İznik

İZNİK(Eski adları: Antigoiea, Antlgonia, Eis Nemaiar, Nicaea, Nicea, Nicea, Nikea, Nikaia).

Kentin Hz. isa’nın doğuşundan çok önceki yıllara dayanan bir tarihi vardır. Yunanlı yazarlar bu kentin eskiden Bottelerin sömürgesi olduğunu ve “Ankor” veya “Helikor” adıyla anıldığını kaydederler. Kentin tarih sahnelerine çıkışı Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos zamanına rastlar. Bithynia kralları, şehri başkent yapmışlar, Roma devrinde ise kent gelişerek Nikaia konsilinin toplantı yeri olmuştur.

Kent, VIII. yüzyılda Araplar tarafından birkaç kez kuşatıldı (717). 912‘de Araplar, Bizans topraklarından geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu tarihten sonra Bizans İmparatorları Leon ve VII. Konstantin Porphyrogennetos surları ve kapıları onarttılar. 1065’te meydana gelen depremin zararı kısa sürede giderilmiştir.

1071 Malazgird zaferinden sonra Nikephoros Botaniates devrinde şehir, Konya Selçuklu sultanına teslim edildi. Selçuklu sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1078’de İznik’i alarak başkent yaptı. 1085’te Ebü’l Kasım’ın eline geçen şehir, yerine geçen Melik Şah’ın ölümünden sonra 1092 yılında Selçuklu Sultanı Kılıçarslan‘a teslim edildi. 1095‘te Gemlik’te karaya çıkan Haçlı ordusu, Pierre l’Ermite ve Cauthiersans Avoir komutasında İznik’i kuşattı. Sayıları 250 bin kişiyi bulan bu dağınık ordu, Türkler karşısında tutunamayarak yenildi. İki yıl sonra şehir 750 bin kişilik büyük bir Haçlı ordusu tarafından yeniden kuşatıldı, bu kuşatma da sonuçsuz kaldı. Ancak bu kez deniz harekatı altında yapılan kuşatmada, şehir teslim olduysa da, kısa süre sonra Haçlı ordusu yoluna devam etmek üzere şehri terk ettiler. Bunun üzerine şehir, Bizanslılara geçtiyse de İmparator I. Aleksios 1105’te kenti yeniden Kılıçarslan’a bıraktı. Kent bir süre daha Türklerin elinde kaldı. Sonra Bizanslılar tarafından geri alındı. 1204 yılında Bizans İmparatorluğu Latinler tarafından ele geçirilince Theodoros Laskaris İznik’te kendisini imparator ilân etti ve kent dinî, siyasî ve kültürel bir merkez halini aldı. İznik Rum Devleti 1204 -1261 yılları arasında burada hüküm sürdürmüştür.

Şehrin kaleleri ilk kez 1303 yılında ele geçirildi. Türkler, Palekanon  Maltepe zaferinden sonra şehri aldılarsa da Bizanslılar İznik’i tekrar almayı başardılar. İznik kesin olarak Orhan Gazi devrinde Osmanlı topraklarına katıldı.(1329 veya 1331), 1340 yılında Orhan Gazi büyük bir kalabalığın arasında Yenişehir kapısından şehre girdi ve bir süre için İznik’i başkent yaptı. Çandarlı Kara Halil, kadı olarak atandı. Bayındırlık çalışmalarına girişildi ve kent yeni yapılar kazandı.

iznik

iznik

1402 yılında Timur’un ordusu tarafından yağmalanan kent, II. Murad devrinde Çandarlı sülalesinin çabalarıyla önemli bir sanat ve kültür merkezi oldu, fakat İstanbul’un fethinden sonra (1453) gölgede kaldı. İstanbul’dan doğuya doğru yönelen yol üzerinde önemli bir konak yeri özelliğini korudu ve çiniciliğin önemli bir merkezi rolünü oynadı.

1655 yılında büyük bir yangın geçirdi. 1781’de Sabancı kasabasına kadar olan kaldırımların onarımı için zaman kaybedilmemesi konusunda, Cağalazâde Mir Ali’ye talimat verildi. 1793’te kazada pamuk ve pamuk ipliği rüsumu hakkında bir irade çıkarıldı.

Çinileriyle de ünlü olan şehirde H. 1131 (1718) yılında Çini Fabrikası açıldı.Şehirde ticaretin gelişmesine büyük önem verildi. 1793’te pamuk ve pamuk ipliği rüsumu hakkında bir irade çıkartıldı. İzmit  İstanbul ve İstanbul  İzmit arası posta hizmetleri 1864’te “Fevaid-i Osmaniye” Şirketi’ne verildi. 1890 yılında İznik’e iskan olunan Osman pazarı muhacirlerinin kurdukları köye “Lütfiye”, Sarıağıl, Canak’a iskan edilen muhacirlerin kurdukları köye ise “Hamidiye” adı verildi (1891).

