Malatya

MALATYA(Eski adları: Maldiya, Mildiye, Melid, Melidi, Meliddu, Maldija, Malta, Melita, Melitene)

Siyasi tarihi yönünden büyük hareketlilik gösteren Malatya’nın idari tarihi de oldukça değişken olmuştur. Kuruluşundan bu yana birçok el değiştiren kent, sürekli ön planda yer almış ve önem kazanmıştır. Eski çağlardan beri zaman zaman beylik merkezi, il, mutasarrıflık ve ilçe durumlarına getirilmiş, bu durumlarında da değişikliklere uğramıştır.

Malatya ve çevresi çok eskiden beri bir yerleşim alanıdır. Malatya ovasında eski yerleşmeleri belirleyen bir takım höyüklere rastlanmıştır. Neolitik devir kalıntıları da bulunmuştur. Şehrin ilk kuruluş yeri bugünkü Malatya’nın 7 kilometre kuzeydoğusundaki Ordusu (Bahçebaşı) kasabası toprakları içinde yer alan “Arslantepe Höyüğü”dür. M.Ö. XII. yüzyıl başına kadar Hitit İmparatorluğu toprakları içinde bulunan şehir, bu devletin M.Ö. 1190 yılına doğru yıkılmasıyla.küçük bir devlete başkent oldu. M.Ö. 1114 yıllarında Asur Kralı I. Tığlatpeleşer tarafından vergiye bağlandı. M.Ö. 1115-675 yılları arasında geçen 440 yıl içinde Malatya’da 23 hükümdar adı saptanmıştır. Hitit İmparatorluğu’nun elinde uzun süre bulunan şehir, daha sonra Mittaniler, Hurriler, Sami, Babiller ve Asurluların eline geçti. M.Ö. 800 yıllarına doğru Urartu Devleti, M.Ö. 722‘ye doğru Asur Hükümdarı II. Sargon’un eline geçerek halkı başka yerlere sü-rüldü. Hitit imparatorluğu dağıldıktan sonra kurulan Hitit devletçiklerinin en ünlüsü olan Kargamış Krallığı, bu günkü Malatya topraklarını da içine almaktadır. M.Ö. VI. yüzyılda Persler, İran imparatorluğu’na kattılar, iki yüzyıl sonra Büyük İskender, bütün Anadolu gibi burasını da ele geçirdi, İskender’den sonra Selevkoslar,İran asıllı Ermeni kralları, Kommagene kralları, İran İmparatorluğumu dirilten Partlar ve onların halefi olan Sasaniler, Malatya çevresine hâkim oldular. Daha sonra Bizanslıların eline geçen şehir, bu dönemde eyalet merkezi oldu. 575 yılında Sasani Şehin şahı I. Hüsrev şehri yıkmıştır. Muaviye, Suriye ve Elcezire Valisi olunca, Malatya Muaviye’nin komutanı tarafından alındı. Muaviye, Anadolu seferi sırasında Malatya’ya gelerek buradaki muhafız sayısını artırdı. Daha sonra bir süre Rumlara, onlardan da Ermenilerine geçti. 740-741 yılında şehir Bizans Generali Arkivas tarafından yağmalandı. Şehir, yeniden Emevilere geçtiyse de sürekli olarak Bizanslılar ve Emeviler arasında el değiştirdi.

