Kastamonu

KASTAMONU(Eski adları: Tuimarına, Castumanna, Castrokomnen, Kastomoni, Germanicopolis, Castomon)

Şehir, tarih öncesi çağlardan zamanımıza kadar birçok kavim ve devletin yerleşme ve istila alanı olmuştur. Anadolu’ya çeşitli yönlerden göçeden kavimler burada ard arda devletler kurarken, Kastamonu da bu olayların dışında kalmamış, devletlerin kuruluşuna ve çöküşüne sahne olmuştur.

Coğrafî durum İtibariyle dağlık bir bölge olan Kastamonu ve çevresi, tarih öncesi çağlardan beri istilalara maruz kalmış ve birçok kavmin yerleşme yeri olan şehir sırasıyla Hitit, Frig (M.Ö. 1200- 700), İran (M.Ö. 547), Yunan (M.6. 531), Pontus, Roma Bizans yönetimlerinde bulundu.

Kastamonu’da ilk Türk egemenliği Danışmendliler tarafından kuruldu. 1105 yılında şehir Danışmend Ahmed Gazi’nin oğlu. Gümüş Tekin zamanında alındı.25 yıl sonra Bizanslılar Kastamonu’yu bir daha ele geçirdiler. Bir yıl sonra İse Gümüş Tekin, Bizanslıları yeniden kovmayı başardı. 100 yıla yakın Danışmend yönetiminde bulunan şehir bir ara 15 yıl süreyle,yeniden Bizans yönetimine geçti.

Selçuk kumandanlarından Hüsameddin Çoban, Selçuk Hakanı Alâeddin Keykubat tarafından Kastamonu bölgesini zabta memur edildi ve çeşitli zorlukları yendi ve (1213) yılında bu işi başardı. 1292 yılından itibaren Candaroğulları egemenliğine girdi. 1309 yılında Şemseddin Yaman Candar’ın yerine geçen oğlu Süleyman Paşa, Pervanelerin son hükümdarı Gazi Çelebi’yi yenilgiye uğratarak Sinop ve havalisini de yönetimi altına aldı. Süleyman Paşa’nın ölümü üzerine birtakım kardeş kavgaları ve iç karışıklıklar baş gösterdi. Bir aralık Kötürüm Bayezid Sinop’ta, oğlu II. Süleyman Paşa da Kastamonu’da bağımsız birer beylik kurmuşlardır. Kötürüm Bayezid Sinop’ta 1385 yılında ölünce yerine oğlu İsfendiyar Bey geçti. Bu zamanda Kastamatonu, Süleyman Paşa yönetimi altındaydı. Sonradan II. Süleyman Paşa, Osmanlılar aleyhine Sivas Beyliği’yle gizi anlaşmalar yaptığından Yıldırım Bayezid Kastamonu’ya gelerek li. Süleyman Paşa’nın beyliğine son verdi. Bu sırada Sinop’ta bulunan İsfendiyar Bey, Yıldırım Bayezid’in Kastamonu’yu alması üzerine aynı akıbetin kendi başına geleceğinden korkarak Ankara Savaşı’nda Bayezid’e karşı Timur’un yanında yer aldı. Savaşta Timur’un galip gelmesi üzerine İsfendiyar Bey’e galip kumandan tarafından hüsnük bul gösterilerek iltifatta bulunuldu ve yardımlarından dolayı kendisine Kalecik, Çankırı, Safranbolu, Samsun ve Bafra’nın yönetimi verildi. 1439 tarihinde İsfendiyar Bey’in ölümü üzerine yerine İbrahim Bey, bir süre sonra da İsmail Bey geçti.