Anadolu demir yolunun yapımı, İznik’in konak yeri olarak önemine son verdi. XX. yüzyıl başında İznik’in nüfusu 1500 civarındaydı. 1920’de Yunanlılar tarafından işgal edildi, İstiklal Savaşı sırasında İznik birkaç defa el değiştirdi. Bunun sonunda şehir tamamen boşaldı ve hemen hemen tama-men yandı. Değerli sanat eseri binalar da harabe haline geldi veya yok oldu. Millî Mücadele sonucunda da İznik düşmandan kurtarıldı.

XIX. yüzyıl sonunda İznik, Hüdavendigâr (Bursa) vilayetinin Ertuğrul Sancağı’na bağlı Yenişehir kazasının bir nahiyesi durumundaydı. Yenişehir kazasının ve Ertuğrul Sancağı’nın kuzeybatısında, Bursa Sancağı’nın kuzeydoğu sınırında ve İzmit Mutasarrıflığının güneyinde yer alırdı. Nahiye merkezi İznik kasabasıydı. Nahiyeye,İznik Gölü çevresine yayılmış durumda 40 köy bağlıydı. Toplam nüfusu 25 bin 570 kişiydi.

XX. yüzyılın başında Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı metropolittik bulunmaktaydı.

Çok eski bir yerleşme merkezi olduğu anlaşılan İznik’te çeşitli kültürlerin izlerine rastlanmaktadır.

Roma dönemi yapısı olan İznik Kalesi, İznik Gölü yakınındadır. 310 yılında Filip‘in oğlu Antigonius tarafından temelleri attırılmış, 330 yılında kale, her türlü düşman saldırısına karşı koyacak hale getirilmiştir. Kale, geç Bizans devrinde önemli onarımlar geçirmiştir.

Önceleri 2 bin 994 metre olan kale çevresi, sonraları 4 bin 427 metreye çıkmıştır.

İlçede Bizans yapısı olan “Ayios Triphonos Kilisesi”nin bir bölümü hala ayaktadır. Bu yapı, tuğla ve taş sıraları halinde inşa edilmiştir. O dönemden kalan Koimesis Kilisesi‘nin kalıntıları da önemlidir.

İznik’te ayakta kalmış eski eserlerin hemen tümü erken Osmanlı çağına aittir. Selçuklular, burada kaldıkları kısa süre içinde önemli bir iz bırakmamışlardır.

Ayasofya Camii (Orhan Camii), kentin merkezinde, ana yolların kesiştiği yerde bulunur. Orhan Bey zamanında, onun adına kiliseden camie çevrilmiştir. Üç nefli bir bazilikadır. İlk yapılışı V. yüzyıldadır. Bugün Orta Bizans Çağı karakteri gösterir. Camie çevrilmesi 1331 yılında gerçekleşmiştir. Şerefesine kadar duran bir de minaresi vardır. Daha sonra yanan cami, Kanunî tarafından Mimar Sinan‘a onartıldı. Camiin mihrabı üstünde kırmızı ve beyaz boyalı alçı süsleme, XVI. yüzyıl Türk eserlerindendir. Minaresinin kürsüsü tuğla ve taştan çok dikkatle yapılmış, üst bölümde tuğladan örülmüş üçgen şekillerle kareden daireye geçilmiştir. Mihrap kısmının evvelce çini kaplı olduğu işlerden anlaşılmaktadır.

Çarşı Mescidi (HacıÖzbek Camii), aynı adlı mahallede bulunmaktadır. 1333 yılında yapılan bu yapı, kare bir plana sahiptir. Kubbe küreden biraz fazla olup, üçgen dilimli bir kuşak üzerine oturmaktadır.

Hacı Hamza Mescidi, hamamı, türbe ve imareti bugün ayakta değildir. 1930‘da yıktırılmıştır. Ancak, türbenin Osmanoğulları zamanında (1345) kümbet biçiminde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kitabesinden öğrenildiğine göre eserin mimarı Hacı Ali’dir. Sadece hamamı ayakta durmaktadır.

Mahmud Çelebi Camii; Ayasofya Camii ile Yenişehir Kapısı arasında bulunan ve halen kullanılan bu yapı 1442 yılında inşa edilmiştir.

İç kapının üstündeki kitabeden bu camii yaptıranın II. Murad‘ın kayın biraderi Çandarlı Mahmud Çelebi olduğu anlaşılmaktadır.