Şehir, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan tarafından ilk kez kuşatıldı Daha sonra Urfa Kontu ve Frankların birleşmesi üzerine geri çekildi. Kısa bir süre sonra da Danişmendiler tarafından 1135 yılında alınan şehir, 1175 yılına kadar bunların elinde kaldı. Şehir, Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıçarslan tarafından 28 Haziran’da kuşatılarak teslim alındı(2 Eylül 1206). Fakat bir yıl sonra Tutuş’a yenilerek Habur Nehri’nde ölünce, en küçük oğlu Tuğrul Arslan Malatya’da onun yerini aldı. Kılıçarslan ‘in diğer oğulları arasındaki mücadeleler sırasında Mesud, Malatya’dan kaçtı. Bu sırada Bohemond, Ceyhan Irmağı’nın yukarısındaki Elbistan ve Malatya çevresini ele geçirdi. 1111 yılında Malatya Sultanı‘nın atabeği Belek, Ceyhan üzerindeki araziyi ondan geri aldı. Kılıçarslan’ın dul eşi, Belek ile evlenmek üzere 1113 yılında Malatya’dan ayrıldı. Fakat Büyük Selçuklu Sultanı’nın oğlu tarafından yakalandı. 15 Mart 1118 yılında Kemah ve Erzincan Emiri Mengücek Gazi, Malatya ve çevresini yağmaladı. Bunun üzerine genç hükümdarın annesi Urfa’daki Jasceline‘den yardım istedi. Ertesi yıl Tuğrul Arslan, Danişmend Gazi ve Bizanslıları yenen Belek’in yardımlarıyla Ceyhan üzerindeki toprakları ve Elbistan’ı aldı. Belek, Manbic önünde ölünce de Gerger’i ele geçirdi. Birsüre sonra Danişmend Gazi, damadı Selçuklu Sultanı Mesud ile birlikte Malatya üzerine yürüyerek şehri kuşattı(1124). Halkın yardımıyla kente girdi. Bu hükümdar devrinde Malatya barış içinde yaşadı. 1135 yılında yerine oğlu Melik Muhammed geçti. Fakat kısa bir süre sonra Bizans imparatoru’nun yaklaştığı haberini alarak, şehri bıraktı. II. ioannis Komnenos, Suriye’ye kadar ilerlediği sırada, Selçuklu Sultanı Mesud, Kilikya’ya saldırarak esir aldığı Adana halkını Malatya‘ya gönderdi. 1139 yılında Melik Muhammed de Kilikya seferine çıktı. Ölümünden sonra yerine Zünnun geçti. Bunun üzerine kardeşi Aynüddevle, Malatya’yı kuşattı. Şehirdeki Türk muhafızlar, Bureydiye kapısını açarak Malatya’yı kendisine teslim ettiler. Bundan sonra Selçuklu Sultanı Mesud, Aynüddevle’nin kendisine bağlanması üzerine Malatya’yı iki kez kuşattı. Fakat şehri ele geçirmeyi başaramadı. Aynüddevle ölünce (12 Haziran 1152), yerine oğlu Zülkameyn geçti. Ancak yaşıçok küçük olduğundan yerine annesi hüküm sürdü. Bir sûre sonra genç hükümdarı öldürmek istediği için şehirden çıkarıldı. Bu olayı bahane eden Mesud, şehri yeniden ele geçirmek istedi (24 Temmuz 1152), ancak başaramadı. 1162 yılında Zülkarneyn yerine küçük yaştaki oğlu Nâsıriiddin Muhammed geçti. Eğlenceye düşkünlüğü sebebiyle halkın güvenini sarstığı için Malatya’yı bırakmak zorunda kaldı(1170).

Yerini kardeşi Abulkasım aldı. Şehir, Selçuklu SultanıII. Kılıçarslan tarafından 4 ay kuşatılarak alındı (1178).Kılıçarslan şehrin iki surunu onarttı. 1185 yıllarında devlete bağlı olmayan Türkmenler, Malatya topraklarınasaldırdılar. Bir süre sonra Kılıçarslan, ülkeyi oğulları arasında bölerken oğlu Müizzüddin Kayserşah’a verdiyse de sonradan diğer oğlu Ketbüddin Melikşah’a bırakmak zorunda kaldı.Selâhaddin Eyyubî’den destek gören Müizüddin, Malatya hâkimi oldu. 1200 yılında kardeşi Tokat hakimi Rükneddin Süleyman, Malatya’yı Müizüddin’in elinden aldı. Malatya, Danişmendlilerden 5 melik tarafından yönetilmişti.

