Antalya

ANTALYA (Eski adları: Attaleia, Atalia, Atale, Adalin, Adalya, Ataliyye, Etaliyye, Sattalia)

Kendi adını taşıyan körfezin içinde en büyük yerleşme merkezidir. Antalya, antik bölgelerden Kilikya‘nın batısını, Pamfilya‘nın tamamını, Güney Psidya‘yı, Isauria’nın güneydoğu ve Likya‘nın doğusunu içine almaktadır. 1120’de Bizanslılar tarafından zapt edilen şehir, 1207’de Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından kuşatıldı ve Kıbrıs Kralı’nın Kumandanı Gautier de Montbeliard‘ın kaleye yardıma koşmasına rağmen, burası Türklerin eline geçti. Bu dönemde Ertokuş Bey Antalya su başılığına getirildi. Selçuklular döneminde Venedik gemici ve tacirlerine Antalya’da bazı haklar tanındı. Her ne kadar 1215‘te Gautier de Montbeliard Kıbrıs’tan getirdiği kuvvetlerle şehri ele geçirip Türkleri kılıçtan geçirdiyse de, Antalya, I. Keyhüsrev tarafından geri alındı.

XIII. yüzyıl sonlarında Selçuklu Devleti sona erince Isparta ve Antalya arasındaki topraklar Teke aşiretinin bir kolu olan Hamid oğulları’nın egemenliğine girdi. Antalya’yı ele geçiren İlyasbeyoğiu Dündar Bey, buranın yönetimini, kardeşi Yunus Bey’e bıraktı. Yunus Bey’in oğulları, Antalya’da hüküm sürdüler. Hamidoğulları’nın bu ikinci kolu Tekeoğulları adıyla da anılır. Kıbrıs Kralı Pierre, 1361’de Antalya’yı ele geçirdiyse de, Teke oğullan’ndan Mehmed Bey,1373’de şehri geri aldı. Bunun oğlu Osman Bey zamanında Antalya, Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı egemenliği altına sokuldu. Yıldırım Bayezid, buranın yönetimini Finiz Bey’e verdi (1391). Ancak Antalya’nın Osmanlılara geçişi konusunda kaynaklar tek bir tarih göstermemektedir (Oruç Bey ve Neşrı’ye göre 1389-1392; Ibni Kemal’e göre 1391.)

antalya gulluk

antalya gulluk

Ankara Savaşı‘ndan sonra (1402) Teke ve Karamanoğulları’nın Antalya‘yı ele geçirme girişimleri boşa çıktı. Antalya, Anadolu eyaletinin Teke Sancağı’na merkez oldu (Elmalı ile birlikte.) II. Bayezid devri sonlarında şehzade Korkud, bu sancağın başında bulunuyordu. Babası ölünce tahta çıkan Selim’e karşı(Yavuz) burada ayaklandı. Alanya ise Fatih döneminde 1471 yılında Gedik Ahmed Paşa tarafından alınmıştı.XVII. yüzyılın ikinci yarısında Antalya’yı gezen Evliya Çelebi, üç yanı bahçelerle çevrili şehrin kale içinde dar sokaktı, 3 bin evli dört mahallesi, kale dışında ise, kuzeyde 20 Türk, 4 Rum mahallesi bulunduğunu, çarşının surlar dışında yer aldığını, limanın 200 parça gemi alacak büyüklükte olduğunu yazar.

Osmanlı Devleti‘nin Abdülmecid devrinde (1847) çıkarmaya başladığı salnamelerde (bugünkü anlamıyla yıllık) Antalya, Konya’ya bağlı olması sebebiyle “Teke Sancağı” adıyla geçmektedir. XIX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu‘nun bırakmak zorunda kaldığı topraklardan gelen göçmenlerin yerleştirildiği Antalya, sözü geçen yüzyılın ikinci yarısında Konya vilayetine bağlanan bir sancağın (Teke) merkezi oldu. Birinci Dünya Savaşı‘ndan önce bu sancak, adı geçen vilayetten ayrılarak bağımsız bir sancak haline girdi.

