Eskişehir

ESKİŞEHİR(Eski adları: Dorylâe, Dorylaeum, Dorilaeum, Dorilaium, Dorylâon, Dorilaion, Dorylaion, Dorylaum). İlkçağ ve Bizans zamanındaki adı: Eski Dorylaion).

Eski dönemlerden beri yerleşme bölgesi içinde yer alan Eskişehir, kültür açısından zengin bir ildir. Şehrin tarihi, Anadolu’da ilk siyasî birliği kuran Hitit İmparatorluğuna dayanır. Daha sonra Frigya Krallığı egemenliğine girdi. Ardından Lidya, M.Ö. VI. yüzyılda da Pers imparatorluğu topraklarına katıldı. İskender’den sonra Bitinya ve Galatyalılar tarafından ele geçirildi. M.S. I. yüzyılda bölge tümüyle bir Roma ülkesi haline getirildi. Roma İmparatorluğumun parçalanmasıyla bütün Anadolu gibi buraları da Bizanslıların padüştü. 1071 Malazgirt Zaferi‘nden sonra, Anadolu Fatihi Selçuklu Kutalmışoğlu I. Süleyman Şah‘ın başkumandanlığındaki Türk orduları bu toprakları fethettiler. I. Haçlı Savaşlan’nın en büyük vuruşması da Eskişehir Ovası’nda ve Dorylaion’un pek yakınında oldu. Dorylaion‘un Selçuklu Türkleri tarafından tahribinden sonra, 1175 yılında bir savunma merkezi olmak üzere Bizans İmparatoru Manuel Komnenos tarafından 40 gün içinde yeniden kuruldu. 1147 yılından itibaren Türkler Eskişehir Ovası’na yerleşmek üzere faaliyete geçtiler. Bizanslıların yıkılan Dorylaion yerine yeni bir kale yaptırması, Selçuklu Sultanı tarafından şiddetle protesto edildi. Anlaşmazlıklar son hadde gelince, Bizans için bir tehlike halini alan Kılıçarslan’ı susturmak üzere İmparator, 1176 yılında yeni bir Anadolu seferine çıkmak zorunda kaldı. Miriokefalon da Sultanın kurduğu pusuya düşen imparator, Bizans için oldukça elverişli bir barış antlaşması ile Alaşehir üzerinden İstanbul’a döndü. Bu antlaşmaya göre, İmparator Dorylaion yerine yaptırdığı tahkimatı yıktırmayı ve boşaltmayı kabul etmiş olduğundan Türkler buraya bir süre yıkık ve metruk kalması dolayısıyla “Eskişehir” adını verdiler. 1176 seferinden sonra Eskişehir Ovası, Selçuklu egemenliğine girdi ve Sultan önü adını alan bu bölge, burada ya yerleştirilen uç beylerine verildi. Kayı boyunun Söğüt yöresine yerleştirilmesinden sonra, bölgede bu boyun beylerinin etkisi kendisini gösterdi. Osman Gazi zamanında bugünkü Eskişehir ilini kapsayan kara parçası Osmanlıların eline geçti (1289). Böylece Eskişehir, Osmanlı Devleti’ne katılan ilk şehirlerden biri oldu. 1301 yılında ise Yenişehir’in Osmanlı Devleti için hükümet merkezi olarak seçilmesi üzerine, ilk idari teşkilat yapılırken Eskişehir’e de Osman Gazi’nin büyük kardeşi Gündüz Bey (Alp) getirildi.

Orhan Gazi zamanında yapılan devlet teşkilatında Eskişehir, bir kaza olarak düzenlendi ve Sultan önü Sancağı’na bağlandı. I. Murad devrinde Germiyan kazasının Osmanlı topraklarına katılması üzerine doğan Anadolu Beyler beyliği’ne (merkezi: Kütapla) bağlandı. 1402 Ankara Savaşı bozgunundan sonraki dağılma devrinde de Osmanlı egemenliğinin devam ettiği şehirlerden biri olarak kaldı. Çelebi Mehmed’in Anadolu’daki Osmanlı topraklarını ele geçirmesi ile Yıldırım’ın bu şehzadesine tabi oldu. İsa Çelebi‘nin Mehmet Çelebi’ye karşı giriştiği mücadelede bir ara Isa Çelebi’nin eline geçtiyse de. Eskişehirliler hamamda yıkanırken İsa Çelebi’yi yakalayıp boğdular ve böylece Mehmed Çelebi ‘ye olan bağlılıklarını gösterdiler. Eskişehir, bu devrede, XV. yüzyıl ortalarına kadar şehzadelere verilen sancaklardan biri oldu. Fatih’in ölümü üzerine II. Bayezid ile Cem arasında geçen mücadelede Eskişehir, Cem’in yenilmesi üzerine ll. Bayezid kuvvetleri tarafından işgal edildi. 1536 yılı Aralık’ında Irakeyn seferinden dönen Kanunî Sultan Süleyman, bir süre şehirde kaldı. Kanunî, kış aylarında Kütahya’daki oğlu II. Bayezid‘e misafir olarak geldikçe Eskişehir’e uğrar ve çevresindeki ormanlarda sürekli avlar düzenlerdi. IV. Murad 1635 yılında Revan seferine ve 1637 yılında Bağdad üzerine giderken iki kez Eskişehir’e uğradı ve bu yıllarda 7 bin adamı ile çevreyi haraca bağlayan, mehdilik iddiasında bulunan ve Sakarya Şeyhi adıyla anılan Ahmed adlı kişiyi yakalatarak Konya’da öldürttü.