Malatya‘nın Selçuklu sultanlarının eline geçmesinden sonra, Alaeddin Keykubad I zamanında (1231), Moğollar, Malatya yakınındaki Fırat Irmağı’na kadar ilerlediler. Alâeddin, Malatya’dan 100 bin kişilik bir ordu toplayarak, Hins Ziyad’ı aldı. Gıyaseddin Keyhüsrev II zamanında Selçuklulardan ayrılan Harizmliler, Malatya’ya saldırdılar. 1241 yılında Baba İshak-ı Horasanî’nin başında bulunduğu Türkmenler şehri yağmalamak istediler (1241). Gıyaseddin Keyhüsrev II’nin Kösedağ Savaşı’nda Moğollara yenilmesi (1243), Malatya’nın zararına oldu. Şehrin Subaşısı Reşidüddin, Selçuklu hazinelerini yağmaladı. Şehrin ileri gelenleri Haleb’e çekildiler. Moğollar şehri sardılar. Selçuklu Devleti’nin Hülâgu tarafından kardeşler arasında bölünmesi üstüne önce II. İzzeddin Keykavus, Malatya’da hüküm sürdü. Sonra yerine Rükneddin Kılıçarslan IV. geçti. İzzeddin, asker toplamaları için Malatya bölgesine adamlar gönderdi (1257). Fakat şehirliler adamlarını Moğolların korkusundan kabul ettiler. 1265-1282 yılında yeni bir bölünme zorunda kalan şehir, Gıyaseddin Mesud II.’nin payına düştü. Şehir, 1316 yılında Melikiünnasır Muhammed zamanında Memluk ordusu tarafından alınarak, tahrip edildi. Bundan sonra Malatya, Memlukluların bir uç kalesi oldu. Ancak, Dulkadiroğulları Elbistan dolaylarında kuvvet kazanınca, Memluk egemenliği etkisini kaybetti. Osmanlılar Yıldırım Bayezid devrinde etki alanlarını doğuya kaydırdıkları sırada Malatya, Akkoyunlular, Memluklar ve Osmanlılar arasında savaşlara yol açtı. Sivas ve Kayseri hâkimi Kadı Bur-haneddin Ahmed ile Amasya Beyi Şadgeldi Ahmed Bey yardımına gelen Yıldırım Bayezid yüzünden Malatya’ya kaçtı. Fakat Divriği yakınlarındaki Karayel’de Akkoyunlu Hükümdarı Karayülük Osman Bey tarafından öldürülünce (1398), Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin’in topraklarına sahip çıktığı gibi Malatya üstünde de hak ileri sürdü. Malatya’yı korumak isteyen Duikadiroğlu Suli Bey, kızı Emine Hatun’u, Yıldırım Bayezid’in oğlu Şehzade Süleyman ile nişanlayarak, Osmanlılar tarafına geçti. Memluk Sultanı Berkuk, bu olay üstüne Suli Bey’i öldürterek, Malatya’yı Sadaka Bey’e verdi. Suli Bey’in yeğeni, Nasirüddin Mehmed Bey, Yıldırım Bayezid’e başvurarak, kendisine yardım edilirse, Osmanlılara bağlanacağını bildirdi. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid, Berkuk’un ölümünden ve yerine Ferec’in geçmesinden yararlanarak, Dulkadirliler üstüne yürüdü. Memluklu Emiri Çak-mak’tan Malatya’yı aldı.(1399), Ancak, Osmanlıların şehirdeki egemenlikleri bir yıl kadar sürdü.

1401 yılında Timur, Malatya’yı Osmanlılardan aldı. Yıldırım Bayezid‘e haber göndererek Osmanlılara sığınan Sultan Ahmed Celayir ile Kara Yusuf’a karşışehrin geri verilebileceğini bildirdi. Yıldırım Bayezid bu isteği kabul etmedi. Fakat Ankara’da yenildi (1402). Dulkadirliler, Timur’un Anadolu’dan gitmesinden sonra, Memluklar döneminde Malatya’ya hâkim oldular. Ancak, Memluklar bu şehre ayrı bir önem verdiklerinden vali gönderdiler. Bu sebeple Dulkadirlilerie araları açıldı. Nitekim II. Bayezid devrinde Çukurova’da yapılan Osmanlı-Memluk Savaşları sı-rasında (1485-1491), Dulkadiroğlu Alâüddevie Bozkurt, Osmanlılar ile işbirliği yaparak, Malatya’ya saldırdı. Başarı sağlayamayarak Memluklarla anlaşma yapmak zorunda kaldı(1485). Bu yüzden Memluklar Malatya’ya en seçkin emirlerini vali olarak gönderdiler. Nitekim son Memluk Sultanı Kansu Gavri, Malatya’da valilik yapmış ve Osmanlı lehçesinde şiirler yazmıştır. Yavuz Sultan Selim, Memluk seferine çıkarken Malatya’yı aldı(1516). Temmuz sonlarında Malatya önlerine gelen Türk ordusu, Hadım Sinan Paşa ile birleşerek Malatya’ya girdi. Yavuz, Dulkadiroğlu topraklarınıŞahsuvaroğlu Ali Bey’e verdi. Mısır’ın alınmasından sonra(1517), Malatya, kesin olarak Osmanlı sınırlarına katıldı. Bir uç şehri olmaktan çıktı. Şehsuvar Bey’in, bir iftira yüzünden, Kanunî devrinde Ferhad Paşa tarafından öldürülmesiyle, Malatya’da Dulkadlr soyu son buldu (1522).