İsmail Bey’in iyi terbiye almış, faziletli, kültürlü, olgun bir yönetici olduğu bilinmektedir. Onun zammında, Kastamonu yeniden bir bilim merkezi haline geldi. Yakın ve uzak ülkelerden birçok bilim adamı davet edildi, yeni eserler kaleme alınarak bunlar Türkçe’ye de tercüme ettirilerek halkın yararına sunuldu. Özellikle tıp ve matematik bilimleriyle ilgili eserler dikkati çeker. İsmail Bey, Arapça ve Farsça bildiği halde zorunlu olmadıkça bu lisanları konuşmamıştır.

Bu sıralarda Fatih, İstanbul’u fethetmiş ve Anadolu birliğini sağlamak amacıyla yüzünü Anadolu’ya çevirmiştir. 1460 yıllarında Kastamonu üstüne yürüdü. Bu durumdan daha önce haberdardan İsmail Bey, Sinop’a çekildi. Fatih Sultan Mehmed hiçbir direnmeyle karşılaşmaksızın Kastamonu’yu aldı. Birliği sağlamak ve galibiyetini perçinlemek için İsmail Bey’in arkasından Sinop’a kadar ilerledi. İsmail Bey, Fatih’e karşı koyacak güçte bir ordusu olduğu halde, soydaşlarının kanının dökülmesini engellemek için karşı koymadı ve teslim oldu. Bu suretle Kastamonu ve çevresi kesin olarak Osmanlı egemenliği altına girdi. Fatih, İsmail Bey’e, Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar’ı tımar olarak verdi, bir süre sonra da Filibe’ye gönderdi. İsmail Bey, 1479 yılında orada öldü.

460 yıl Osmalı Devleti’ne bağlı kalan Kastamonu ve çevresi bu dönemde istilaya uğramamış aksine birçok imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun bocalama dönemlerinde ise şehir bazı isyan hareketlerinin odak noktası olarak görünmüştür. Bu isyan hareketlerinin en önemlisi Tahmiscloğlu’nunkidir. Araç’ in Huruç ören köyünden olan Tahmis-cioğlu Hacı Mustafa, Tımarlı Süvari Alayı teşkilinde Serasker Hüsrev Paşa’nın maiyetinde bulunmuş ve Kastamonu’dan İstanbul’a gelip Rami Kışlası’na yerleşen I. Alayda yüzbaşı rütbesiyle görev almıştır. İşlediği büyük suçtan ötürü üstündeki tımar alınarak askerlikten çıkarılmış ve hapsolunmuştur. 9 ay hapiste yattıktan sonra ailesi ve bazı nüfuzlu kişilerin aracılığıyla serbest bırakılmış, Mehmed Emin Rauf Paşa’nın Kastamonu mutasarrıflığı zamanında, kardeşi Kör Hacı Mehmet’le 1826 yılında Mısır’a kaçmış ve bu sırada Anadolu’da isyan planlan hazırlayan Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve oğlu Mısır kuvvetleri kumandanı İbrahim Paşa tarafından isyanın baş aktörü olarak Kastamonu’ya gönderilmiştir.

İki kardeşin Kalyoncu Belediyesinin vergi yolsuzluğunu bahane ederek Kastamonu’ya hücum etmeleri ve halkı da ayaklandırmaları ile 1832 yılında İsyan başladı, Tahmiscioğlu Mustafa’nın Tosya’ya gönderdiği buyrultudan Kastamonu mütesellimi, hakim, müftü ve öteki ileri gelenlerin davete gitme bahanesiyle Devrekani’ye geçerek oradan 4 bin atlı ile Kastamonu’daki Tahmiscioğlu kuvvetlerine saldırdıkları bilinmektedir.(1248-1832). Bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandıranlar Çankırı‘ya kaçtılar. Bundan hemen sonra ilde çıkacak bu tür eylemler için bir dizi önlemler alındı. Daha sonra sadrazam tarafından Kastamonu’ya mütesellim olarak gönderildiğini ileri süren Tahmincioğiu, isyan hareketini öteki illere de yaymak istemiştir. Nihayet İstanbul Hükümeti Ankaralı Hacı Mesud Ağa’yı isyanın bastırılmasıyla görevlendirmiştir. Sonuç olarak Erzurum’daki Bedirhan Paşa’nın yanına sığınmayı başaran Tahmiscioğiu, oradan tekrar Mısır’a kaçmış, bir süre sonra aftan yararlanarak Araç’a dönmüş ve köyünde ölmüştür.