XVIII. yüzyıldan itibaren modern vilayetler kurulunca Eskişehir, sancak beyliği olma niteliğini kaybederek bir kaza haline getirildi ve Kütahya Sancağı’na bağlandı. 1768 yılından itibaren ise, önce Kırım’dan, sonrada Rumeli’den göç eden Türkler tarafından iskan edilmeye başlandı.

1648 yılında Eskişehir’i ziyaret eden Evliya Çelebi, buranın 17 mahalleli, 800 dükkanlı bir belde olduğunu anlatmakta, çarşı ve hanların kaplıcalar yöresinde bulunduğunu, mahallelerinin ise kalenin eteğinde kurulduğunu söylemektedir.

XIX. yüzyıl İkinci yarısından itibaren demir yolu kavşak noktası halini almasıyla büyük önem ve değer kazanan şehre, 1891 yılında getirilen göçmenler yerleştirilerek kurulan köylere “Selimiye”, “Hayriye” ye “Hamidiye” adları verildi, 1892 yılında da Aydos göçmenleri getirilerek Kavaklıdere adlı bir mevkie yerleştirildiler ve bunların kurduğu köye de “Süleymaniye” adı verildi. Gerek göçmenlerin yerleştirilmesiyle nüfusunun artması ve gerekse demiryolu kavşak noktası halini almasıyla önemi artan şehir, 10 Ocak 1892 yılında sancak merkezi, 1 Nisan 1892 yılında da ikinci sınıf bir vilayet haline getirildi. Birinci DünyaSavaşı’ndan önce bir kaza haline gelmişken tekrar bağımsız mutasarrıflık oldu. Millî Mücadelemde Eskişehir önce Batı Cephesi’nin önemli üslerinden biri oldu. 20 Temmuz 1921 yılında Yunan işgaline uğradı. 2 Eylül 1922 yılında kurtarıldı. Cumhuriyet’in ilânından sonra, 1925 yılında kendi adını taşıyan vilayetin merkezi oldu.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok şehirden insanın yerleştirildiği bir vilayet olan Eskişehir’de, bugün de eski gelenekler hala sürdürülmektedir, örneğin, 1893 savaşından sonra buraya yerleştirilen Kırım Kıpçak Türkleri, bazı geleneklerini bugün de korumaktadır.

Eskişehir‘de eski çağlara ait kayda değer binalar yoktur. Yalnız Selçuklu devrine izafe edilecek eser, Alaeddin Camii’dir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren geliştiğinden bu dönemde şehre birçok yapılar inşa edilmiştir. Örneğin, 1863 yılında şehre bir müdür konağı (7882 yılında anarım görmüştür), 1391 yılında bir cami, 1896 yılında bir Gureba Hastanesi ve 1906 yılında da 20 dükkan yapılmıştır. Şehirde bir 1 Rum mektebi ile 2 kilise İnşa edilmiştir.

Alâeddin Camii, Odun pazarındadır. 1230 yılında Selçuklu Sultanı I. Alieddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Taş duvarlı bir binadır. Camiin üstü kiremitle örtülüdür. Solda bulunan minaresi kalın gövdeli ve tek şerefelidir. Yapı, birçok onarımlar gördüğünden ilk şeklini kaybetmiş durumdadır.

Kurşunlu Cami, şehrin güneyinde Kurşunlu Sokak’ta bulunur. Osmanlı Veziri Gazi Melek Mevlânâ Mustafa Paşa tarafından kesme taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri 6 sütün üzerine 5 ufak kubbe ile örtülmüştür. 1974 yılına kadar arkeoloji müzesi olarak kullanılan yapı, yurt ve resim galerisi olarak kullanıma devam etmektedir.Hüsrev Paşa Camii ve Hanı, Eskişehir  Bolvadin arasmda Han köyündedir. IV, Murad devri sadrazamlarından Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır (1631). İtinalı bir taş işçiliği ile rneydana getirilen cami, heybetli bir yapı, dır. Yapının dış duvarlarının örgüsünde türlü Bizans devri taşlan ile bir de Grekçe kitabe kullanılmıştır. Han ise, tamamen yıkılmıştır. Burada ayrıca bir de eski hamam vardır.

eskişehir anadolu üniversitesi

eskişehir anadolu üniversitesi

Eskisehir Sazova Parkı

Eskisehir Sazova Parkı

Eskişehir Adalar

Eskişehir Adalar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git