XVII. yüzyılda Celâli isyanları başladığı zaman Malatya âsilerin soygunlarına uğradı. Celâliler’den Böiükbaşı Kara Ahmed Malatya’ya çok zarar verdi. Koca Sinan Paşa, Kara Ahmed’i
devlet hizmetine aldı. Malatya, Iran seferleri sırasında orduya erzak sağladı.XVIII. yüzyılda Malatya’da imar çalışmaları başladı. Bazı cami ve mescitler yapıldı veya onarıldı.

XIX. yüzyılda Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’ya yenilen ve esir olan Mehmed Reşîd Paşa, serbest bırakılarak sadaretten azledildikten sonra, Diyarbekir Sivas Harput valiliklerine gönderildi. Paşa bu sırada Malatya’yı onarmak için 1833 yılında 40 tabur askerle şehre geldi. Arguvan bölgesindeki Dircan, Nermigan, Arapkir’deki Atmali, Şotitak ve Akçadağ’daki Kürne, Kürecik, Gözene aşiretleriyle Adıyaman, Besni civarındaki aşiretler arasında güvenliği sağladı. Bu başarı, izolu çevresindeki aşiret reislerini endişelendirdi. Fırat’ı geçecek olan Osmanlı askerlerinin kayıklarını batırarak, bunların kendi üstlerine gelmelerini önlemek istediler. Bu olaya kızan Mehmed Reşid Paşa, olayı yaratanları astırdı. Mısır olayı üstüne 1839 yılında II. Mahrnud‘un emriyle Hafız Mehmed Paşa, karargahını Elazığ’da kurarak Kavalalı ile çarpışmaya hazırlandı. Orduyu Malatya’ya getirdi. Askerlerin içinde Alman kurmayları da vardı. General H. von Moltke, o sırada yüzbaşı rütbesiyle Malatya’da bulunuyordu. Hafız Mehmed Paşa, askerlerini Orduzu’ya4 kilometre uzaklıktaki Eski Malatya’nın içine yerleştirdi, han, ev ve köşkleri işgal etti. Halk, bağlar bölgesinden (Aspuzu) şehre inmedi. Bağ evlerinde kışı geçirdi Aspuzu’da yerleşen halk, burada bir şehir kurarak, bir daha eski yerlerine dönmedi. Böylece Malatya, adını değiştirmeden üçüncü kez yer değiştirdi.

Malatya, Tanzimat’tan sonra merkezi Harput olan Mâmuret ül Azizilinin (eyaletinin) 3 sancağından birine merkez oldu. 5 ilçesi vardı. Cumhuriyet döneminde bütün sancaklara (mutasarrıflıklara) il denince, Malatya da bir il haline geldi.

Malatya ve yöresi tarih ve arkeoloji bakımından tam olarak incelenmemiştir. Ancak büyük ve eski bir kültüre sahip olduğu bilinmektedir.

Eski Malatya, 1938 yılına kadar şehir merkezliği yapmıştır. Bir dönümü kapsayan tarihî mezarlığı ile hemen yarım metre derinden çıkarılabilecek eski uygarlık dönemlerinin seramik parçalan ile son derece önem taşıyan bir yerdir. Çevrede bulunan cami, han, hamam, türbe, namazgah kalıntıları, yıkılmış anıtlar vardır. Bunların çoğu İslam uygarlığı yapıtlarıdır. Çevresindeki sur kalıntıları ise Danişmendliler tarafından yaptırılmıştır.

Malatya Kalesi, bugünkü Malatya şehrinin 8 kilometre kuzeyinde Eski Malatya şehrindedir. Kaleyi,I. yüzyılın ikinci yarısında Roma İmparatoru Titus yaptırmaya başlamış, daha sonra imparator Constantius surları uzatmış ve 532’de İmparator Justinianos, kaleyi tamamlamıştır.

Çevreye göre 2-3 metre yükseklikte, Malatya’ya egemen durumdaydı. Kale üçgene yakın yamuk biçimdedir. Doğu yüzü 850, kuzey yüzü 500, batı yüzü 800, güney yüzü 750 metre uzunluğundadır. Doğu ve kuzey cep ; neleri yuvarlak, güney ve batı cepheleri düzdür. Kuzeyden güneye uzunlu-ğu 800, doğudan batıya genişliği 700 metredir. Doğuda 34, kuzeyde 23, güneyde 24 kule ve burçla sağlamlaştırılmıştır. Doğuda 5, kuzeyde 1, batıda 1. güneyde 4 olmak üzere 11 kapısı vardır. Bugün sağlam bir tek sur kalmamakla birlikte, sur yüksekliğinin 20 metre olduğu bilinmektedir. XVII. yüzyılda kale içinde 300 kadar ev, cami ve mescitler, yiyecek ambarları, cephanelikler bulunmaktaydı. Camilerin en ünlüleri Ulu Cami, mescitlerin başlıcaları Emir Ömer, Karahan, Saray, Kızlar, Hânikah, Toptaşı, Çermik, Alacakapı, Bostancı, Bektaşağa, Küçük Mahalle mescitleriydi. Kalenin 500 muhafızı vardı.

