İzmid

İZMİD(Eskiadları: Astacos. Olbia, Nikomedia, iznikomid, İznikmid).

İlkçağ’da “Bithynia” adı verilen bölge dahilindedir. M.Ö. XIII. yüzyıldan itibaren Trakya’dan Anadolu’ya geçen ve Trakya’da yaşadıkları sırada “Brygier” adı ile anılan Frigyalılar, Bithynia üzerinden geçmişlerdir. Bithynia Krallığı’nın yıkılmasına değin başkenti olarak kalan kente kurucusu I. Nikomedes‘in âdı verildi. M.Ö. 74 yılında Roma İmparatorluğu egemenliğine giren şehir, Roma imparatoru Probus döneminden beri (M.S. 280), II. Konsül olarak Roma’nın doğu bölümündeki kuvvet ve eyaletlere komuta eden Diocletianus, imparator Carus’un M.S. 283 yılında bir seferde, yıldırım çarpması sonucu ölmesi üzerine iki oğlu Carinus ve Numerianus imparator oldu. Bunlardan Carinus, Diocletianus’a karşı savaşırken öldürüldü ve böylece Nikomedia, başkent oldu ve 20 yıl Roma imparatorluğu doğu bölgesinin metropolü olarak kaldı. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Bizans egemenliğine geçti.

1078 yılında Nikomedia’yı zapt ederek kurduğu devletin merkezi yapan Kutalmış oğlu Süleyman Bey’in yönetimine giren şehir, I. Haçlı Seferi sırasında İmparator I. Aleksios Komnenos tarafından geri alındı(1097). Bizans’ta Lâtin imparatorluğu’nun kurulmasından 7204 sonra, 1204-1207 yılları arasında Latinler tarafından işgal edildi, fakat İznik’teki Bizans yönetimi tarafından geri alındı.

Orhan Gazi devrinde, 1326-1327 yılları arasında Akçakoca tarafından yapılan akınlarla Nikomedia varoşları fethedildi. Akçakoca’nın 1328’de ölümü üzerine akınlara son verildi. Orhan Bey daha çok Bursa ve dolaylarının fethine önem verdiği için ancak şehrin alınmasına 1335’te karar verildi. 5 bin kişilik atlı birliği, Nikomedia ovasında savaş düzenine girdi. Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Filokrini (Tavşancıl), Brunga (Yarımca) artçı kuvvetleriyle ordugâh kurarak, Nikomedia’ya geldi. Karşılıklı elçilerin getirip götürdükleri barış ve savaş tekliflerinden sonra bir anlaşma imzalandı ve yöre, sekiz yıl daha Bizans’ta kaldı(1331). 1339‘da başlatılan akınlar sonunda Nikomedia Komutanı Kaloloannis’in öldürülmesi üzerine kentin anahtarı Orhan Bey’e teslim edildi. Başlangıçta “İznikmid” adını alan kent, daha sonra İzmit şeklinde anılmaya başlandı. Sancak olarak teşkilâtlandırıldı ve yönetimi Şehzade Süleyman Paşa’ya verildi. Süleyman Paşa, Satiros liman ve iskelesini onarttı. Kendi adına bir cami yaptırdı. XIV. yüzyılın ikinci yarısında şehirde yapılan belli başlı eserler şunlardı: Orhan, Akçakoca camileri, Süleyman paşa Medresesi hamamı, İznikmid Sancağı içinde, Adapazarı’nda Orhan, Meceke Orhan, Sapanca Orhan, Geyve’de Süleyman paşa, Kandıra Orhan, Akçakoca Orhan kârgir camileri, Akçakese, Akçaova Belen köyü camii ve medreseleri inşa edildi.