Mütareke döneminde şehir, bir aralık İtalyanların işgali altındaydı. İtalyanlar, Antalya halkına, kendilerini Türk dostu olarak göstermeye çalışıyorlardı. Bu amaçla, Yunan işgali bölgesinden Antalya’ya gelen göçmenlere ve yoksul halk tabakalarına çeşitli yardımlarda bulunuyor, ayrıca yollar ve okullar açıyorlardı. Çiftçiyi ve taciri kendi tarafına çekmek isteyen İtalyanlar, gerekli kredileri vermek üzere Banco di Roma‘nın Antalya‘da şubelerini açmaktan geri durmadılar. Ancak şehir çok geçmeden boşaltıldı ve 9 Temmuz 1921 tarihinde Anadolu Hükümeti’ne bağlandı. Cumhuriyet’in ilânından sonra ise Antalya vilayeti kuruldu.

Antalya, XIX. yüzyıl sonunda Konya vilayetinin sancağı durumundaydı. İdarî bakımdan beş kaza ve dokuz nahiyeye ayrılırdı. Toplam köy sayısı 549 idi. Sancak toplam nüfusu 224 kişiydi (1890). Bu nüfusun 15 binini Yörükler oluşturuyordu. Yörük kelimesi, yürüyenler anlamına gelirdi. Bunlar kışı ovalarda, yaz aylarını ise yayla adı verilen yüksek platolarda geçirirlerdi. Nitekim Hazine-i Evrakla mevcut 1840 tarihli bir belgeden Antalya Kalesi içindeki reayanın çoğalması sebebiyle kale içindeki yerlere iskanları yetersiz olduğundan, sur dışında bir mahalle kurulması ve oraya bir kapı açılması ve kiliselerinin onarılması hakkındaki yazıdan, buraya sürekli değişik dinlerden, değişik yerlerden insanların gelerek yerleştikleri anlaşılmaktadır.

Antalya şehri, körfezin ortasında, dik bir kayalığın üzerinde kurulmuştu ve mutasarrıflık buradaydı. Üç surla çevrili olan kentin çok heybetli bir görünüşü vardı. Bu surların alt bölümlerinde bulunan geniş çukurlar, Düden Çayı’nın sularıyla dolar ve şehir, bu su hendekleriyle korunurdu. XIX. yüzyıl sonunda Antalya Sancağı’nda eğitim ve öğretim faaliyetleri, 2 bin 600 öğrencinin devam ettiği 50 okulla sürdürülürdü. M.S. 1207 yılında Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin I. Keyhüsrev‘in bu bölgeyi ele geçirmesiyle Antalya’da Müslüman Türk kültürü dönemi başlar.

Antalya

Antalya

Günümüze kadar kalan camiler, medreseler ve kütüphaneler bu dönemdeki eğitim ve kültür faaliyetlerinin eseridir.Antalya‘da genik Selçuklular, gerekse Osmanlılar döneminde merkez ve ilçelerde 60’dan fazla medresenin bulunduğu bilinir. Bugün pek çoğu harap olup yok olmuş bu yapıların içinde 1250 yılında Selçuklu Veziri Karatay tarafından yaptırılan medreseyle, Elmalı’daki Osmanlılar döneminde Ömer Paşa tarafından yaptırılan medrese, sağlam olarak kalmıştır.

Bugün Akdeniz bölgesinin batısında, Klasik Çağ’da “Pamfilya” (Pamphyliaj) adı ile anılan yörede, Köprü suyu (Eurymedon) Çayı’nın batı kıyısında ve Antalya ilinin 48 kilometre doğusuna düşen, bugün Balkız Köyü‘nün yerinde kurulan önemli bir klasik kenti olan Aspendos (Espendus: Belkıs Harabeleri), klasik çağ kenti idi. Karain mağarası paleolitik, mezeolitik, neolitik ve ,Roma kültür tabakalarını vermekte, Türkiye’de en sürekli yerleşme yeri olarak kabul edilmektedir.