Orhan imaret Camii, Yenişehir Kapısı’nın 400 metre dışında yer alan ve 1953-1964 yılları arasında meydana çıkartılan camiin 1 , 1.5 metre yüksekliğinde duvarları vardır. Eksen üzerinde iki kare mekân ile yanlarda birer tabhane odasından oluşur. Kitabesi kazıda bulunmuş olup, şimdi müzededir.

Şeyh Kutbiddin Camii ve Türbesi, Yeşil Cami ile Nilüfer Hatun imareti arasında yer alır. Fatih’in veziri Halil Paşa’nın oğlu olan ve II. Bayezid‘in vezirliğini yapmış bulunan İbrahim Paşa’ya aittir. Kitabesinde yapım tarihi olarak 1496-1499 yılları verilmektedir. Bu topluluk ahşap çatılı ve son cemaat yeri üç direkli olan bir cami, üstü kubbeli ve kiremit örtülü kagir bir türbe ve türbe civarına bitişik minareden ibarettir. Minare camiden ayrı olarak inşa edilmiştir. Yangında harap olan camiden, türbe minare ve camiin kapısı ile batı duvarı kalmıştır.

Yeşil Cami, İznik‘in Lefke ve İstanbul kapısı arasında yer alır. 1378-1391 yılları arasında yaptırılmıştır. Genişliği 11 metre, uzunluğu 15.35 metre olan alanın örtülmesi için bütün cami yeri dört bölüme ayrılmıştır. Cami, dışı sarı renkli ve çok iyi işlenebilir İznik civarı kalkerleriyle, düzgün kesme taşlarla yapılmıştır. Mihrap tamamen stilize olmuş, Orta Asya süslemesini koruyan bir başlık ile taşlandırılmıştır. Camiin içindeki iki büyük dayanak sütun da başlık ve kaplamaları mermer olan kemerlerle birleştirilmiştir. Erken Osmanlı dönemi yapı sanatının şaheserlerinden sayılan Yeşil Cami, gerek çinileri, gerekse mermer işçiliği bakımından dikkate değer bir eserdir. Mermer şebekeleri 1922‘de Yunanlılar tarafından parçalanmıştır.

Çeşitli sanat eserleri yönünden zengin bir çeşitlemeye sahip olan İznik’te hamamlar da önemli yer tutar. Orhan bey Hamamı, Hacı Hamza Hamamı, Paşa Hamamı, İsmail bey Hamamı, Büyük Hamam, başlıca örnekler arasındadır. Hamamların büyük bölümü yıkıntı halindedir.

Büyük Hamam (Murad Hamamı), İstanbul Kapısı’yla çarşı arasında bulunur ve çifte hamamlar biçiminde inşa edilmiştir. XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyılın ilk yarısı arasındaki devirde yapılmış olduğu sanılmaktadır. 1648 yılında buraya gelen Evliya Çelebi, bu hamamdan söz etmektedir.

Hacı Hamza Hamamı, Mahmud Çelebi Camii karşısında bulunur. XIV. – XV. yüzyıllar arasında yaptırıldığı tahmin edilen hamamın orta bölümünün dört köşesine halvetler yerleştirilmiş ve köşeleri  eğik olarak kesildiğinden, orta bölümde bir sekizgen oluşmuştur.

İznik’te erken Osmanlı dönemine ait iki zaviye  imaret vardır. Nilüfer Hatun İmareti, Yeşil Camiin karşısında bulunur ve 1389 yılında Murad Hüdavendigâr tarafından annesi Nilüfer Hatun adına yaptırılmıştır. Kesme taş ve üç sıra tuğla hatıldan yapılan duvarlar 45 santim yüksekliğinde kesme taş ve bir temel üstüne oturmuştur. Şimdi müzedir.

Yakub Çelebi İmaret ve Türbesi’nin bir veli adına yaptırıldığı sanılmaktadır. Maltepe Mahallesi’nde yer alır. XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyıl başında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Binanın giriş yüzünün sağ tarafında, dört köşeli ayak üstüne inşa edilmiş bir türbe vardır. Yakub Çelebi‘nin mezarı olan bu yapının dört kemeri içerden destek kemerleriyle kuvvetlendirilmiş ve orta bölümleri duvarla örülerek yalnızca iki pencere bırakılmıştır. Bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla sistemiyle inşa edilmiştir. Her iki imaretin de yanlarında tabhane odaları vardır. Yakub Çelebi İmareti son yıllarda camie çevrilmiştir.

İznik Gölü

İznik Gölü

İznik, yol güzergahında, özelikle bilginlerin uğrak yeri idi. Molla Yegân, hacca giderken İznik‘e uğramış ve öğrencileriyle bir süre görüşmüştür.