Kastamonu Minin nüfusuna ilişkin ilk bilgiler 1871 yılı Kastamonu Salnamesinden elde edilmektedir. Buna göre ilin genel nüfusu 1871 yılında 393 bin 622 olarak belirtilmiştir. Ancak bu sayının yalnızca çalışan nüfusu kapsadığı, kadın ve çocukları içine almadığı anlaşılmaktadır. 1892 salnamesindeki kayıtlara göre ise, Kastamonu vilayetinin genel nüfusu 970 bin 892’dir. Bu kayıtlarda eskiye oranla daha ayrıntılı bilgiler vardır. Yine aynı kaynaktan nüfusun ilçelere dağılımı da belirlenmektedir,

İdarî bölünmeye göre, Kastamonu, Kuzey Anadolu’nun büyük bir bölümünü kaplayan bir ildi. Doğudan o zamanki Trabzon ve Sivas, günüyden Ankara illeriyle, batıdan izmit Sancağı, kuzeyden Karadeniz’le sınırlanmıştı. 1869 yılında yayınlanmış Kastamonu Salnâmesi’ne göre, Kastamonu ili, Kastamonu Sancağı’nın yanı sıra, Sinop, Bolu, Çankırı(Kangırı) sancaklarını da içine alıyordu. İl merkezi olan Kastamonu’nun Taşköprü, Daday, Cide, Araç, İnebolu, Tosya, İstefan (Ayancık) olmak üzere 7 kazası; Sinop Sancağı’nın merkez, Boyabat ve İstefan olmak üzere 3 kazası, Bolu Sancağı’nın merkez, Göynük, Düzce, Ereğli, Bartın ve Gere‘de olmak üzere 6 kazası; Kangırı(Çankırı) Sancağı’nın merkez, Çerkeş, Kalecik olmak üzere 3 kazası bulunuyordu. Toplam olarak bütün ilin 4 sancağı, 21 kazası ve 30 nahiyesi vardı.

Kastamonu Nasrullah Camii ve Meydanı

Kastamonu Nasrullah Camii ve Meydanı

1899 yılının Mart ayında yapılan idarî değişiklikle İskiltib, Kastamonu Sancağı’ndan ayrılarak Çankırı Sancağı’na; Çankırı Sancağı’na bağlı olan Kalecik de Ankara’ya bağlanmıştır. Yapılan diğer idarî değişiklikler sonunda 1907 yıllında Bolu, 1918 yılında da Çankırı ve Sinop, Kastamonu’dan ayrılmıştır, 20 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilât-ı Esâsiye Kanunu’nun 60,maddesine göre sancaklar kaldırılınca,Kastamonu’ya bağlı bir takım sancaklar il haline gelmiş, 1927 yılında Safranbolu da Zonguldak iline bağlanmıştır.

XIX. yüzyılın İkinci yarısında, Kastamonu kalkınmaya değil, büsbütün gerilemeye şahit oldu ve mahallî sanatlar sönükleşti. Yolların bozukluğu, hatta bazen emniyetsizliği ve bölgenin sapalığı ticarî faaliyetleri sekteye uğrattı. Uzun savaş yılları içinde çok bakımsız kalan şehir, yıkık olmaya yüz tuttu. Bundan sonra da şehirde sık sık salgın hastalıklar baş gösterdi. Bu hastalıkların başında da frengi hastalığı geliyordu. 1879 yılında şehirde geniş çaplı bir frengi hastalığı görülmüş, bunun üzerine hükümet, gerekil tedbirler alarak, Kastamonu’ya hekim, ebe vb. göndermiş, ayrıca bir de Gurebâ Hastanesi yapımına karar vermiş, yapılan bu girişimler sonucu salgın hastalık ancak 1881 yılında önlenebilmiştir. Şehirde 1899,1900,1901 yıllarında yeniden frengi hastalıkları baş göstermiştlr.