Malatya’nın eski sanat eserleri, bugünkü yerleşme merkezine 12 kilometre uzaklıkta bulunan Eski Malatya’dadır, Buradaki eserler Hitit, Asur, Selçuklu, Memluk ve Osmanlı devirlerine aittir. Malatya’da görülen en eski eser, şehrin yakınlarındaki Aslantepe’de kazılarda bulunmuş olan Hitit ve Asur devletlerine ait saray kalıntılarıdır.

Eski Malatya’daki başlıca camileri şöyle sıralamak mümkündür:

Malatya ulu camii

Malatya ulu camii

Eski Malatya Ulu Camii; Eski Malatya şehri surlarının ortasındadır. 1224 yılında Alaüddin Keykûbad zamanında Mansur b. Yakub tarafından yaptırıldı. Kareye yakın bir yapıdır. Sonradan onarımlarla değişen yapının ilk ve tuğladan oluşan yapısı, asıl mimari değerini gösteren en zengin ve önemli bölümüdür. Plan bakımından klasik olan yapının giriş kapısı kuzey tarafındaydı. Kıble önündeki kubbe, eyvan, avlunun batı revakı ile, kıble eyvan ikilisinin doğu ve batısında ikişer sıra ayak ve kemerlerle enine sahalar teşkil eden kanatlar, ilk inşaattan kalan kısımlardır. Halen batıda bulunan portal II. İzzeddin Keykavus zamanında Şıhabüddin İlyas b, Şihabüddin Ebubekir tarafından Hüsrev adlı bir ustaya 1247 yılında yaptırılmıştır. Camiin batı revakında bir minare de tuğladandır. Camiin kubbesinin iç yüzünde birbirine paralel hatlar kasnağa doğru yayılırlar. Kubbe kasnağında ise sırsız tuğladan oluşan ince bir yazı şekli vardır.

Melik Sunuliah Camii, “Vaiz ocağı veya Vaiz Baba”, diye de anılmaktadır. 1394 yılında Sultan Melik-uz Zahir Berkuk çağında Abdullah Hüsnü oğlu Çerkez tarafından yaptırılmıştır.

Akminare Camii; Eski Malatya surlarının dışında, Derme Deresi kıyısındadır Tek minare ve tek kubbesi vardır. II. Selim devrinde Zaim Yusuf oğlu Hikmet Bey tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır. Kare mekanlı, tek kubbeli, kesme taştan yapılan yapının güney ve batı duvarlarında ikişer pencere yer alır. İç kısmı, mihrap ve minberi çok sadedir.

Sütlüminare Camii, şehir surlarının güneyinde, Meydanbaşı Mahallesi’ndedir. XVI. yüzyıl sonuna ait bir Osmanlı yapısıdır. Günümüze sağlam olarak yalnızca minaresi gelebilmiştir. Duvarları çok harap olmakla birlikte tek kubbeli, kare mekânlı bir camii olduğu anlaşılır. Cami ve minare kesme taştan yapılmıştır.

“Karahan Camii, Karahan Mahallesi’nde, surların dışındadır. Malatya Miralayı Abdullah oğlu Hüsrev Bey tarafından 1583 yılında yaptırılmış, 1900 yılında onarım görmüştür.- Kare planlı küçük bir yapıdır. Üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Kesme taştan kare bir kaidesi ve tuğladan sekizgen bir geçişi vardır.

Şehabiye-i Kübra Medresesi, Eski Malatya’da Ulu Camiin güney yanında bulunmaktadır. Cami ile aynı yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. Çok usta bir elden çıktığı anlaşılan portalin Erzurum Çifte Minare Medresesinin portaline olan benzerliği dikkat çekicidir. Yapı, 1896 yılında onarım görmüştür.

Emir Ömer Mescidi, Alacakapı semtinde, Emir Ömer Mahallesi’nde, Emirülazam Ömer Bey adına 1563 yılında dörtgen planlı kesme taştan yapılmıştır. Çok sade olan iç kısmında kesme taştan yapılmış sivri kemerler yer alır. Portal süslemesi bakımından ilgi çekicidir.