Yıldırım Bayezid devrinde Bizanslıların İzmit’i yeniden ele geçirme çabaları sonuçsuz kaldı. 1402’de Timur tarafından surların kuşatılması sırasında Bizans’ın Bayezid’e verdiği verginin kendisine verilmesi, egemenliği Rumeli’de geçerli olmak koşuluyla Timur ve Süleyman Çelebi arasında bir anlaşma yapıldı. Kuşatma kaldırıldı. Süleyman Çelebi Trakya’da sultanlığını ilân etti ve iznikmid’i Bizans’a yardımlarından dolayı geri verdi. Bu ikinci Bizans dönemi Mayıs 1403‘ten başlamak üzere yedi yıl sürdü. Bu arada Musa Çelebi, Rumeli’ye geçerek kardeşi Süleyman Çelebi’yi öldürdü. Izmikmid hariç, Bizans’a terk edilen körfez bölgesini ele geçirdi. Musa Çelebi’nin kardeşi Mehmed Çelebi tarafından öldürülmesi üzerine devlet bütünlüğü sağlandı ve imparator Manuel ile anlaşan Ahmed Çelebi, İznikmid Körfezi‘ndeki yerleri yeniden Bizans’a terk etti.

İzmit

İzmit

Yöre, 1419 yılında Gazi Timurtaşoğlu Umur Bey tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı.

Şehir, 14 Eylül 1509‘daki depremle yerle bir oldu. Yavuz Sultan Selim devrinde İzmid Tersanesi düzenlendi. Kanuni Sultan Süleyman 5 Ocak 1536‘da İzmid’e geldi. Onun devrinde izmid en parlak dönemini yaşadı. İstanbul’un erzak ve iaşesinin, kereste ve yakacak odununun sağlanması, doğu ile bağlantının gerçekleştirilmesi konularında önem kazandı. Anadolu’dan gelen kervanlar İzmid’e dağıtılır, ağır yükler, hayvansız yolcular buradan gemilerle İstanbul’a giderdi. Bu sebeple şehirde birçok han, kervansaray ve hamam vardı.

III. Murad devrinde Karadeniz’in Sakarya Nehri ve Sapanca Gölü aracılığıyla İzmid Körfezi’ne bağlanması projesi başlatıldı ;(11 Mart 1591). Ustalar, Izmid’in doğusunda “Karabaş” adlı bir mahalle kurdular. Bir bölümü Armaş(Akmeşe), Aslanbeg (Aslanbey), Barzidag (Bahçecik) gibi köyleri yurt edindi.

1621 yılında şiddetli bir soğuk dalgası İzmid‘i etkiledi. Kıyıların don tutması sebebiyle gemiler sefere çıkmadı, şehirde pahalılık baş gösterdi.

IV. Murad devrinde şehir, en parlak günlerini yaşadı. Bu arada sınır kalelerini İran’dan kurtarabilmek amacıyla bir sefere çıktı(Mart 1635) ve ilk otağ İznikmid’te kuruldu. O tarihte İznikmid Yeniçeri Ağası Muslihiddin İznikmid’te sultana lâyık bir saray yaptırmış olduğundan, Padişah’ın gözüne girdi ve savaşa bütün yeniçerilerin ağası olarak katılmak onuruna erişti. Padişah, çok hoşlandığı sarayda iki gün dinlendikten sonra tekrar yola çıktı. Ancak dönüşünde, hastalanarak Eylül 1635’te İznikmid’e döndü. Sarayda oturma izni verdiği Revan Kalesi Komutanı Emir Güne ile buluşup dostluklarını ilerlettiler. Bir süre daha İznikmid’teki sarayında dinlenen Padişah, İstanbul’a döndü. Bununla birlikte çok sevdiği sarayında kalmak için sık sık şehre geziler yapmak için geldi. Nitekim birçok divan, 1636 yılından itibaren İznikmid Sarayı’nda kurulmuştur. Mayıs Haziran 1639 tarihlerinde şehir Osmanlı tarihinde önem kazanan olaylar yaşadı. Valide Sultan Mahpeyker’in katılmasıyla yapılan son divanda İran Anlaşmasının esasları belirlendi. IV. Murad İznikmid’in imarına da dolayısıyla büyük önem verdi. Bizans’tan beri ilk sultan sarayı onun devrinde yapılmış, bu amaçla çevre de gününe göre en modern şekilde imar ve ihya edilmiştir. 1830 yılına kadar sarayın üstünde bulunduğu büyük cadde, iznikmid’in en büyük caddesi olagelmiştir, iznikmid, bu dönemde Kocaeli Sancağı olarak Kapudan Paşa eyaletine bağlanmıştır.