Kastamonu, Cumhuriyet öncesi, Kocaeli, Trabzon ve Ankara’nın sınırladığı oldukça geniş bir bölgenin uzun süre kültür merkezi olmuştur. O zamanların yüksek öğrenim veren medreseler Kastamonu’da çok sayıda bulunuyordu. Bu medreselerin İlki olan İsmail Bey Medresesi, Çandarlı İsmail Bey tarafından 1475 yılında yaptırılmıştır. Bu medreselerde başta din, matematik ve doğal bilimler olmak üzere 7-8 dalda eğitim yapıldığı bilinmektedir.

Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi ise II. Abdülhamid sadrazamlarından ve Adliye nazırlarından Abdurrahman Paşa tarafından 20 Nisan 1885 tarihinde kurulmuştur. Bundan başka 1797 yılında Hallaca köyünde Hacı İbrahim tarafından bir mektep, 1858 yılında bir Rüşdiye ve 1895 yılında idadî mektepleri açılmıştır.

Şehirde 1760 yılında alınıp satılan esirler için bir tellal başının atandığını, şehrin ticarî hayatıyla İlgili olarak, Küre gümüş madeninin bir yangın dolayısıyla harap olduğundan yeniden açılarak tekrar İşletildiğini (1762), Mukataası dahilinde Sipahi, Yeniçeri, Cebeci, Topçu, Top Arabacı, Acemi Oğlanı vesair askerî taifneni besledikleri koyunların yüz elli sinden adedi ağnam alınmayıp fazlasından alındığını (1235-1819), İlde 1861 yılında bir ticaret mahkemesinin oluşturulduğunu, 1882 yılında bakır cürufu ile civarında zuhur eden bakır madenlerinin Kılıçcıoğlu İbrahim Ağa tarafından İşletildiğini, 1883 yılında linyit madeninin İmtiyazının madenci Mehmed Tevfik Efendi‘ye verildiğini, 1888 yılında kömür madeninin Mehmed Mazhar Efendi’ye ihale edildiğini, 1892 yılında bir Ziraat Bankası’nın şubesinin açıldığını, 1913 yılında kömür madeninin imtiyazının feshedildiğini, Hazine-i Evrak belgelerinden öğrenmekteyiz.

Kastamonu, Osmanlı yönetimine katılıncaya kadar, beylik merkezi olarak çeşitli kültür olaylarına sahne olmuş bir İldir. Merkezde ve çevrede pek çok cami, medrese, kütüphane, han, hamam, köprü ve arkeolojik kalıntılarla, seyahatnameler ve belgeler bu durumu açığa kavuşturmaktadır.

Antik çağlardan günümüzü kadar gelen pek çok devletin kuruluş ve çöküşüne sahne olmuş olan Kastamonu’nun sınırları içinde sayısız ören vardır.

XIX. yüzyılın ortalarında Kastamonu’da 36 cami varken, vilayet salnamesine göre, yüzyılın sonuna doğru şehirde 63 cami ve mescit, 15 hamam, 16 medrese, 2 imaret, 1 tekke, 30 türbe ve 112 çeşme bulunuyordu.

Türk sanatının, özellikle islâm sanatı bölümünde değişmeyen evrensel konu, dinî verilerle İslâm çağındaki sosyal düzeni sağlayan cami olmuştur. Bu sebeple Kastamonu’da yüzyıllar boyu dinî yaşantıyı simgeleyen birçok cami vardır.

Atabey Camii, Kastamonu’da Atabey Mahallesinde bulunur (1273). Halk arasında “40 Direkli” diye de bilinir. Kitabesi nesih yazılıdır. Birkaç kez değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelen yapı, mimarî yönden bir özellik göstermez.