M.Ö. VIII-VII. yüzyıllarda Yunanistan’dan Doğu yönüne gelişen göçte, Yunanlılar Pamfilya’ya gelerek, Pere, Aspendos, Side, Siilyon gibi şehirleri kurmuşlardır. Buralarda yapılan arkeolojik araştırma ve kazılar sonucu, agora, ana caddeler, gymnasion, hamam, kapılar, mezarlıklar, çeşme, stadion, surlar, su yolları, tapınak.tiyatro ve bazilika kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.Selçuklu ve Osmanlı dönemi eserleri arasında en önemli yeri, bölgelerin en tanınmış eseri olan “Yivli Minare Küiliyesi”dir.

Antalya‘daki Selçuklu hanlarını üç bölüme ayırmak mümkündür. Birincisi Konya-Beyşehir-Eğridir-Isparta üzerinde Antalya’ya inen yol üzerindeki hanlar. Burdur ile sınırları içinde bulunan Susuz Han’dan sonra, bu yol üzerinde bulunan ve Antalya il sınırları içinde yer alan Kırgöz ve Evdir hanları vardır. İkinci bölümde Konya-Beyşehir-Seydişehir üzerinden sahile inen yol üzerindeki Eynif Ovası‘nda yer alan Tol Hanı bulunur. Üçüncü bölümde ise Antalya‘dan başlayarak Adana‘ya kadar uzanan sahil yolu üzerinde bulunan hanlar yer alır. Antalya il sınırları içinde Pazarcık, Kargı, Alara, Şarapsa hanan vardır. Alara Hanı(H. 629.) Sultan Alâeddin Keykubad; Evdin Hanı, izzeddin Keykavus I. (1210-1219); Kırgöz Hanı, Burdur-Antalyayolu üzerinde Keykubad oğlu Keyhüsrev (H. 644); Şarapsa Hanı, II. Gıyaseddin Keyhüsrev (H. 1236-1246) tarafından yaptırılmıştır.

Antalya’da, Selçuklu dönemi eserlerini içinde bulunduran yapı topluluğu şunlardır: Çok kubbeli Ulu Cami (1219-1236), Ulu Cami Medresesi (XIII. yüzyıl), Atabey Armağan Medresesi (1239), Mevlevihane (XVIII. yüzyıl), Zincir Kıran Mehmed Bey Türbesi (1377), Nigâr Hanım Türbesi ve Yivli Minare Hamamı’dır. Medrese olarak Karatay Medresesi, Selçuklu Veziri Abdullah oğlu Emir Celâleddin Karatay tarafından 1250 yılında yapılmış olup halen Karadayı Sokağı’ndadır. Mescid ve türbeler olarak Selçuklu dönemi eserleri şunlardır: Ahi Yusuf Mescidi ve Türbesi (1249), Şeyh Şücaeddin Türbesi (1238).

tours antalya

tours antalya

Osmanlı dönemi yapıları şunlardır; Murat paşa Mahallesi‘nde yer alan XVI. yüzyıla ait Balibey Cami (Paşa Camii), Cumanum Camii (Hesapçı Sokağı’nda, esası V. yüzyılda yapılmış, bir kiliseden dönüştürülmüş; II. Bayezid‘in oğlu Şehzade Korkutun Antalya Valiliği sırasında verdiği emirle batısına bir minare eklemek suretiyle meydana getirilmiştir; (1470-1509), mimarı ve kesin tarihi bilinmeyen İskele Camii Kuyucu Murad Paşa tarafından yaptırılan Kuyucu Murat Paşa Camii (1570),XVII. yüz yılda yapıldığı sanılan dikdörtgen planlı Şeyh Sinan Camii ve Türbesi, Tekeli Memed Ağa’ya mal edilen ve XVIII. yüzyılda yapıldığı öne sürülen Tekeli Mahmud paşa Camii, Varsaklı Camii.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git