IV. Murad’ın ölümünden sonra geçen sûre içersinde, XVIII. yüzyıl başlangıcına kadar şehirde önemli olaylar meydana gelmedi. XVIII. yüzyılın başlangıcı şehir için bir duraklama dönemi olmuştur. Bu dönemde içe dönük yenilik hareketlerine girilmiştir. 25 Mayıs 1719’da İznikmid, bir deprem felâketine uğradı.

1763 yılında İzmid’te bulunan boyacı esnafı bir araya gelerek bir fabrika kurdular ve toplu halde çalışma kararlarını bir “Hüccet-i seriye” ile teyid ettiler. Aynı yıl bazı yabancıların şehre gelerek ticarete zarar vermek amacıyla boya fabrikası açmaları üzerine “nizamı ihlâl ettikleri” gerekçesiyle bunların yasaklanmaları boyacı esnafı tarafından Padişah’a arz edildi.22 Mayıs 1766 günü şehirde büyük bir deprem meydana geldi.

XIX. yüzyıldan itibaren şehir yeniden gelişmeye başladı. Ülkede ilk demiryolları döşenmiş, buharlı gemi ilk kez yurda sokulmuş, 1844 yılında bir programa bağlı olarak Marmara Denizi’nde Gemlik, Bandırma, Tekirdağ, İznikmid’e eşya ve insan nakli için “Mesir-i Bahrî” adlı gemi işletmeye girmişti. 1855 yılında İstanbul’la İzmid arasında yeni gemi seferi düzenlenmişti. İznikmid, İran ve Elcezire yolları üstünde giderek artan Batı-Doğu ticaretinin kapısı haline geldiğinden bu arada kervansaray ve han yapımında bir artış olmuştur.

Anadolu-Bağdad demir yolunun ilk parçası olan Haydarpaşa İzmid arasındaki 91 kilometrelik bölüm, 1873 yılında işletmeye açıldı. Bu yolla Sultan Abdülaziz, özel vagonu içinde İzmid’e geldi. Demir yolunun Anadolu’da ilerlemesi, İzmid’in hinterlandını İstanbul lehine daraltmış oldu. 1876’da izmid demiryolu hattına rastlayan alanda yapılan kamulaştırmalarda, bina bedelleri saptandı. 1883 yılında Sakarya Nehri’nin taşması üzerine halkın bir bölümü zarar gördü. Ancak bu zararın karşılanması amacıyla yöreye memur ve mühendisler gönderildi.

Sırrı Paşa’nın mutasarrıflığı zamanında şehir daha da canlandı. 1892’de göçmenlerin Yarımca’da kurdukları bir köye “Semi” adı verildi. 1894 yılında meydana gelen depremde şehir büyük ölçüde tahrip oldu (Özellikle Yalıboyu). Ertesi yıl bir irade ile Fevziye Camii onarıldı.

1897 yılı askerî harekâtından dolayı izmid Sancağı halkında mevcut hububat ve meyve tespit edildi ve noksanının bedelâttan düşürülmesine dair Ticaret Nezareti tezkeresi üzerine bir irade-i seniyye çıkarıldı.

1888 yılında Dahiliye Nezaret i’ne bağlı bağımsız sancak (mutasarrıflık)haline getirilen izmid, idarî bakımdan bir Merkezliva, dört kaza ve on iki nahiyeye ayrıldı. Toplam 606 köyü vardı.Mutasarrıflık, askerî bakımdan, genel karargâhı İstanbul’da bulunan I. Ordu’ya dahildi. Nizam ordusunun garnizonu bulunmamaktaydı. Mutasarrıflık olarak nizam ordusu için yılda 1500 acemi er yetiştirilirdi.Şehirde, dini yetkililer ile bidayet ve şeriat mahkemeleri bulunurdu.