Candaroğlu Mahmud Bey Camii, Kastamonu’nun 20 kilometre kuzeyindeki Kasaba adlı köyde Emir Mahmud Bey tarafından 1366 yılında yaptırılmıştır. Camiin duvarları kesme taştandır. Tek şerefeli basit bir minaresi vardır. Camiin özellik taşıyan kısmı kapı, pencere ve dolaplardaki ağaç işçiliğidir. Kârgiryapıözelliği taşır. Kalın kireç harçlı duvarlarda, düzenli bir yapı işi olarak, kumlu kireç taşından yontularak yapılmış pencere söve lentoları görüldüğü gibi, cümle kapısının mermer söveleriyle yine kalkerden yapılmış destek kemerleri çağının mimari stiline uymaktadır.

İbn-Neccar (Ali Güzel) Camii, Dülgeroğlu adı ile tanınan Murad oğlu Hacı Murad tarafından 1353 yılında yaptırılmıştır. Yan mekanlı cami tipindedir. Kesme taştan, özenle yapılmıştır. Camiin döşemesi ahşaptır. Tahtadan olan minberiyle alçıdan mihrabı basit yapılıştadır. Şemse kompozisyonu ile, meşe ağacından yapılan zengin işlemeli kapı kanatları Ankaralı Mahmud oğlu Nakkaş Abdullah Usta tarafından yapılmış olup, bugün Kastamonu Müzesi‘ne kaldırılmıştır.

İsmail Bey Külliyesi, Candaroğullarının sonuncusu İsmail Bey tarafından yaptırılmış olup, cami, türbe, medrese, imaret, han ve hamamdan oluşur. (1454 – 1475).

Camiin iki yanında tabhane odaları ve önünde, ortadaki yivlenmiş beş kubbeli son cemaat y.eri bulunur. 1454’te tamamlanmıştır. Cami, 1899 yılında onarılmıştır.

Medrese kitabesi, Osmanlı devrini göstermektedir (1475). Avluyu ve kubbeli dershanenin önünüçeviren ahşap revaklar yıkılmıştır. Kesme taştan sağlam duvarlar üzerine yelpaze yivli tromplarla, tuğla kubbeli güzel görünümlü türbe 1460’dan önce tamamlanmıştır.

Kötürüm Bayezid Camii, 1374-1375‘te Araç ilçesinde yaptırılmıştır. Moloz taştan harçla yapılan camiin çatısı ahşap, üzeri kimretlidir.

Candaroğlu İsmail Bey Camii, 1451 yılında Daday kazasına yakın olan Küre-i Hadid köyünde, hafifçe eğimli bir yamaçüzerinde inşa edilmiştir. Alçıdan güzel bir mihrabı vardır. Minberi ve minaresi ahşaptır.

Kale Camii, şehrin iç kalesinin kuzey ve batı kısımlarının birleştikleri büyük burcun güneye açık olan kapısının üzerindeki 1434 – 35 M. tarihli kitabeye göre, Candaroğlu İsfendiyar Bey tarafından yaptırılmıştır.

Kastamonu’ya bağlı Çerkeş’te IV. Murad Camii 1899 yılında, Hamza Bey Camii’nin ise su yolu 1876 yılında onarılmıştır.

Kastamonu’da bugün Atabey Hanı, İsmail bey Hanı, Deve Hanı.Ürgen Hanı, Yanık Han ayakta durmaktadır.

Atabey Hanı, merkez ilçeye bağlı Akkaya bucağının Elmayakası köyündedir. Bina gayrimuntazam taşlardan harçla yapılmıştır. Bugün yalnızca yuvarlak kemerli kapısı sağlam durumdadır. İç bölümde karşılıklıüçer sütun yer almaktadır. Kalan parçalardan çatının tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır.