Emir Ömer Türbesi, Eski Malatya surları içindedir. 1563 tarihli kitabesi vardır. Kare bir plan üzerine oturtul-muştur. Son yıllarda onarılan yapı, son derece küçüktür.

Siddi Zeyneb Kümbedi, Eski Malatya’dadır. Karahan Mahallesi’nde bulunan yapı, kesme taştan yapılmış sekizgen gövdeli bir mezar yapısıdır. XIII. yüzyıl sonuna ait bir Selçuklu eseri olan yapsnın üzerini yine sekizgen bir külah örter. Gövdeden külaha üç kademeli bir silme ile geçilir.

Hacı Nefise Hatun Türbesi, Meydan başı Mahallesi’ndedir, Kare planlı, kubbeli bir yapıdır. İç kısımda Nefise Hatun’aait olduğu bilinen bir sanduka vardır.Kanlı Kümbet, Eski Malatya Me-zarlığı içindedir. Çok kenarlı bir dörtgen üzerine oturtulmuştur. Kitabesi yoktur.Ahmed Duran Türbesi, Eski Malatya surları dışında, Malatya-Sivas yolu batısındadır. 1794 tarihli kitabesi vardır.

Silâhdar Mustafa Paşa Hanı, IV. Murad devrinin gözde devlet adamlarından Bosnalı Silahdar Mustafa Paşa tarafından, Eski Malatya’nın Alacakapı Mahallesi’nde yaptırıldı(1637).Hanın yapımında, Mustafa Paşa’nın güvenilir adamlarından Muslu Ağa‘nın gözlemcilik yaptığı ve yörenin iklim özelliği sebebiyle güçlüklerle karşılaşıldığı, buna rağmen üç yılda bitirilebilecek yapının, bir yıl on ay gibi kısa bir sürede bitirildiği belgelerle açıklanmıştır. Han, bir avlu, bir hol ile iki dikdörtgen mekandan oluşmaktadır. Cephesindeki yontma taştan yapılmış kemer kapısının iki yanında altışar kargir kemer dükkan bulunmaktadır. Hanın demirden kapısının iç taraflarında her iki yanda birer oda vardır. Bu giriş kısmının üstünde, duvar içindeki bir merdivenle çıkılan mescidi vardır. Hanın kapalı(hol) kısmının avluya bakan cephesinde kapının iki yanında üzerleri tonoz ile örtülü altışar oda vardır. En baştaki odada bir ocak, altı dolap, diğerlerinde ise sadece bir ocak var-dır. Her odanın demirli pencereleri bulunur.

Kırkgöz Köprüsü, Malatya’nın 18 kilometre kuzeybatısındadır. Tohma suyu, Gürün, Darende bölgelerinden başlayarak, doğuya doğru akmakta ve Eski Malatya’nın iki saat kadar mesafesinde kuzeye dönerek Korucuk ziyaretgah yöresinde Fırat Nehri’ne karışmaktadır. Kırkgöz Köprüsü ile Hekimhan arasında Yazıhan düzü denilen ovada bugün ancak temel kalıntıları görülen Sultan Murad Hanı ve Eski Malatya’da 1637’de yaptırılmış Silahdar Mustafa Paşa Hanı vardır.

Köprünün kitabesi yoktur. IV. Murad‘ın Bağdad üzerine yürüdüğü sırada yapıldığı bilinmektedir. Yapıldığı sıralarda kırk gözü olan bu köprünün Tohma Suyu’nun getirdiği alüvyonlarla 14 gözü kapanmış durumdadır.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız yapılarda XIX. yüzyıldan itibaren Malatya’da görülen onarım inşa işlemleri şunlardır:

Şehre altı saatlik bir uzaklıkta halk tarafından 1865 yılında bir kışla, 1875 yılında hükümet konağı inşa edilmiş, 1876 yılında Malatya’da mevcut bir köprünün onarımı yapılmış, 1890 yılında şehirde çıkan büyük bir yangın sonucu yanan cami ve medreselerin onarımları yapılmış, 1906 yılında bir kız mektebi açılmış, aynı yıl sedlerin onarımı yapılmıştır.Şehirde yaşayan Hristiyan dinine mensup vatandaşların da ibadetleri için kilise yapımına veya onarımına hükümetçe gerekli izin verilmiştir.

malatya merkez

malatya merkez

malatya merkez

malatya merkez

malatya tarihi yerler

malatya tarihi yerler

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git