İzmid Mutasarrıflığı toplam nüfusu, XIX. yüzyıl sonunda 222 bin 760 kişiydi. Yerli halkı, Orhan Gazi’nin 1326 yılında izmid’i fethinden sonra buraya yerleşen Osmanlı Türkleri meydana getirmekteydi. Bu kesimin bir bölümü, 1851 yılında Kırım’dan göç eden Tatar Türkleri, diğer bölümü, 1855-1864 yılları arasında Trakya’dan, 1864-1866 yılları arasında Asya’dan gelen Çerkesler idi. Adapazarı, Kandıra ve Geyve yöresinde yaşayan göçebe halk, Selçukluların bir devamı olarak aynı gelenek ve göreneklerini sürdürürlerdi. Muhacirler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Rusya ve Romanya’ya bırakılarak birer otonom yönetim şeklinde yönetilen Bulgaristan ve Batı Rumeli göçmenleriydi. Bunların İzmid Mutasarrıflığı’ndaki sayıları 12 bin 171 kişiydi. Bulgar göçmenleri geçimlerini ormancılık ve kerestecilikle sağlarlardı. Rumeli göçmenleri mal taşımacılığıyla uğraşırlardı.

XIX. yüzyıl sonunda İzmid Mutasarrıflığında öğretim faaliyetleri, 23’ü yüksek, 29’u orta, 538’i ilkokul düzeyinde, 9 bin 886’sı erkek, 1140’ı kız 11 bin 25 öğrencinin devam ettiği 590 okulda sürdürülmekteydi. Bunlardan iki Rüşdiye mektebi (1857-1858), Aya Katherine Rum Kız mektebi (1893) ve Yahudi mektebi (1912) inşa edilerek öğretime açılmıştı.

XIX. yüzyılın başlangıcından itibaren şehirde sık sık çeşitli salgın hastalıklar meydana gelmekteydi. Nitekim 1848 yılında meydana gelen büyük bir kolera salgınında halkın birçoğu ölmüş, bir bölüm kalanlar ise bu salgın hastalıktan korunmak için şehri terketmişlerdi.

İzmit Sahil

İzmit Sahil

1889 yılında şehir civarındaki bataklıkların kurutulmasıyla, sıtma sorununa çözüm getirilmiştir.Mutasarrıflıkta başlıca tarım ürünleri olarak, buğday, arpa, yulaf, çavdar, mısır, çeltik, darı yetiştirilirdi. Ayrıca meyve ve sebze, şehrin önemli bir gelir kaynağını oluşturmaktaydı.

İzmid Mutasarrıflığı, maden kömürü, özellikle linyit yatakları bakımından zengindi. Şehirde ayrıca gümüşlü kurşun madeni, alçıtaşı ve kireçtaşı geniş bir alanı kaplamaktaydı. Sanayi alanında da genişleyen İzmid’te 1852 yılında bir beziryağı fabrikası hizmete açılmıştır.

İzmid’te ilk kâğıt fabrikasının temelleri Temmuz 1843 yılında atılmıştır.Mutasarrıflığın ulaşıma elverişli tek yolu, Sapanca, Geyve ve Taraklı’dan geçen, Adapazarı bağlantılı, İzmid Ankara kara yoluydu. Bu kara yolu üzerindeki fes fabrikasını, Arslanbey köyündeki kumaş fabrikasını, Yalova nahiye merkezini Dağ-hamam kaplıcalarına, sahil ve Bahçecik’e bağlayan yollar, ikinci derecede önem taşıyan kısa bağlantılardı.

Eski Haydarpaşa-İzmid demir yolunun, mutasarrıflığın merkezlerini, Bursa vilayetini ve Ankara’yı birbirine bağlayan istasyonlarına, XIX. yüzyılın son yıllarında M.Kaula’ya verilen bir imtiyazla Kayseri ve Konya istasyonları eklendi. Anadolu demir yolunun İzmid istasyonuna ulaştırıldığı tarih, 1 Ağustos 1873; İzmid-Adapazarı hattının açılış tarihi 9 Haziran 1890 idi. Üsküdar’dan sefere çıkan orduyu Bağdad’a ulaştıran yol, bu yüzyılda kötü bir durumda bulunuyordu. Bu yol, Anibal’ın öldüğü eski Lybissa kentinin yerinde kurulan Gebze’nin Müslüman mezarlığının içinden geçerdi. İzmid Ankara kara yolu, Mutasarrıf Sırrı Paşa’nın eseriydi. 1878 yılında başlayan yapım çalışmalarına, Haydarpaşa İzmid demir yolu hattının uzatılması çalışmalarının başlanması sebebiyle ara verilmişti, 1884 yılında yeniden başlayan çalınmalarla 360 bin 952 kilometre yol yapıldı.