Orhan Gazi Madresesi, Osmanlı Devleti’inde kurulan ilk medresedir. Hayreddin Paşa Camii’nin yanında olan medrese 1428 yılında Molla Hiisrav tarafından yaptırılmıştır. Bazı kaynaklar bu medresenin manastırdan çevrilmiş olduğunu bildirmektedir. Kanunî döneminde medrese, yüksek düzeyde bir bilim merkezi idi. Bugün izi yoktur.

Süleyman Paşa Medresesi, Maltepe Mahallesi ile eski hükümet konağı arasında yer alır. Orhan Bey‘in oğlu İznik Valisi Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Saçak kornişleri tamamen taştan, basit olarak yapılmıştır. 11 odası bulunur. Planı “U” biçimindedir ve karşılıklı iki kolda üçer oda vardır. Kemer ayakları direklidir.

İznik‘te aşağı yukarı sağlam durumda bulunan altı türbe vardır. Bunlardan yedinci olan Hacı Hamza Türbesi‘nin günümüze yalnızca kitabesi kalmıştır.

Çandarlı Hayreddin Paşa Türbesi, Lefke Kapısı dışında, kuzeyde, surlardan 200 metre uzaklıkta ve mezarlıkta bulunur. 1379 yılında yaptırılmıştır. Çandarlı Hayreddin Paşa ile oğlu Ali
Paşa‘nın mezarları buradadır. Bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla hatıllı, tuğla silmeli türbe, birbirine bitişik kare biçimi iki bölümden oluşmaktadır.

Halil Paşa Türbesi, Yeni Çarşı’nın yakınında, Nilüfer Hatun İmareti dolaylarında olup, 1455 yılında yaptırılmıştır. On yüzü kesme taş, arka duvarları moloz ve kerpiçtir. Ahşap çatılı, kare planlı ve sokağa bakanı yüzü biraz çarpık bir binadır. Türbede 12 tane mezar vardır.

İbrahim Paşa Türbesi ve imareti, Lefke Kapısı‘nın iç tarafından,, Çınarlı, meydan kenarında bulunur. İbrahim Paşa tarafından 1427 yılında yaptırılmıştır. Ön yüzü kesme taş, arka duvarları moloz ve kerpiçle inşa edilmiştir. Çatısı ahşaptır. Planı kareye yakındır. Her yüzünde ikişer pencere vardır.

Kırkkızlar Türbesi (Hacıcamaza Türbesi).Orhan Bey zamanında yaptırılmıştır. Asi adı Kırgızlardır. Ancak halk, Kırkkızlar diye anar. Yenişehir Kapısı’nın dışındadır. Kare planlıdır. Köşelerdeki dikey üstüvaneler üstüne konmuş birbirini kesen tonozlarla duvara oturur. Türbenin kapı sövesi Bizans devrinden kalma, silmeli mermerlerdendir.

ReyhanTürbesi, Yenişehir Kapısı dışında, XIV. yüzyıl başlarında yaptırılmıştır. Kubbesi merkezî tambur kaidesi üstünde olduğundan yarım kare biçimindedir. Türbe dışı kaba ve düzensiz moloz taşlardan yapılmıştır. Türbenin kubbeli bölümünde beş büyük, iki küçük, sonradan eklenen giriş bölümünde ise üç mezar bulunmaktadır.

Sarı Saltuk Türbesi, Lefke Kapısı dışındadır. Dört kemer üzerine oturan tek kubbeden ibaret bir açık türbedir.İstanbul Kapısı yolu üstünde bir özel saray veya konak hamamı olan İsmail bey Hamamı vardır. Eser, çok harap durumdadır ancak, kubbe süslemesi bakımından eşsizdir.

İznik’te XI – XVII. yüzyıllara ait olan kıymetli ve önemli mezar taşları şunlardır: Çandarlı Hayreddin Paşa’nın mezarı, Hayreddin Paşa’nın oğlu Ali Paşa’nın mezarı, Hayreddin Paşa‘nın oğlu ibrahim Paşa’nın mezarı, Fatih’in veziri Çandarlı Halil Paşa‘nın Türbesi’ndeki mezar taşları, Mahmud Çelebi Camii haziresindeki taşlar ile Eşref-i Rûmî Camii haziresinde mevcut olan biri kadın, diğeri erkek iki mezar taşları sayılabilir.İznik, bugün Bursa iline bağlı ilçe merkezi şehridir.

Iznik Museum

Iznik Museum

İznik Bursa

İznik Bursa

İznik Ayasofya Müzesi

İznik Ayasofya Müzesi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git