İsmail Bey Hanı, Kastamonu’da Attarlar Çarşısı’nda bulunur, iyi işçilik gösteren kesme taşlarla örülmüştür. Kuzeyinde yuvarlak kemerli ve tonozlu, güneyinde ise kemerli birer kapısı vardır. Kare plan gösteren orta avlu çerçevesinde 48 paye üstüne oturtulmuş yuvarlak tuğla kemerlerle bunların arkasında revaklar vardır. 1448 yılında inşa edilen han 1972 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiştir.

Deve Hanı, ismail Bey Külliyesi İçinde yer alır. Binanın ön yüzü kesme taş, yan duvarları ise moloz taşından harçla yapılmıştır. Taş duvarlar arasında tuğla kuşaklar konularak ayrıca araları dezlenmiştir. İsmail Bey’in H. 865 (1460) tarihli vakfiyesinden bu yapının külliyesiyle birlikte yapıldığı anlaşılmaktadır.

Ürgen Hanı, Nusrullah Camii yanında inşa edilmiştir (1748). Kesme taşların arasına tuğlalar yerleştirilmek suretiyle inşa edilmiştir. Kitabesinden Reisülküttab Mustafa Efendi tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Avlunun etrafında revaklı koridorların arkasında odalar yer almaktadır. Kapı giri-şinin sağından ve solundan birer merdivenle üst kata çıkılmaktadır.

Yanık Han, Belediye Caddesi üstünde olup 1730 yılında Kastamonu eşrafından Yanıkzade Hacı ismail Ağa tarafından yaptırılmıştır. Avlu ortasında bir çeşme ve yanlarda sütunlu galerilerin arkasında da odalar yer almaktadır. İki katlı olan hanın üstü ahşap çatıyla kapanmış, kiremitle örtülmüştür.Kastamonu içinde eski eser niteliğinde iki köprüden söz edilebilir.

Taşköprü, Taşköprü ilçesine adını veren tarihî köprüdür. İlçenin Kastamonu  Taşköprü girişini sağlar. 1230 yılından sonra Çoban oğulları zamanında yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Orijinal haliyle suyun geçişini sağlayan kemerli sekiz gözden ikisi çeşitli zamanlarda yapılan tadilatlarla ortadan kaldırılmıştır. Boyu 68.58 metredir. Önce 4 gözlü iken ikisi harap olmuş, bunların yerine yeniden üç kemer yapılmıştır.

Tarihte yoğun bir kültür etkinliklerinin merkezi olan Kastamonu‘da birçok medrese vardır.

ismail Bey Medresesi, ismail Bey Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturur, ismail Bey Camii’nin yanındadır. Kapı üstündeki kitabeden 1475 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Üstü tonozlu bir kapıdan geçilerek kare şeklindeki avluya girilir.

Ortasında havuz bulunan avlunun çevresinde 10 tane odayla bir dershane yer almaktadır. Odaların üstündeki tonozlar tuğladan yapılmış ve kireçle sıvanmıştır. Avlunun güneyinde yer alan dershane kesme taş, kısmen moloz ve harçla yapılmıştır. Sekiz köşeli bir kasnak üstüne oturan kubbenin üstü kiremit döşelidir.

Münire Medresesi, Naşrullah Camiin güneyinde yer alır. Binanın dış duvarları kesme taştan yapılmıştır ve aralarına tuğla kuşaklar konmuştur. At nalı biçiminde plana sahip olan binanın avluya açılar, odalarının Önünde sütunlu bir galeri yer almaktadır. Sayıları 21’i bulan bu odaların tavanları tuğladan yapılmış, tonozlarla örtülmüştür. 1827 yılında medreseye bir müderris atandığına dair bilgi mevcuttur.

Kuzey yönünde yer alan kapı üstü kitabesinde Reisülküttab Hacı Mustafa Efendi tarafından 1746 yılında yaptırılmış olduğu ve günümüze kadar birçok kere tadilat gördüğü anlaşılmaktadır.