Mutasarrıflığın limanları, İzmid Körfezi’nde aynı adlı sancak merkezi izmid şehri ve Karamürsel idi. Kuzeydoğuda Kandıra kazası sınırları içinde ve Karadeniz kıyısında, Karasu İskelesi ve Sakarya Nehri’nin ağzında incirli İskelesi bulunurdu. Mutasarrıflık sı-nırları içinde nehir taşımacılığı da yapılmaktaydı.

Birinci Dünya Savaşı(1914-1918) sırasında canlılığını yitiren İzmid, İngiliz ve Yunan kuvvetleri tarafından 6 Temmuz 1920’de işgal edildi. İstanbul Hükümeti tarafından Anadolu mücadelesine karşı kurulan “Kuvay-ı İnzibatiye” için üs olarak kullanılmak istendiyse de, bu kuvvetler kısa sürede dağıldılar. İzmid, Kurtuluş Savaşı sona ermeden 27 Nisan 1921’de geri alındı. Burada Atatürk’ün Türk dostu Fransız yazarı Claude Farrere ile buluşması, ona hitaben, dünya kamuoyuna karşı söylediği nutuk önemlidir.

İzmid, eski çağlardaki önemine karşın, gerek antik, gerekse Türk egemenliği devresine ait eserler açısından fakir sayılabilir.Şehrin Osmanlı yönetiminin kuruluşundan beri inşa edilen çok çeşitli ve görkemli olmamakla birlikte  ilginç eserlerinden söz edilebilir. İzmid’in içinde sekiz cami vardır.

Akça ibrahim Camii, 1326’dan sonra Akça İbrahim tarafından yaptırılmıştır. Karabaş Mahallesi’nde bulunan bu cami, 1966-67 yıllarında yenilenmiş, yalnız minare kaidesinde bazı eski bölümler göze çarpmaktadır.

Arabzâde Camii’nin orijinal olarak sadece minaresi kalmıştır Dere Camii (Akçakoca Camii), İstanbul Caddesi üstünde ve kalenin eteğinde Akçakoca tarafından yaptırılmıştır. Akçakoca bu camiin yapımı tamamlanmadan ölmüştür. Yapı, zamanla yapılan onarımlarla özgünlüğünü kaybetmiştir.

Fevziye Camii (Mehmed Bey Camii), ilk kez İznikmidli Mehmed Bey taraf ından Kanunî Sultan Süleyman devrinde Mimar Sinan’a yaptırıldı. Ancak bu ilk binanın harabolması sebebiyle II. Mahmud devrinde Fevzi Ahmed Paşa tarafından yeniden yaptırıldı. 1894 depreminde zarar gören yapı, 1896 yılında büyük değişikliklerle yeniden inşa edildi.

Hüseyinpaşa Camii, Çukurbağ Mahallesi’nde, Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa tarafından 1767 yılında yaptırıldı. Onarımla tamamen değişen camiin minaresi özgün şeklini korumuştur.
imaret Camii, imaret Mahallesi’nde bulunur ve Kanunî devrinde Defderdar Abdüsselâm tarafından Mimar Sinan‘a yaptırıldı(1515). 1872 yılında Hatice adlı bir kadın, o dönemde tamamen harabolan bu camii yeniden onarttı. Bugünkü kitabesi bu onarıma aittir. Tuğla minaresi orijinaldir.

İç kalenin ortasında bulunan Orhan Camii, Şehzade Süleyman Paşa tarafından 1332 yılında yaptırıldı. Kare planlı olan yapı, ahşap çatı ile örtülüdür. Minaresi kârgir ve bir şerefeli-dif. Ahşap bir son cemaat yeri ve müezzin mahfili vardır. 1849 yılında Rıfat Paşa tarafından, daha sonra ise 1894 yılında onarımlar görmüştür.

Paç Camii (Urgancı Mehmed Çelebi Camii), şehrin doğusunda surların hemen dışında Paç Mahallesi’nde bulunur. Urgancı Ahmed Çelebi tarafından yaptırılan camiin ilk yapım tarihi belli değildir. Bugünkü cami, dikdörtgen planlı basit bir yapıdır. Ancak minaresi, son cemaat yeri ve kuzey duvarı ilk yapıdan kalmadır.

