırılmıştır. Camiin yapımında Bizans mimarî parçalarından yararlanılmıştır. 12.30 m. kenarlı bir kare biçimindedir. Yapımında moloz taş ve yer yer tuğla kullanılmıştır. Cami, 1775 yılında onarım görmüştür.

Çarşı Çeşmesi, Köprülü Mehmed Paşa‘nın veziri İbrahim Paşa tarafından, 1664 yılında yaptırılmıştır.Menzilhane Hamamı, Orhangazi Camii’nin yakınında,1326-1360 yılları arasında yaptırılmıştır. Giriş holü, tahta ve düz tavanlı bir çatı ile örtülüdür. Dört köşe bir havuz holün ortasını süsler.

Horasanlı Şeyh Hutbeddin Türbesi, Selçuklu türbelerini andıran kare planlı bir yapıdır.Malkoçbey Türbesi ise, erken Osmanlı dönemi yapılarındandır. Bugün sadece köşe payeleri ve kemerleri taşıyan sütunlar kalmıştır.

Türk müzeciliğinin önde gelen kişilerinden Osman Hamdi Bey, Eskihisar’a büyük önem vermiş ve boradaki bir köşke yerleşerek zamanının büyük bir bölümünü burada geçirmiştir. Osman Hamdi Bey’in köşkü, onun ölümünden sonra 1910 yılında varisleri tarafından satılmış, resim atölyesi ise 1945 yılında yanmıştır. Köşkün kayıkhanesi ve bu resim atölyesinin kalıntıları hala durmaktadır.Kartacalı büyük kumandan Hannibal‘in mezarının burada olduğu sanılmaktadır.

GEBZE

GEBZE

Gebze Kent Meydanı

Gebze Kent Meydanı

gebze

gebze

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git