Yakub Ağa Medresesi, Alacamescid Mahallesi’nde Yakub Ağa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturur. Medresenin ön kısmında 4 sütunlu ve 5 kubbeli bir avlu vardır. Sütun kaideleri basittir. Gövdeler, parçaları olduğu için demir çemberlerle sağlamlaştırılmıştır. Bu sütunlu girişten sonra 5 oda yer alır. Bunların hepsi kubbelidir. Kubbe kenarlarında alçıyla yapılmış süsler vardır. Odaların tümünde ocak bulunmaktadır. Medresenin camie bakan kısmı, kesme taşlarla yapılmıştır. Asıl medrese binasına zamanla odalar eklendiğinden ilk olan bozulmuştur.

Kastamonu’daki türbeler hem sayıca hem de mimari yönden çeşitlidir.Karanlık Evliya Türbesi, Kastamonu İbnineccar Mahallesi’nde bir evin içinde bulunur. Bina kesme taştan sekiz köşeli yapılmıştır. İki katlıdır. Kubbesi enli tuğlalarla süslenmiştir. Bütün karakterleriyle bir Selçuklu eseri görünümündedir. Kitabesi bulunmamakla birlikte kentin en eski türbelerinden biri olarak bilinir.

Atabey (Muzafereddin Gazi) Türbesi, Atabey Camii’nin yanında bulunur. Moloz taşından yapılmış olan binanın dışardan görümünü silindir biçiminde, iç görünümü ise sekiz köşelidir. Üstü kubbelidir ve kurşunla kaplıdır. Kitabesi yoktur.

MüfessirAlaüddin Türbesi, Kastamonu’da Kale Kapısı yanında, kendi adıyla anılan bir tepe üstünde bulunur. Moloz taşından harçla inşa edilmiştir. Çatısı ahşaptır ve üstü kiremit kaplıdır.
Hatun Sultan Türbesi, Kırkçeşme Mahallesi Selçukoğlu Sokağı’nda bulunur.

Bina moloz taşından harçla yapılmıştır ve üstü kubbelidir. Doğu tarafında yer alan kapının üstündeki dilimli nişin içinde kitabesi bulunmaktadır. Buna göre, 1436 yılında Osmanlı padişahlarından Mehmed b. Bayezid Han’ın kızı Hatun Sultan tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Türbe için-deki sandukaların itinalı bir işçilikle yapılmış olması dikkati çekmektedir.

Kastamonu

Kastamonu

İsmail Bey Türbesi, İsmail Bey Külliyesi içinde bulunur. Şan renkli kesme taştan yapılmıştır. Ön yüzünün itinalı taş işçiliği vardır. Kapısının etrafında silmeli çerçeve ve üstünde de at nalı biçiminde bir niş bulunmaktadır. Türbenin üstünde tuğladan yapılmış tek bir kubbe vardır. Kubbenin kasnağı sekiz köşelidir ve üstü kurşun kaplıdır. Türbenin kitabesi olmamakla birlikte İsmail Bey’in H. 865 (1460) tarihli vakfiyesinde adı geçtiğinden bu tarihten önce yapıldığı anlaşılmaktadır.

Adil Bey Türbesi, merkez ilçeye bağlı Terzi köyünde bulunur.İki katlıdır. Alt kat moloz taşından dört köşe olarak yapılmış ve bunun üstüne de sekiz köşeli ikinci kat oturtulmuştur. Taşlar arasında tuğla kuşaklar dikkati çekmektedir. Piramit şeklinde olan çatı, yakın bir tarihte restore edilmiştir. Türbenin iki katlı oluşu Selçuk mimari geleneğine uyularak yapıldığını göstermektedir. Çandaroğlu hükümdarlarından Adil Bey’e ait olduğu sanılmaktadır.