Yukarıda sözü edilen camilerden başka İzmid’te, Tepecik Mahallesi’ndeki “Tepecik Camii”, Yukarı Pazar yolundaki “Yumurtacı Mescidi”, Hacıhasan Mahallesi’ndeki alçı pencereli “Portakal Mescidi”, şehrin yüksek kısmında kirpi saçaklı ve tuğla minareli, çervesinde bir çok Bizans devri yapı kalıntısı olan 1591 tarihli “Alaca Camii”, Akçakoca Mahallesi’ndeki “Ha-cıayvaz Mescidi”, Bağçeşme’de, Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Süleyman Paşa’nın bayraktarı Osman Ağa’nın yaptırdığı“Bağçeşme Mescidi”, İzmid’in fatihlerinden Hamza Fakih ve Turgut’un yaptırdıkları mescitler, bugün için eski karakterlerini yitirmiş olmalarına rağmen, şehrin tarihi bakımından önemli eserlerdir. Ayrıca 1472 tarihli bir namazgah vardır.

İzmid‘in eski çeşmeleri hemen hemen ortadan kalkmıştır. Kalan birkaç tanesinin kitabeleri kaybolmuş olup, harap durumdadır. İzmid’in ünlü “Çene Suyu” günümüzde bir kaç çeşmeden akmaktadır.

Çakmakçı Çeşmesi, Hacıayvaz Mescidi yanında taş ve tuğla ile yapılmış, aynasında karanfil, lâle ve servi motifi vardır.

Orhan Çeşmesi, II. Mahmud’un ha-zinedar ustasıSüedan tarafından 1827 yılında onartılmıştır. Bunlardan başka İzmid’te Yeni çeşme Sokağı’nda “Yeni Çeşme”, Alacamescid Sokağı’nda 1713 tarihli çeşmeler vardır.

İzmid‘in eski eserleri arasında hamamlar da yer tutar.

Küçük Hamam, şehrin doğusunda, Hüseyin Paşa Camii yakınında bulunur. Camekân ahşaptır, buradan kubbe örtülü bir kısma, oradan da bir kubbe ile manastır tonozuyla örtülü dikdörtgen planlı bir kısma geçilir.

Mehmed Bey Hamamı(Orta Hamam), çarşı içinde bulunur. Üstü çatı örtülü kârgir bir camekân bölümü, bundan sonra üç bölmeli soğukluk bölümü vardır. Soğukluğun üstü yan bölmelerde tonoz, ortada kubbe örtülüdür. Buradan altı köşeli ve her bir kenarında bir yıkanma hücresi bulunan kubbe örtülü bir halvet bölümüne geçilir. Planına ve yapı tekniğine göre Mimar Sinan zamanında, Pertev Paşa Külliyesi’nin inşası sırasında yapılmış olması gerekmektedir.

Yukarıpazar Hamamı, Orhan Camii’nin yanında yaptırılmıştır. Giriş holü kenarları 9.45 metre olan bir karedir. Holün dört tarafında geniş sedirler döşenmiştir. Döşeme düzgün derzli taş levhalarla kaplanmış, ortada 14 köşeli işlemeli bir havuz, holün süslemesini oluşturmuştur. Soğukluk, iki kubbeli bölümün bir kemerle birleşmesinden oluşmuştur.

İzmid Hünkâr Kasrı(Av Köşkü, Küçük Saray), Sultan Abdülaziz tarafın-dan Hassa Mimarı Garabed Balyan’a yaptırılmıştır. (1867-1839). Bu bina Atatürk’ün kaldığı bina olması bakımından önem taşımaktadır.

Esası II. Mahmud (1784-1839) tarafından yaptırılan köşk, Sultan Abdülaziz tarafından av köşkü olarak yeniden inşa edildi. Kasrın bahçesinin altındaki eski Osmanlı duvarlarının bir deprem sonucu yıkılan eski saraya ait kalıntılar olduğu sanılmaktadır.

Dış görünümü mermer kaplı iki katlı bir yapı olan kasır, ince uzun, yuvarlak kemerli pencereleriyle İzmid‘in karakteristik bir yapısıdır.

İzmit Cİty Center

İzmit Cİty Center

Yapının bezemeleri onarımlar geçirmiştir. Müze olarak kullanılan sarayın tanıtma yazısında tavan süslemelerinin Fransız ressamı Sasson tarafından sıva üzerine yağlı boya olarak yapıldığı belirtilmektedir. Meşrutiyet devrinde Sultan Reşad, İzmid’e geldiğinde bu binada bir kabul resmi düzenlemiştir.

IV. Murad Kasrı, IV. Murad tarafından İzmid’in yüksek bir noktasına yaptırılmıştır. Evliya Çelebi’nin, sarayların en muntazamı Bağdad fatihi Dördüncü Murad Han Sarayı’dır ki, bağ ve bahçeli bir büyük saraydır. Anlatmakla dil kısırdır. Hâlen padişahlara mahsustur. Bahçe üstadı, 200 kadar bostancı neferi vardır.

İzmid Saat Kulesi, İzmid Mutasarrıfı Musa Kâzım Bey tarafından II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıl dönümü anısına yapılmıştır. 1901 tarihli kule, dört katlı olup, dördüncü katın dört cephesinde de saat bulunmaktadır. Zemin katta ise, bir yanda kapı, diğer üç cephede çeşme yer alır. Kalenin mimarı Mihran Azaryan’dır.

İzmid’in en önemli mimarî eseri Pertevpaşa Külliyesi’dir. Yeni Cuma Mahallesi’nde, aynı adlı caddenin iki yanında sıralanmış durumda, Rumeli Beylerbeyi Pertev Paşa (ölm. 1572), vakfı olarak Mimar Sinan tarafından 1579 yılında yaptırılmış olup, cami, çeşme, hamam, mektep, imaret, kervansaray ve aşhaneden oluşan bir yapı grubudur.

Cami, yüksek duvarlı bir avluda yer alır. Avlu, camiin kıble tarafında kalan bölümünden bir duvarla ayrılmıştır. Kıble tarafında nazire bulunmaktadır. Batı duvarının kapısı üzerinde 1579 tarihli kitabe yer alır. Avlunun ortasında, on iki dilli bir şadırvan vardır. Şadırvanın üzeri piramid çatı ile örtülüdür. Kıble avlusunun güneybatı köşesinde de H. 987 (1579) kitabeli büyük bir çeşme vardır. İki bölümden oluşan çeşmelerden biri hayvanlara, diğeri ise yolculara aittir. Yolculara ait bölümü kesme taştan yapılmıştır. Camiin cümle kapısı üç kubbe ve iki beşik tonozla örtülü son cemaat yeri vardır. Camiin planı kareye yakındır. Binayı bir tam kubbe ve köşelerde tromp vazifesi gören dört yarım kubbe örtmektedir.Kubbe çevresini 24 pencere kuşatır. Minare, camiin kuzeybatı kesimindedir. Minberi çok süslüdür.

Hamam, 1922 yılında harap olmuştur. Mütenazır planlı çifte hamamdır. Aşhane imaret, hamamın batısındaki evlerin arkasında, moloz taşla yapılmış küçük bir binadır. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür.

Kervansaraya ait moloz taşla yapılmış birkaç duvar parçasından başka iz yoktur. Ahşap olan çatısı, üç sıra, altışardan on sekiz direğe dayanmaktadır.Sıbyan mektebi, cami avlusunun kuzeybatı köşesindedir.

Tersane, İmaret Camii banisi Defderdar Abdüsselâm Efendi tarafından kendi malı olan arazi üzerinde 1530 yılında yaptırılmıştır. Yakın zamana kadar donanma idare binaları olan binalar, eski tersane sahası üzerine inşa edilmiş, burayı çeviren yüksek duvarlar son onarımlar sırasında yapılmıştır. Tersane, Köprülüler tarafından genişletilmiş, Venedikliler ile çarpışan donanma burada yapılmıştır. XX. yüzyılın başlarında tersanenin faaliyetleri durmuştur.İzmid, bugün Marmara Bölgesi’nde, Kocaeli iline bağlı ilçe merkezi, şehirdir.

izmit merkez

izmit merkez

İzmİt Marina

İzmİt Marina

İzmit Saat Kulesi

İzmit Saat Kulesi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git