Benli Sultan Türbesi, Balat köyünün Benli Sultan Mahallesi’nde bulunur. H. 927 (1520) yıllarında Yavuz Sultan Selim devrinde yaşayan ünlü Mutasavvıf Benli Sultan tarafından, külliyesiyle birlikte yapılmıştır. Moloz tuğla taşından harçla yapılarak aralarına tuğlalar konulmuştur.Üstü kubbeyle örtülüdür. Kubbe de ayrıca ağaç çatıyla örtülmüştür.

Şeyh Şaban-ı-Veli Türbesi, Musa Fakih Mahallesi, Gümüşlüce yolu üstündeki külliyenin bir bölümüdür. Bina moloz taştan harçla yapılmıştır. Kare bir plan göstermektedir. Üstünde
sekiz Köşeli bir kasnağa oturan kubbesi yer alır. Kitabesinden 1611 yılında Derviş Ömer tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır, içinde yer alan ve üstü bitkisel motiflerle süslenmiş 16 sandukadan birisi Şeyh Şaban-ı Veli‘ye aittir. Bu yapı, 1844 yılında onarılmıştır.

Yukarıda belirtilen türbelerden ayrı olarak Kastamonu’da Kadiri Dergâhı bulunmaktaydı. Bu dergahın 1908 yılında onarıldığını Hazine-i Evrak’ta mevcut bir belgeden öğrenmekteyiz.
Kastamonu’da İslami yapılar yanında, ilde yaşayan Hristiyanlar içinde kiliselerin yapımına veya onarımına Osmanlı Hükûmeti’nce izin verilmiştir. Örneğin, 1872 yılında Kastamonu’nun bazı yerlerine Rum ve Bulgar kiliseleri, Nikeyolu kazasının Koraca köyüne (1858) ve Erhamgilos köyüne birer Rum kilisesi (1858) yapılmıştır.

Yukarıda izah etmeye çalıştığımız yapılar dışında, Kastamonu’da yapılan veya onarılan diğer yapılar ise şöyledir: H. 1246 (1830) yılında valilere mahsus olan konak, yanması sebebiyle yeniden yapılmış, 1869 yılında il merkezine bir ıslahhane açılmış, 1875 yılında ise vilayet hapishanesinin yapımı tamamlanmış, 1882 yılında kadın ve erkeklere mahsus olmak üzere iki hastane inşa edilmiş, 1875 yılında yaptırılan hapishanenin yetersizliği sebebiyle 1890 yılında yeni bir hapishane daha yaptırılmıştır.

Kastamonu ili 900 yılı aşkın yaşamına kesintisiz devam ederek toprakları üstüne kurulmuş beyliklerin merkezi, mutasarrıflıkların merkezî kenti oluşu ve uzun süre kültür merkezi olma durumunu sürdürme olgusuyla kendi bünyesinden çok zengin bir folklor malzemesi çıkarmıştır.

Bölge Halkının giyim kuşamı tarihî gelişim içinde ayrı özellikler göstermiştir. Yalnız üstlükler değil, başlıklar da çok çeşitli ve renkliydi. Ayrıca günlük, sokak, ev, iş, düğün ve bayram giysileri de ayrı ayrı özellikler taşırdı. Eskiden genç delikanlılar ve yaşlı erkekler başlarına çeşitli renkte fes giyerler, yazma ve tülbentten “çökü” sararlardı. Bunun bir ucu yandan aşağıya sarkıtılırdı.

Sırtta iç gömleği, bunun üzerine düz yakalı, bazen sim veya iplik işli entari ile bazı hallerde de bunun da üstüne işli yelek veya cepken olurdu.Kastamonu’da genç kızların, gelinlerin ve yaşlı kadınların giydiği elbiseler çok değişik şekil ve renklerde olurdu.

kastamanu saat kulesi

kastamanu saat kulesi

Kastamonu Kalesi

Kastamonu Kalesi

Kastamonu Cumhuriyet Meydanı

Kastamonu Cumhuriyet Meydanı

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git